GÜNEYİMİZDE NE OLUYOR?
DAİŞ, YPG, PKK benzeri taşeron terör örgütleri üzerinden Bölge istikrarsızlaştırılmakta ardından insansızlaştırılarak Yahudi Yerleşimcilere alan açılmaktadır. Evet;
İsrail, Yahudi teolojisinden ilham alarak Arz-ı Mevud’u (Vaat Edilmiş Topraklar) aşama aşama hayata geçirmektedir. Arz-ı Mevud, Nil’den Fırat’a kadar bir bölgenin Tanrı tarafından İsrail’e hediye edildiğine dair bir inanç... Kuzey sınırı Türkiye’ye, güney sınırı Mısır’a uzanan Arz-ı Mevud’un ilk aşaması Filistin’di ve bu aşamayı İsrail başarı ile sonuçlandırdı. Filistin tam anlamıyla İsrail hakimiyetine girdikten sonra ikinci aşamaya geçildi. Şu an ikinci aşamayı yaşıyoruz. Fırat’ın batısındaki topraklar -Irak, Suriye- önce istikrarsızlaştırıldı, ardından insansızlaştırma süreci başlatıldı.
Ta ki Afrin Operasyonuna kadar;
Afrin Operasyonu öncülü Fırat Kalkanı Operasyonu ile birlikte ‘Tabi Kerkük Referandumunu unutmamak lazım’ İsrail’in kontrolüne aldığı Müesses Nizamın 100 Yıllık bir projesini iflas ettirme potansiyeline sahip.
Afrin Operasyonu sırasında ortaya çıkan beton koruganlar, tüneller, kanallar, gayrinizami daha doğrusu terör üzerinden mücadele stratejisi oluşturmuş PKK/YPG gibi terör örgütlerinin alışık olduğu şeyler değil. PKK/YPG’ye verilen silahların kapasitesi de daha çok Türkiye’nin güneye Suriye içlerine mudahelesini caydırmaya, engellemeye yönelik. ABD Yönetiminin Senatodan geçiremediği bütçede PKK/YPG’ye 550 milyon dolar ayrılması bununda 250 milyon dolarlık kısmının Türkiye sınırı boyunca sınır güvenliği için tahsis edilmesi vesilesi ile söylenebilecek tek şey ABD, Büyük İsrail’in sınır güvenliğini önemsiyor, Arz-ı Mevud’u gerçekleştirmek için çok çaba harcıyor. Afrin’de açılan tüneller, inşa edilen beton koruganlar PKK YPG veya DAİŞ için değil Neo-Con Teolojinin Tanrıyı Kiyamete Zorlayan Büyük Savaş (Armegeddon Savaşı) için hazırlanmıştır. Savaşın bir tarafında İsrail, ABD ve Onun Köleleri diğer tarafında Türkiye olacaktır. Hak ile Batılın savaşıdır.
Geçen hafta içinde İsrail savaş uçağının düşürülmesi ve aynı gün bir Rus yolcu uçağının düşmesi de manidar. İsrail’in Şam’ı bombalaması ve Netenyahu’nun son açıklamaları İsrail’in aktif izleme döneminden düşük yoğunluklu müdahele dönemine geçişinin işareti olabilir.
Stratejinin Temel Kurgusu; Türkiye’nin güney sınırı boyunca ABD askeri unsurlarının bayrak gösterdiği, PKK/YPG’nin lejyonerlik yaptığı, üstün silah gücüne sahip berkitilmiş bir savunma hattı oluşturularak, Türkiye’nin bu hattın güneyine inmeye cesaret edemeyeceği ve kabullenmek zorunda kalacağı varsayılmış. Bu cephe hattının güneyi İsrailli yerleşimcilere açılacak ve Türkiye bunu kabullenecek. Kerkük referandumuna İsrail’in desteğini de bu çerçevede okumak lazımdır.
Ancak Afrin Operasyonu ile gördük ki;
1. ABD, PKK/YPG’yi 30 yıldır uyuşturucu ticareti üzerinden finanse ediyordu. Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Yurtiçindeki operasyonları PKK/YPG’nin uyuşturucudan elde ettiği gelire büyük zarar vermiş olmalı ki ABD 550 milyon dolar gibi devasa bir büyüklükle doğrudan finanse etme gereği duymuş.
2. Afrin Operasyonunda ortaya çıkan beton tünel ve koruganlar gösteriyor ki; İsrailin güvenliği için ABD hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış.
3. Afrin Operasyonu gösterdi ki; Ortadoğu’da Türkiye’ye rağmen hiçbir projenin başarı şansı yok. Arzı Mevud dahil...
Son olarak Afrin Operasyonu, tarihimizin ve kimliğimizin gerektirdiği insiyatifin adıdır. Lozan mecburiyetine isyanımızın deklarasyonudur. Senaryosunu Duvel-i Muazzamanın yazdığı 200yıllık filmin son sahnesidir.
Geçen haftaya dair bir anekdotta HDP Kongresine dair;
HDP, Türkiye Partisi olma iddiasında hiç bulunmadı. Bir narko-terör örgütünün legal Halkla İlişkiler Burosu olmayı yeğledi. Son HDP Kongresinde yaşananlar HDP muhibbanının daha öte bir durumu içselleştirdiklerini, Telaviv kontrollu bir ihanet odağı olmayı kabullendiklerini gösterdi. HDP, önümüzdeki seçimlerde Telaviv Parlamentosuna girebilir.
Bir not; HDP için hala kimliğimin partisi diyebilen saftirik var ise;
İsrail vatandaşlığı sizin için daha iyi bir seçenek...
Anlaşılmaz bir durum da CHP’de;
CHP’li yöneticilerin YPG aşkı ve OSO düşmanlığının rasyonel bir izahı yok.
Son sözümüz ise bu ülkeye ait olmayan bir kuruma ‘Türk’ Tabipler Birliği ve ‘Türkiye’ Mimarlar Odası’na;
Geçmişi ihanet odakları ile birlikte anılan bu yapılara tabip ve mimarlarımızın üye olmak zorunda bırakılmasına siyaset kurumu bir çözüm üretmelidir. Bir mesleğin icrası için mecburi üyeliğin ve üyelik aidatı ödemenin mecburi olduğu bu meslek odalarına;
1. Zorunlu üyelik kaldırılmalıdır.
2. Sendikalarda olduğu gibi alternatif başka odalarda kurulabilmelidir.