Tövbe tövbe! Cami avlusu hiç kirlenir mi? Olacak iş mi? Onca iman eden varken, milyar Müslüman dururken cami kirlenir mi? Bostan korkuluğu mu bunlar? Elleri ayakları tutmuyor, gözleri görmüyor, kulakları işitmiyor, kalpleri idrâk etmiyor mu?
Bir kere kutsalımızdır. Evimizdir. Mabedimizdir. Her vakit akça pakçadır.
Mesela çocuk gelmiştir bir vakit namazına babacığıyla… Yavrucak, çocuk işte elindeki ekmekten kırıntılar dökmüş olabilir ya da kundaktaki bebeğinin ağzını silen genç anne elindeki peçeteyi düşürtmüş de olabilir yahut deli bir rüzgârın esip çer çöp getirmesi de muhtemeldir. Bir süpürgeye, bir kova suya bakar temizlemesi.
Yahu dur, hemen atlama öyle! Benim sözünü ettiğim kir, maddî kir değildir. Ha maddî kir de almış başını gidiyor, burnumuzun direği kırılıyor, ciğerimiz deliniyor; lâkin benim sözünü ettiğim kir, mânevî kirdir ki o da yüreğimizi delip geçmektedir.
Geçenlerde, elime geçen küçük bir cemaati rızalarını da alarak caminin avlusunda topladım arkadaş. Bir kaidenin üstüne çıkıp evvelce hazırladığım listeyi cübbemin cebinden özenle çıkarttım. Bir görmeliydin tüm gözler benim üzerimdeydi. Herkes listede ne olduğunu merak ediyordu.
“Maruf üzerinde mutabakata var mısınız kardeşlerim!” diye başladım sözlerime. Hepsi ağız birliği etmiş gibi “Marufu yaymak her iman edenin öncelikli vazîfelerindendir.” dedi. Ne yalan söyleyeyim peşin peşin benim yanımda olmalarına pek memnun oldum.
“Âlâ! O vakit başlayalım” dedim.
Aranızda;
- Dedikodu eden, iftira atan, yalan söyleyen, gıybet eden var ise bir adım geri çıksın.
Cemaatte çok ciddi bir hareketlilik oldu. Birkaç saniye sonra baktım ki herkes birkaç adım geri gitmiş. Listenin devamını tatbik edebileceğim cemaat kalmayınca elimde, “Böyle olmayacak -dürüstlüğünüzde her ne kadar avluda kamera olmayışının etkisi olsa da bu hareketiniz takdire şayandır- bu maddeyi sonra değerlendirelim. Lütfen birkaç adım beri geliniz.” dedim.
- Farz namazlarını düzenli kılmayanlar ve Kur’an-ı Kerim okumayanlar bir adım geri gitsin lütfen.
Bu sefer de cemaatin yarıdan fazlası bir adım geri gitti. Yahu nasıl bir iştir bu? Geride soracak onca soru var, neredeyse elimde cemaat kalmadı. “Ey iman edenler, kardeşlerim! Bu maddeyi de sonra değerlendirelim. Lütfen tekrar bir adım beri geliniz.” dedim.
Ve endişeyle yeni maddeye geçtim;
- “Param yok” diyerek muhtaçlarla elindekileri paylaşmayıp, sığır gibi çatlayana kadar yiyip içenler, gezip tozanlar, israf edenler, giysilerini koyacak yer bulamayanlar bir adım geri gitsin lütfen…
Bu maddeden sonra gene cemaatin yarısını kaybettim; fakat bu sefer de ben geri adım atmak istemeyerek bir diğer maddeye geçtim;
- İlim tahsil etmeyen, fikir üretmeyen, okumayan- yazmayan, zamandan ve enerjiden tasarruf ettiren makineler yapmayan, dertlere deva olacak buluşlara vesile olmayan, destek olmayan, katkı sunmayan, yol göstermeyen kardeşlerim bir adım geri gitsin, dedim demesine ya bu sefer cemaatte yaprak kımıldamadı; zîrâ ne dediğimi anlayamamışlardı. Birbirlerine, şaşkın şaşkın baktılar.
Yahu birâder, robot dahi olsanız en azından, yıllık bakımınızda lazım olacak bu en temel bilgilere ihtiyaç duyarsınız.
Neyse meydanı boş bırakmaya gelmez. Hemen diğer maddeye geçtim;
- Kıymetli kardeşlerim, ihtimal vermem lâkin listeye almışım, aranızda hafız olsun olmasın namaz kılıp da kutsal topraklara giden kardeşlerimize rehberlik edip de evli ya da bekâr kadınlara, kızlara sarkıntılık eden, sözlü- yazılı- fizîkî taciz eden, sigara içen, alkol içen var ise bir adım geri gitmesin lütfen. Avluyu terk etsin.
Netice ciğerimi dağlamıştı. Cemaatin yarısı avludan dışarı çıkmıştı. Başta Rabbimden, Ümmeti olmaktan şeref duyduğum rehberim Efendim Muhammed Mustafa’dan (sav) , şahsımdan ve cemaatimden hicap duymuştum.
Avludan dışarı çıkmak zorunda olanlara arkalarından seslendim; “Bundan gayrı kardeşimiz değilsiniz! Velev ki pişman olup, tövbe edip, tövbenizi çiğnememek üzere arınmış bir ruh ve beden ile yanımıza gelinceye dek…”
Ve sonra elimde kalan birkaç kişilik cemaate dönerek bir soru daha sorup bitireceğim. Kalbim daha fazla dayanamayacak dedim ve devam ettim;
- Dilini küfürle kirleten, kalp kıran, el kaldırıp etrafındakilere zulmeden, makamını ve yetkisini kötüye kullanan, hırsızlık eden, hak çiğneyen her kim var ise bir adım geri gitsin.
Bu maddeyle de cemaatin kalanını kaybetmiştim. Geride yere çömelmiş, gözleri ışıl ışıl parlayan yedi sekiz yaşlarında sevimli bir çocuk kalmıştı. Onu da yanıma alarak tek kişilik cemaatimle ikindi namazını eda etmek üzere camiye girdim.
Tek kişilik cemaatimin kıymetli ferdi; “Hocam, ne oldu avluya?” diye sordu.
Ne diyebilirdim ki! “Avlu, kirlendi evladım, avlu kirlendi. Avluyu temizlemek bizim vazifemizdir. Hatırından çıkartmayasın ki def’i mefâsid celb-i menâfiden evladır evladım, evladır…”
Zehra Yücel