Freni patlamış kamyon gibi uçuruma gidiyoruz. Cumhurbaşkanımız dâhil herkes eğitimde başarısız olduğumuzu kabul ediyor. Sanki herkesin nutku tutulmuş kimse bir şey yap(a)mıyor. Ancak bizim gibi birkaç cılız ses de yetersiz kalıyor.
Bugün eğitimin; öğretmen adayı seçme yönteminden bahsetmeyeceğim.
Öğretmeni yetiştirme müfredatının eksik ve yanlışlığını da ele almayacağım.
Öğretmenin ekonomik durumu ve toplumdaki saygınlığını da konuşmayacağım. Basında yeterince öğretmene saldırı ve darp haberleri var zaten.
Eğitime yapacağınız yatırımın karşılığını ancak 20-25 yılda alacakken yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemi de konumuz değil.
Hiçbir şey kalmamış gibi bizzat bakan tarafından pimi çekilmiş bomba gibi ortaya atılan ders saati süresinin uzunluğu!! da değil maksadım.
Bu yazımda üniversite sınavında ilk 200 bine girerek eğitim fakültesine yerleşen, 4 yıllık lisans eğiminden sonra öğretmen olan ancak atanamayan sayıları çığ gibi büyüyen işsiz öğretmenlerin durumlarını dile getireceğim.
Lisans eğitimi ile öğretmen olmayı hayal eden bu gençlerimiz; öğrencilikleri sırasında yaşadıkları kısmi ekonomik ve sosyal özgürlüklerden sonra atanamayınca, ailelerin yanlarına dönerek büyük bir bunalıma düşmektedir. Atanamama durumu; kısmi ekonomik ve sosyal özgürlüklerini de ellerinde almakta, evlenme hayallerini ötelenmekte, toplumda ise eğitimli ancak, işsiz acınası duruma düşmektedir.
Öğretmen yetiştiren eğitim fakültesi sayısı 1995 yılında 33 iken, 2015 yılında 90’a, burada eğitim gören öğretmen adayı sayısı ise 1995 yılında 86 bin 127 iken 2015 yılında 217 bin 096 olmuştur.
Atamayı bekleyen işsiz öğretmen sayısı 2003 yılında 127 bin 973 iken 2016 yılında 414 bin olmuş, toplam 13 yılda %225 oranında artmıştır. Yine 2003 yılında 18 bin 473 öğretmen atanırken, 2016 yılında ise bu sayı 14 bin 700 olmuş. 2003-1016 yılları arasında toplam 273 bin 885 öğretmen atanmış.
Emekli olan öğretmen sayısı 2003 yılında 24 bin 190 iken bu sayı 2016 yılında 11 bin olmuş. Bunun en önemli sebeplerinden birisi; emekli olunca maaşların nerdeyse %40 düşmesi ve ek ders ücreti kayıplarıdır. Ülkemizde emeklilik yaşının 65’e çekilmesi, emekli olma miktarını ilerleyen yıllarda daha da aşağılara çekecektir.
Durumu özetlersek;
1. Mevcut atama kontenjanları ile eğitim fakülteleri dondurulsa, yani mezun vermese atanmayı bekleyen öğretmen adayları 12-15 yılda ancak eritilebilecek,
2. Emeklilik yaşı 65’e çıkarıldığı için, emekli olanların sayısı daha da azalacak, dolayısıyla atama kontenjanları daha aşağı rakamlara düşecek,
3. Türkiye’nin nüfus artış hızı, 2000 yılı sonrasında %2’nin çok altına düşmesi ile öğrenci sayısı da azaldığı için, yeni okul ve sınıflara, dolayısıyla öğretmenlere ihtiyaç da azalacak.
Bütün bu gerçekler apaçık ortada iken, MEB ve özel kolejler dışında istihdam imkanı olmayan öğretmenler atanmayı beklerken, yeni eğitim fakültelerinin açılması, kontenjanların arttırılması ve en kötüsü değişik fakültelerden mezun olanlara 6 ayda formasyon verilerek öğretmenlik belgesi verilmesi, atama bekleyen öğretmen adayı sayısını adeta çığ gibi büyütmektedir.
Yani hükümet kendi ayağına sıkmakta, birçok işsizler ordusu oluşturmaktadır. Şuanda yaklaşık formasyonlu dahil 700 bin kişi atanma umudu taşırken, böyle devam ederse 3-5 yılda bu sayı 1 milyona ulaşacaktır. Bu kadar insanların umutlarıyla oynamak oldukça tehlikeli. Oldukça büyük bir sosyal problem olan atanamayan öğretmenler sorunu, yapılan yanlış uygulamalarla daha da içinden çıkılamaz hale gelmektedir.
İşte tam da bu yüzden; lütfen sesimizi duyun, nükleer patlamadan daha tehlikeli olan sosyal patlama kapımızı iyice zorlamaya başladı. İlgililere duyurulur.