Türk milletinin en önemli özelliği, meydan savaşlarındaki başarısını, masa maşındaki diplomatik başarılarla taçlandıramamasıdır. Zaferi; savaş meydanında kazanıp, masada kaybetmesi, başarıyı bu şekilde heba etmesi ile ünlü bir milletiz!. Ya da okyanusu geçip derede boğulma hikayesi. Tankla, F16 ile, tüfekle gelen saldırıya yenilme; algıya, dedikoduya, bürokratların beceriksizliklerinin veya aymazlıklarının, bunu pek söylemek istemiyorum ama ihanetlerinin doğurduğu memnuniyetsizliğe yenil!!!
Haçlı zihniyene sahip Batı dünyası, sürekli dünyadaki önemli yeraltı kaynaklarını sömürme adına tüm yollar dener. Bu sömürü sistemine hiçbir güç karşı koyamaz. Bütün sistem ona göre düzenlemiştir, kimsenin bozmasına da asla izin verilmez. Sömürü düzenine karşı gelebilecek pek güç de kalmamıştır, zaten de bırakılmaz.
Tarihi geçmişi, dini, etki alanı, coğrafi konumu gibi özellikleri dışında; merhameti, dirayeti, cesareti ile dikkat çeken ülke Türkiye vardır bu sıralar yıldızı parlayan. Bölgenin lideri olma potansiyeli olan Türkiye, mutlak suretle kontrol altında tutulmalı, biran bile boş bırakılmamalı. Zaten “Türkiye Türklerin yönetimine bırakılamayacak kadar önemli bir ülke”’dir.
Tarih boyunca, savaşlar, işgaller, darbeler, ekonomik krizler, toplumu inanç ve kültürlerine zıt yaşamaya zorlama, nesli yozlaştırmadan, içerideki birçok azınlığı iyi yetiştirme, üst yönetim kademelerine getirme, normal halktan da bazılarını devşirme, satın alarak casus veya ajan yapmaya kadar her türlü yollar vardır bu coğrafyada. Bazen gizli, bazen “bizim çocuklar başardı” gibi imalı yapıldı bunlar. Ancak son zamanlar özellikle 2002 yılından beri istikrarın olması, ekonominin iyileşmesi, tavan-taban örtüşmesi ve güçlü liderli bir ülke olma yolundaki Türkiye, bütün hesapları altüst etmiştir. Batılılar çok tedirgindir, uzun süredir zor günler için beslenip semirtilen, kimsenin aklından bile geçirmediği yumuşak g, hatta h planı bile deşifre olmuş, artık kral çıplak değil çırılçıplaktır. Yargı ve ekonomik darbeler, çukur savaşları, gizli-aleni ambargolar, işgal girişimi dâhil tüm planlar tutmamıştır. Bu başarısız girişimler; batıyı daha da hırçınlaştırmıştır.
Orta-doğu halkı, Afrikalılar, Asyalılar, Balkanlar hatta Güney Amerikalılar bile doğan yeni güç ve liderini hayranlıkla karşılamakta ve ona umut bağlamaktadır. Kendi aralarında dillendirdikleri, ancak asla ifade edemediklerini BM kürsüsü dâhil her ortamda “Dünya beşten büyüktür”, “Güçlünün değil, haklının güçlü olacağı bir düzen” sloganları atan, mazlum coğrafyanın umudu olan bir lider var artık. Venezüella başbakanından, Sırbistan, Polonya başkanına kadar her coğrafyadan medeniyetler bu doğan gücün farkında.
Bu gücün lideri olan Recep Tayyip Erdoğan, suikast dâhil tüm yöntemler kullanılarak iktidardan indirilmeli. Bunun için iç dış tüm işbirlikçiler, harekete geçirilmiş durumda.
Yerel yönetimlerde halkı bezdiren bitmeyen yol, trafik, inşaat çalışmaları, basit ve komik sebeplerle yazılan cezalar ile taban kayması sağlanmaya çalışılıyor. Hatta istifa etmeyen yerel idareciler ile dışarıda sükse yapmış ve dünya lideri konumuna gelmiş bir Cumhurbaşkanının karizması mı çizilmek isteniyor sorusu akla geliyor.
Ya orta öğretimden liseye, liseden üniversiteye geçiş sınavları ile ilgili alelacele yapılan değişiklere ne demeli? Yapılacak değişiklerin; tüm eğitim paydaşlarının katılımı ile ama özellikle eğitimci ve ölçme değerlendirme uzmanlarının bulunmadığı ortamda karara bağlanması ve hemen uygulama konulması pek masum görünmüyor. Mevcut sınav sistemine göre hazırlanan öğrenci ve velilere yeni sistemin dayatılması ne kadar makul? Ailelerin ve öğrencilerin mevcut sisteme göre; özel okul, özel ders, hazırlık kitapları, öğrenci kulüpleri gibi emek ve harcamaları, hatta geçen yaz tatilini dahi bu yılki sınava göre planlamış olmaları sizin için hiç mi bir şey ifade etmiyor? Öğrenciler ve veliler köprünün yüzde 90’nın geçmiş, siz köprünün iplerini kesiyorsunuz!!! O zaman sizin 28 Şubat zihniyetinden ne farkınız kaldı? İmam hatip liseleri bitirilme adına tüm meslek liseler heba edildi malumunuz üzere.
Üniversiteye geçiş sınavı ile ilgili yapılan yeni düzenleme tam bir fiyasko. Daha açıklanalı 15 gün olmadan yeniden değiştirildi. Daha kaç defa değiştirilecek belli değil. Bazı dersler yok sayıldı. Tarih, coğrafya, felsefe gibi birçok alandan ya hiç soru yok, ya da çok az soru var. O zaman lisedeki bu dersler anlamsız kalmayacak mı? Lise müfredatının altına dinamit koymuş olmuyor musunuz?. Hele hele bizim gibi bir coğrafyada, tarih ve coğrafya derslerini değersizleştirmiş sayılmıyor musunuz? Vay halimize!!!. Ben dâhil tüm coğrafyacılar; coğrafyanın bir meslek haline gelmesi, coğrafyacıların belediyelerde imar çalışmalarında Batılı ülkelerdeki gibi yetkili olması gerektiğini savunurken, “coğrafyasını bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları belirler” sloganları atarken, dünyanın en önemli coğrafyasında en önemsiz ders coğrafya oldu maalesef.
Son geliştirilen YKS sınavı ile ilgili sorularım var. İşte bunlardan bazıları;
1. Bu sınavın kapsam geçerliği var mı?
2. Aynı günde yapılacak iki sınavda, ilk basamağa giren öğrenci ikinci basamak sınava girip girmeyeceğine aradaki 2 saatte nasıl karar verecek?
3. İlk basamak sınavda başarılı olduğunu düşündüğü ve ikincisine girdiği, ancak sonra başarılı olmadığı ortaya çıkan öğrenci ikinci basamak sınavına boşuna mı girmiş olacak?
4. Sınav günü, ilk basamak sınavda başarısız olduğuna inanan ve ikinci basamak sınavına girmeme kararı alan öğrenci, ikinci basamak sınav için yatırdığı sınav ücreti ne olacak?
5. İlk basamak sınavına tüm aday öğrenciler girer. Ancak bu sistemde, yaklaşık 2.2 milyon adayın tamamı için ikinci sınav kitapçığı basılacak, bu israf değil mi?
6. Tüm öğrenciler ikinci sınava girecek şeklinde okul, sınıf, salon başkanı ve gözetmen öğretmen görevlendirmesi yapılacak. Ama belki 500 bin öğrenci ikinci sınava girecek. Bu durumda birçok sınıf boş kalacak. Bu durum normal mi?
7. Az derste ve az sayıdaki soru ile yapılan sınavla bilimsel sıralama yapılamaz. Belki de 10 bin tane birinci çıkacak. Bu durumda üniversiteye yerleştirme neye göre ve nasıl yapılacak?
8. Öğrencilerin hayatlarını çizecek bu sınavın tek günde yapılması, öğrencinin sınav günü rahatsız olması başarısızlığını etkilemeyecek mi? Telafi için bir yıl daha beklemek zorunda kalmayacak mı?
Bu sorular bu şekilde uzar gider. Sayın cumhurbaşkanımız bu ve bunun gibi endişeleri ortadan kaldırmak ve hiçbir öğrencinin mağduriyet yaşamaması 4 maddelik yeni bir talimat vermiş: 1. Hiçbir öğrenci mağdur edilmesin, 2. Sosyal bilimler dezavantajına yol açılmasın, 3. Mesleki eğitim cazibesini korusun ve 4. Temel bilimlere ilgi teşvik edilsin.
Bu kadar basit hataların, üniversite öğrencisi adayı yaklaşık 2.2 milyon genci ve onların ailesini, yaklaşık 1.2 milyon 8. sınıf öğrencisi ve onların ailesini tedirgin etmektedir. Bu kadar geniş kitleyi etkileyen, kısa süreli ve sürekli değişen kararlarda, eğer aymazlık yoksa ihanet vardır fikri getiriyor insanın aklına. Hükümet ve yönetim kadroları, aciz ve beceriksiz duruma düşürülerek gelecek seçimlerin sonuçları etkilenmeye, seçmenler yönlendirilmeye çalışılıyor olabilir. Darbelerle değiştirilemeyen iktidar, bu tür kasıtlı yanlışlar ve tabanın küstürülmesi ile değiştirilmeye çalışıyor olabilir.
Bu arada YÖK üyelerine şöyle bir baktım. YÖK; bir başkan, 2 başkan vekili toplam 20 üyeden oluşuyor. Bunların 16’sı prof, 1’i doçent, 1’i dr ünvanlı, 2’si ise lisans mezunu. Alanları ise; hukuk ve edebiyatçı 5’er, tıpçı 3, mühendislik ve kamu yönetimi 2’şer, iktisat, uluslararası ilişkiler ve ilahiyat ise 1’er kişi. YÖK üyeleri arasında eğitimci, ölçme değerlendirme uzmanı, psikolog, tarih, coğrafya, matematik ve fen gibi alanlarından bir tane dahi uzman yok.
Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim Müsteşarın eğitimci olmadığı, YÖK’te bir tane dahi öğretmen kökenli bir üyenin olmadığı bir ülkede boşuna mı hayal kuruyoruz? Böyle bir yapılanma ve kadroda bütçenin tamamı dahi eğitime ayrılsa sorun çözülemez diye düşünüyorum. Başta kararlı bir eğitim sistemimiz yok. İktidar 15 yıldır aynı olmasına rağmen sürekli değişiyor. Eğitim camiası yap-boz tahtasına, çocuklarımız ise maalesef kobay haline geldi. Düğme baştan yanlış ilikleniyor. Bütün yanlışlar bir olup taban kayması tehlikesini kaçınılmaz kılıyor….