Beni tanıyanlar bilirler, şahsım adına dünyalık tek isteğim hukuk tahsili görmekti; lâkin hatın anacığım “Ya öğretmen olacaksın ya da öğretmen olacaksın!” talimatı verince bana düşen, mücbir sebeplerin gereğini yerine getirmek oldu.
Analarımızın hayır duaları ile ömrümüzü bereketlendirmek yolumuzu aydınlatan bir nur kaynağıdır; ancak anacığımın bu kararına da çocuk aklı ile Allah biliyor ya çok üzüldüm, çok yıprandım. Yıllarca gizli gizli ağladım; fakat tahsil tercihi yapmam gereken günlerde de bugün de şu bir gerçek ki değil muallim olmak, her ne tahsili görürsem göreyim uzmanlaştığım alanda da ilmi, bilgiyi yayabilmek için son tahlilde muallim ruhu ve hali üzere yaşardım.
Rabbim rahmetini ve bereketini üzerinden eksik etmesin, ömrü bereketlensin hatın anacığım, yaklaşık üç yıl önce hukuk tahsili görmeme izin verdi de şükür şimdi hüviyet kayıtlarıma göre olgunca bir yaşımda muradıma erdim.
Gelelim asıl mevzumuza.
Belediye başkanı bir dostum, bundan birkaç gün önce çocuğunun öğretmeninden dert yanarak; “Zehra Hocam söyler misin nerede o eski muallimler, talebesini tüm hususiyetleri ile tanıyan, bilen, derdi ile dertlenen hocalar? Benim oğlan bir şiiri ezberlememiş diye düşük not vermiş. Ne var yani ezberlemese ne olur? Bu kadar da katı kuralcı olunmaz ki canım. Üstelik ben çocuğumun hekim olmasını istiyorum. Şiir onun ne işine yarayacak?” Nev’inden bir serzenişte bulundu.
Yıllarını, çocuklarımızın tâlim ve terbiyesine vermiş biri olarak şu cümlelerin neresinden tutsam elimde kalıyor. Yerel yönetimin, belediye teşkilâtının en üst makamında bulunan ve halkın huzur ve selâmetinden sorumlu bir dostumun söz konusu zihniyeti beni derinden sarstı.
Ben de açtım bayramlık ağzımı, yumdum gözümü…
- Yavrularımız, geleceğimizin, devamlılığımızın teminatı mıdır?
_ Pek tabii…
- En iyimser tabloya baktığımızda yaklaşık altı- yedi yaşına kadar bu çocuklarımız anne ve babasının yanında ilk terbiyesini alıyor mu? Ki ilk yedi yıl, çocukların fikrî ve ruhî varlığı üzerinde menfî ya da müspet temellerin atıldığı dönem midir?
_ Hiç şüphesiz…
Harikasınız kıymetli başkanım. O halde anlaşamamamız için hiçbir neden yok gibi görünüyor. Devam edelim; ilk yedi yıl sevgili yavrumuza ihtiyaç duyduğu ilgi ve alakayı gösterdiğinizi var sayarak örgün eğitim dönemine geçiyorum;
- Siz ya da eşiniz sevgili yavrumuza sabah kahvaltısı hazırlıyor musunuz? Yani çocuk evden çıkmadan sizin elinizle hazırlanmış, emek verilmiş bir kahvaltı edebiliyor mu?
_ Hocam ne yaptın sen de! O dediğini kim yapar bu devirde? Üstelik dersler çok erken gün ışımadan başlıyor. O saatte nasıl uyanalım?
_ O nasıl laf öyle başkanım? İnsan, her zamanda ve zeminde insandır. En temel, insanî ihtiyaçları her devirde aynıdır, değişmez efendim. Öte yandan sevgi emek ve fedakârlık ister.
- Peki, çocuk evden çıkarken nasıl çıkıyor, üstü başı nasıl görüyor musunuz? Çocuktan haberdar mısınız? Örneğin ders araç ve gereçleri muntazam olarak, hazırlıklı bir şekilde gidiyor mu okula?
_ Hocam ne bileyim? Ahiret sorusu gibi soru soruyorsun. Dedim ya hemen çoğu zaman biz uyurken çıkar benim oğlan.
- İyi o halde güneşin bir arşın boyu uzadığı saatlerden sual edeyim. Çocuğun okul yönetimi ya da öğretmenleri ile ne kadar sıklıkta bir araya gelirsiniz?
_ Ha bak hocam Millî Eğitimin yaptığı güzel işler de var. Veli toplantısını kaldırmışlar artık. Yapmıyorlar. Neydi o öyle! Her kafadan bir ses çıkıyordu. Millet çocuğunu başkasının çocuğu ile kıyaslıyordu. Sonra hır gür çıkıyor felan. İyi olmuş yani artık yok.
_ Çocuğunuzu, en kıymetli varlığınızı, en kıymetli varlınız olması gerekeni günün çok ama çok büyük bölümünde birilerine teslim ediyorsunuz ve aslında o birilerini tanımıyorsunuz öyle mi? Doğrusu büyük cesaret. İnsan nezaketen tanışır hiç değilse! Neyse devam edelim;
- Delikanlı sabah tam olarak kaçta evden çıkar ve tam olarak eve saat kaçta girer ya da dersi saat kaçta bitiyor?
_ Hocam, inan şu an hatırlamıyorum.
_ Hatırlamak için önce o bilgiye sahip olmak gerekir. Siz bilmiyorsunuz ki okul giriş- çıkış saatlerini. Değil mi?
Geçelim;
- Günde ne kadar para harcar?
_ Hocam benim bir oğlum var. Hiçbir şeyden mahrum etmem onu. Harçlığını bol bol veririm.
_ Ne kadar harçlık veriyorsunuz diye sormadım, elbette o da çok önemli; fakat ben günde kaç lira harcıyor onu sordum başkanım. Ya da siz hangi zaman aralıklarında harçlık veriyorsunuz?
_ Hocam bak onu bilmiyorum.
_ Şimdiye kadar neyi bildin ki başkanım? Çocuk fizik dersinde hangi ünitede, tarihte Türk tarihi mi dünya tarihi mi görüyor gibi ilgi ve emek isteyen sorular sorup sizi bunaltmayacağım. Basit bir matematikle doğum tarihinden, yaşından bilebileceğiniz bir soru soracağım başkanım, hadi gözünüzün aydın!
- Delikanlı kaçıncı sınıfta okuyor? Bakınız hangi şubede demiyorum. Kaçıncı sınıf?
Kısa bir sessizlikten sonra, “Hocam lise ikinci sınıf.” diyebildi.
Allah’tan, umutsuz vaka değildi de o sebepten mi, yoksa beni sayar sever ondan mı, kendisine söylediğim her sözü sineye çekip dinledi. Önerilerime dikkat kesildi. Umulur ki uygular.
Gerek memleketimizde gerekse dünyada öğretmenlerin varsa hal-i pürmelaline bir vakit bakarız. Lâkin kimi anne babamızın kafa kafaya verip günlük yaşamlarını ivedilikle gözden geçirmesinde, menfî görülen her hal ve hareketi okula, öğretmene fatura etmeden evvel “Acaba biz anne – babalığımızı hakkı ile yapıyor muyuz?” sorusunu sormalıdır.
Her ne kadar öğretmenlerimiz de evlatlarımızın anne – babası yerinde olsa da herkes ( biyolojik anne- babalar da )vazifesini bilmeli vesselâm…
Zehra YÜCEL
Gerçekten de çocuklarımızın büyük bir çogunluğu kahvaltı dahi etmeden, aç karnına okula geliyor. Bir simit, bir tost gelişme çağında olan gençlerimizin hem bedeni, hem akli melekelerini geliştirmeye ne yazık ki yetmiyor. Üstelik Çalışmayan annelerin dahi sabah kalkıp çocuğuna kahvaltı hazırlamadığı, yatağından dahi çıkmadıuğı bir durum ne yazıkki gerçekliğimiz. Haydi anneler sabah kalvaltı hazırlamadan çocuğumuzu okula yollamıyoruz.
O kadar yemek
Emeği başkası verirse
kendine göre şekillendirdiği çocuğun ekmeğinde o yiyiyor
Parasını da kendisi
Bizim kadınlarımız fedakâr, erkeklerimiz yiğittir biiznillah Lâkin bazen böyle yorgunluklar ya da farkında olmadan ihmaller oluyor. Çocuk yetiştir büyük bir emek vedisiplin isteyen meşakkatli bir vazife, bu sebepten her zamankinden daha fazla sabır göstermeli ve emek vermeliyiz vesselâm...
İstikamet, kerametten evladır. Bizler yılmadan, yorulmadan biiznillah emek vereceğiz...