Beddua Tuttu ama Paralelcilerin Haberi Yok


Hakan Karagöz

Hakan Karagöz

12 Şubat 2016, 17:44

 Hıroo Onoda ismi bilmem size neyi çağrıştırır. Hıroo, 2. Dünya Savaşı’nda görevli bir Japon askeridir. Savaş 1945’te biter. Sözünü ettiğimiz askere yıllarca ulaşamayan ailesi 1959’da Hıroo’ya temsili bir mezar yaptırır. 
 
Oysa askerimiz Filipinler’de Savaş’tan tam otuz yıl sonra bile ormanlık alanda savaşmaya devam eder. Savaşın bittiğinden, Japonya’nın teslim olduğundan haberi yoktur. 

 Bu otuz yıl boyunca zaman zaman savaşın bitmiş olabileceğine ilişkin işaret ve bilgilere rastlamış, adalara Japonya’nın teslim olduğunu bildiren kâğıtlar atılmıştır. 

 Bunların altında Japon Genelkurmay Başkanı’nın imzası da vardır. Ancak her defasında bunun bir Amerikan propagandası olduğunu düşündüğü için direnmeyi sürdürmüştür.

 Adada bulunduğu süre boyunca 30’dan fazla insanı öldüren, 100’den fazlasını da yaralayan Onoda’yı ne Amerikalı askerler, ne Filipinli polisler, ne adadaki yerlilerinin düşmanlığı ne de Japonların defalarca gelen arama ekipleri yolundan döndürememişti. 

 Sonuçta 1974’te savaştaki komutanının Filipinlere gelip ona komut vermesiyle savaşın bittiğini anlayıp evine dönmüştü. 

 Şimdi bu hikayenin paralelle beddua ile ne ilgisi var demeyin sakın. 

 Az durun.

  Bizlerin beddua, paralellerin mülaane dedikleri sözleri şöyle bir hatırlayalım:

 “Fakat eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar.. kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum.. bu işin üzerine “Hukukun ve aynı zamanda sistemin, dinin ve aynı zamanda demokrasinin gerektirdiği şeyler bunlardır.” deyip (arınma adına, yıkanma adına, temizlenme adına, kirlerin öbür tarafa kalmasına meydan vermeme adına) bir şey yaparken dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa… bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin.”( http://www.herkul.org/tag/beddua/)

 Evet, bu satırlardaki beddua sözlerini tek tek ele alalım bakalım.

 Evlerine ateşler salsın: 17-25 Aralık darbe girişimi başarısız olunca devlet paralel yapının üzerine gitti. Paralelcilerin bir kısmı tutuklandı. Bir kısmı yurt dışına kaçtı.
Kalanların çoğunun itibarı bitti. Şu an bunların evlerinde ateş yok da nerede var söyler misiniz?

 Yuvalarını yıksın: Kaçanların ve tutuklananların yuvaları dağılmadı mı? Yuvalarının huzuru kaçmadı mı?

 Birliklerini bozsun:
Bunların içinden bir yığın itirafçı çıktı.  Yapıdan ayrılıp devlet safına geçtiler, Onları destekleyen büyük şirketler artık onlarla birlikte olmadıklarını bir bir beyan ettiler. Bu birliklerin bozulması değil de ne?

 Duygularını sinelerinde bıraksın: Darbeyi gerçekleştiremeyen paralel yapının darbe hevesi sinesinde kalmadı mı? 1 Kasım seçimleri Ak Parti’nin zaferi ile sonuçlanınca kendi gazetelerindeki AKP ifadesini 2 Kasım sabahı AK Parti olarak değiştirmediler mi? Bu gerçek duygularını ifade edememek değil de ne?

 Önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin: Şimdi devletin her kademesinde bu paralellerin önü kesilmiyor mu? Bir kişi hakkında paralel iddiası ortaya atıldığında devlet kademesinde ilerleme –yani bir şey olma- ihtimali bitmiyor mu?

 Şimdi yaşananlar gösteriyor ki yapılan bu beddua tutmuştur ancak beddua edeni bularak tutmuştur.  2. Dünya Savaşı’nın bittiğinden haberi olmayan Hıroo Onoda gibi bu gerçeklerden habersiz olarak faaliyetlerine devam mı edeceksin ey şakirt. Bak lideriniz kendi taraftarları için ne diyor sizin herkul.org’dan aldığım sözlerinde:
 “dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. “ deyip bedduayı yağdırıyor. İşte kendisi kabul etmiş oluyor dine, İslama aykırı bir şey yaptıklarını. 

 Ne olur anlayın artık şu gerçekleri. Gerçeği görüp de yine de ona inanmayan Yahudiler gibi olmayın.

  Ali Nur Kutlu’nun  dediği gibi seccadene dön ey şakirt!
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
İrfan - 9 yıl önce
Hakan bey yüreğine sağlık. Bu kadar gerçekçi bir analiz hiç akıl edemedim. Tebrikler
Avatar
seher - 9 yıl önce
hakikaten cok dogru hakan hocam..ne mükemmel acıklama...
Avatar
Muhammed Talha Büyük - 9 yıl önce
Gerçekler ustaca kaleme alındığında çok farklı bir hazla ve keyifle okunuyor, duygularımıza tercüman, kulakları sağır, gözleri kör olanlara bir umut oldunuz hocam, kaleminize sağlık