Bir şampiyonayı daha geride bıraktık. Sonuç ise yine istediğimiz gibi olmadı. Aslında olması da beklenmiyordu. Tabi turnuvanın konusu futbol olunca eleştirmeni de bir hayli çok oldu. Kimileri Türkiye Futbol Federasyonu’nu, kimileri Futbol Direktörü Fatih Terimi, kimileri ise sorunu futbolcuların aç gözlülüğünde aradı. Dünyayı kazanan futbolcuların prim rahatsızlığı başarısızlığı beraberinde getirdi. Hatta bazıları takımın yarısından fazlası Avrupa orijinli olmasına rağmen Avrupa’dan iki stoper ile bir forvet devşirebilseydik sonuç çok farklı olabilirdi tezini savundu.
Yıllardır büyük turnuvalar sonrası bu tür klasikleşmiş bakış açıları biraz evrilerek farklı söylemler halinde dile getirilmiş olsa da bakış açımız maalesef bu şekilde yazıldı veya dillendirildi. Bu ve benzeri bakış açıları ile bir yol alamadığımıza göre yeni bakış açıları aramamız daha doğru olmaz mı? Konuya analitik ve hakkaniyet ölçülerinde projeksiyonlar geliştirmemiz gerekmez mi?
Ben konuya iki açıdan yaklaşmanın doğru olacağını düşünüyorum. Birincisi atalarımızın bize nasihati olan “emeksiz yemek olmaz” sözünü kendimize şiar edinmeliyiz. Bir başarı istiyorsak eğer alın terimizi, bilgimizi, arzumuzu, kendi özgünlüğümüzü ortaya koymamız gerekir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız veya ülkemizde milli sporcu olmak isteyen diğer ülke vatandaşlarına da fırsatlar elbette vermeliyiz. Ama içeride hiçbir şey yapmadan “armut piş ağzıma düş” zavallılığı ve erdemsizliği içerisinde olmamalıyız. Bu bakış açısının daha hakkaniyet ölçülerinde olduğunu düşünüyorum.
İkinci bakış açısı ise bu tür turnuvaları amaç değil sonuç olarak görmeliyiz. Türkiye gibi genç bir nüfusa sahip ve büyük vizyon arayışı içerisinde olan bir ülkenin bakış açısı ile soruna bakmalıyız ve çözümler üretmeliyiz. Bu konuda önceliği eğitim çağındaki bireyleri nasıl yetiştireceğiz veya yetiştireceğimiz neslin genel geçer özellikleri neler olmalı sorunsalı üzerinde yoğunlaştırılması gerekir. Konunun uzmanlarına ve alan yazına müracaat edildiğinde yetiştirilmesi gereken bireyin özellikleri; ruh ve beden sağlığı yerinde, özgüveni yüksek, olumlu benlik algısına sahip, farklı duyguları tanıyan, farklılıklara saygılı, kendi kişisel özelliklerini bilen vb. şeklinde daha uzayıp gidecektir. Yukarıda yeni nesilde olması istenen temel özelliklerin gerçekleştirilmesinde en etkili enstrümanlardan birinin spor olduğunu düşünüyorum. Eğitim sisteminde spor kültürünü bir yaşam felsefesi haline getirmeliyiz. Spor kültürü ile yukarıda belirtilen niteliklerde bireyler yetiştirileceği gibi milli sporcu havuzu optimum hale getirilebilir. Spor yapan kişi farklı duyguları tanıdığı için ülkenin futbol direktörünün dünyaya yeni gözlerini açmış masum torunlarına edepsizce sözler sarf etmeyecektir. Başarıda sevinciyle, başarısızlıkta da yüreğiyle milli bir duruş sergileyecektir. Öte yandan gündeminde spor kültürü olan insanlar farklı taraftarlarda olsa da bir arada salonların tamamını dolduracaktır.
Ben farklı bir bakış açısı sunmaya çalıştım. Darısı bizleri mutlu edecek turnuva sonuçlarının alınmasında farklı bakış açıları geliştirecek sporseverlere…
- - - -
Bazı olaylar tıpkı Nasrettin Hocanın testiyi kırmadan önce çırağı dövmesi gibi maçı kaybetmeden tedbir almalı değil mi