Kalbinde bir’i’ni bulmak, birinde bir olmak, bir duaya özne olmaktır, bayram. Issız bir yoldan geçerken söylenen türkü, yalnızlık yâr olunca sarılan, selam alan candır, bayram. Öpülecek bir anne/baba eli bulmak, mihnet etmeden kimseye helalinden uyanılan bir sabahtır, bayram. Tatlı bir şekerleme ânında, üstümüze serilen örtü, saçlara dokunan el, şevkatli bir bakıştır, bayram. Ucundan koparılınca simit bölüşülen koku, sağlıklı nefeslerle ardına düşülen kelebek, içilen suyun serinliğidir, bayram. Sabahları “Allaha emanet ol” diyen dil, akşamı bekleyen gözler, sofrada bulunan nimete şükürdür, bayram. Cânın tenden uçacağını bilmek, ardında kırık kalpler bırakmadan yaşamaktır, bayram. Son nefeste, rızasını kazanmış olarak Allah diyebilmek, merhum üstat Abdurrahim Karakoç’un kaleminde geçmişe seyrandır, bayram;
“Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?
Hani ya o özlem, hani ya o tad?
Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat
Haftalar öncesi her gün, her saat
Babamdan sorduğum bayramlar hani?
Nur yağan geceler, gündüzler nerde?
Neşe paylaştığım öksüzler nerde?
Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?
Huzura erdiğim bayramlar hani?
Kar çiçeğim solmuş kar yatağında
Can verir ırmağın dar yatağında
Arife gecesi yer yatağında
Üstüme serdiğim bayramlar hani?
Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?
Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani? “