Bir Dilbere Gönül Ver Sen!


Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

24 Ocak 2017, 22:29

Hızla geçer güzelliği mevsimlerin, ölüm ışıltılı bir şal gibi düşer omuzlarına şehir mahrumu kabirlerin. Geçer şarkıların o aşüfte gülüşü, dünya denen cephede canhıraş vuruşurken aşkın en onulmaz direnişi.

Ölür elbet kitapların sayfaları arasında unutulan çiçekler de. Ölür acıları çocukların belki de kendileri ölmeden önce. Talan edilir tarihin tafrası, yerle bir olur elbet sütunları Bâbil’in. Söner ışıkları, tükenir şehrayini şehirlerin.

Sevda ile davalı olanlardan değil, bilakis dava ile sevdalı olanlardan ol ki sevda da sana sevdalansın ey Yolcu! Bu kara sevda başından gitmedikçe dava ile hep barışık kalmalısın. Bu davanın sefasına talip olanları ardında bırakıp cefasına talip olma deryasına yelken açanlardan olmalısın. Riyanın paslı prangasını kırıp, sana reva görülene aldırmadan bu yolun vefasında soluklanmalısın.

Dava ile sevdanın, vefa ile hebanın, cefa ile sefanın, riya ile revanın aynı hamurdan yoğrulduğunun farkındalığına vararak aşmalısın sarp yokuşları. Unutma ki sevda ile başı belada olmayanın beladan beri kalmaz akıbeti.

Kaç yalan sığar bir kalbe? Kaç nefes dolar ivedi ve günlü dünyaya.  Kaç kapıdan sürülür insan, kaç makamdan geçilir hayata varmak için. Kaç heves kalır kursakta. Kaç yolcu varabilir salimen menzil-i maksuda? Ya yolda kalanlar ya da yolla değil yolcuyla oyalananlar? Yolda pusuya yatan rakkase yılanları ne yapmalı?

Tahttan yüce, taçtan kıymetli bir gönül ehline vardıysa yolun, varsın sair yollar sarpa sarsın. Ehli dilden yüzün dönse, gün, yüzünü sana dönmez bilesin. Ehli halden hali olma, hanen olur baykuş yurdu viraneler, harabeye dönersin. Gam ehline gamlanma ki gam dağları yollarına duvarlar örmesin.

Gözyaşından silgileri vardır günahın, pişmanlıktan eskimez ve pörsümez süpürgesi. İçimizde yürüyen korku nöbetçilerine inat salınır alnımızda, aheste bir yalınlıkla umudun bekçileri.

Hangi taşınmazı taşınır insanla? Hangi okyanuslarda vurgun yer de savrulur yangın sahillerine? Hangi yağmurlarda ıslanır insan da ıslanmaz acıları. Hangi uslanmaz günahlarla sınanır da usanmaz kalbinin rakîk saati.

Güvercin kanadı yumuşaklığında karlar düşerken gökyüzünden, yüzükoyun taş kaldırımlara, hangi alın yazısının suretine bürünür bir düşün? “Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm” diyen şairlere inat karla ov yüzünü, ellerin karla karsın ‘keşke’lerini.

Yolun sonunda; “Doldun mu?” sorusuna, “Daha yok mu?” (50/30) diyen bir durağın varlığını hesap ederek adımlarını uçuruma ayarlı kıl ey Yolcu. Dal uçlarına ilerliyor ölüm, ay ve güneş mütemadiyen yürüyor yörüngesinde, can çekiliyor eklemlerinden, toprağa eklemlenme telaşında.

Zehirli okunu teninde sınayan mahir bir avcıyı düşün. Her köşe başında seni bekleyen pusu ustası günahlara ayarlı kıl kalbini, omuz başlarından dökülenleri ardından toplayacaklar çoktan vardı varacağı yurduna.

Donar mürekkep, pas tutar kalem, söner umudun sokak lambaları, sırlanır gözlerinin seni hayata salan aydınlığı. Kaybolur bir gün maliki olduğunu sandığın hazinenin anahtarları. Lavanta kokulu rüyalar arasında uyumayı dene, kalbi parmak uçlarında atan anne merhametinde.

Azalan yaz uzun bir güze bırakır yerini. Bilmeyiz, uzayan gündüzler mi yoksa geceler mi asude çekilen aramızdan? Belki bir yaz daha gelmeyecek, erteleme söküklerini dikmeyi. İçine kapanır, emanet taşıdığın kalp ama hep dışarıdan açılır, yanılmamaya bak sen!

Hesap uzun madem; topla yaptıklarını çıkar yapamadıklarından, böl yapmaman gerekeni, yaptıklarına. Kalansız bir bölme işlemidir hayat, masum bir matematik denklemi, saatli maarif takvimi ya da katıksız bir kimya terkibi.

‘Son kez’, ‘sonsuz kez’ den önce gelir hayatın aksine bütün sözlüklerde bilesin. Öyleyse ölümle eşitlenen bedenlerin toprağın bağrına saplanan tohum gibi düştüğü yere hazır kıl kendini. Orman ağaçlarla güzel, deniz martılarla, sokak çocuklarla güzel, aşk yaşamakla.   

Gölgeliğe sığınan ve sonra; “Rabbim! Bana indireceğin her hayra muhtacım” (28/25) diyen elçiden daha mı az gündelik ihtiyacın. ‘Halim’ ismine ayna olmak istersen halini suretinden soymaya kalkma sakın.

“Her güzele gönül verme/ Ya sevilir ya sevilmez” diyor ya türkülerimiz, geriye yalnız bir seçenek kalıyor öyleyse;

Tek hücreli hanedir dil, bir dilbere gönül ver sen!

Hüseyin ÇOLAK
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hakan - 8 yıl önce
Bembeyaz bir Türkçe'n var Hüseyin Bey, tebrik ederim. Yazıyı su gibi okudum.
Avatar
Akif - 8 yıl önce
Sıkılmadan okuduğum şiir mi, makale mi anlamadığım harika bir eser. Kaleminize sağlık.
Avatar
Tahsin - 8 yıl önce
EyvAllah Hüseyn Bey... İçimizi ısıttın... Kalemine sağlık.
Avatar
Salih Şahin - 8 yıl önce
EyvAllah hocam.içimizi ısıttın.sağol...
Avatar
Furkan ada - 8 yıl önce
"Kalansız bir bölme işlemi hayat." Müthiş bir ifade.
Avatar
Sslih Dmiray - 8 yıl önce
Hüseyin bey kardeşim kalemine ve kalbine sağlık...
Avatar
Gözüm - 8 yıl önce
Yüreğinize sağlık. Büyük üstadın şiirsel bir metnini okudum. Hem düşünmek, düşünürken de haz almak böyle bir şey olsa gerek.
Avatar
ilnur şahin - 8 yıl önce
Bazı cümleleri tekrar tekrar okudum zevkle.Bazı kelimeler anlamakta zorlandım(o benim cahilliğimden).Ama çok zevk aldım.Hep söylerim iyi ve harikasınız.MaşAllah size.Kaleminize ve yüreğinize sağlık Hüseyin Hocam