“Yoklukla sınandık kazandık, varlıkla sınandık kaybettik.”
Evet, yukarıdaki söz sahabeye atfedilir. Gerçekten de varlıkla sınanmak yoklukla sınanmaktan daha zordur.
Yokluk insanı dinç kılar, her dem uyanık tutar. Varlıksa insanı tembelleştirir, miskinleştirir. Yaşadığımız günler bunun birçok örneğiyle dolu.
Bir zamanlar evini zar zor geçindirip nereyse asgari ücretle hayatını idame ettirmeye çalışırken sabah namazını camide kılan Müslümanlardan bazılarının şimdi lüks, ihtişam dolu evinde bile namaza kalkamadığını biliyoruz.
Küçücük aylığından artırıp çoluk çocuğun nafakasından keserek Filistin’e yardım eden bir kısım Müslümanlar şimdi zenginliğin içerisinde – kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali- yalnızca belli dernekler e, vakıflara bağış yapıyorlar.
İslami camiada “dama çıktı, merdiveni çekti” diye bir ifade de var.
Büyük bir makama geldikten sonra aşağıdakilerle ilgisini kesip yalnızca kendisi için çalışanları anlatır bu ifade.
Malum artık sınıf atlanmıştır; ev, araba, muhit değiştirilir. Artık amaç yeni, yepyeni bir çevre oluşturmaktır.
Eski ilişkilerin bir faydası olmayacaktır ona. Çünkü artık alan değil veren el olma zamanı yaklaşmıştır. Öyleyse ne yapıp edip eski maddi manevi borçlardan kurtulmalıdır.
Evet, biz bunları gördük, görüyoruz.
Bakın Başbakan Davutoğlu iyi bir insandı. Ancak ayağını “bir şey olma meraklısı” etrafındaki bazı insanlar kaydırdı. Sen okumuş, profesör, barışçı adamsın. Sen etrafı derleyip toparlarsın. Tayyip Bey, çok sert, ötekileştirici dediler.
Gelinen nokta ortada. Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir, derler. Bir şey olma merakı insana bazen olmadık şeyler yaptırabilir. İnsanın ayağını kaydırabilir.
Bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım. Öyle ya! Hep dünya da yükselip ilerleyenlerin durumundan bahsedecek değiliz.
Dünyevi makamlara erişemeyen veya onuruyla o makamları bırakanlar da var. Hatta bir makama gelmeyi meşru şekilde isteyip bu isteklerine erişemeyenler de bulunuyor.
Peki bunlar hakkında ne diyeceğiz?
Asıl sıkıntı, bu bir yere gelemeyip –bir şey olamayıp- bunu kabullenenlerde değil bu kişinin etrafındakilerdedir.
Bazı insanlar kendi çapsızlıklarını, yeteneksizliklerini bildiği için geleceklerini kendilerine bağlamazlar. Sadece doğru kişinin yanında durarak onun eteğine tutunarak bir yerlere gelmeyi hedeflerler.
O kişi bir şey olacak bu yanındaki zevat da onun yanında olduğu için makam sahibinden maddi manevi nemalanacak.
Makam sahibi olma ihtimali olan kişi bir yerlere gelemeyince de hınç ve öfke duyarak onu ezmeye, üzmeye çalışırlar.
Zannederler ki o kişi de kendileri gibi bir yere gelmek için el etek öpmeye hazır, takla atmaya meraklı, yükselmek için kendi değerlerinden alabildiğine taviz vermeye hazır.
Sanırlar ki o kişi hak etmediği için bir yerlere gelmedi. Hayır, belki de eğilmediği için bir yerlere gelmedi.
Yiğit derler candan ederler, cömert derler maldan ederler misali “bir şey olamadın” derler ahlaktan, yoldan ederler.
Bizim bir şey olmak için her şeyi yapanlara gözümüz de gönlümüz de tok.
Biz her şeye rağmen bir şey olma seviyesizliğine düşmeyenlere muhtacız. Vazgeçmek özgürlüktür, derler. Biz vazgeçenlerden Rabbimin vazgeçmediğini biliyoruz.
Bal tutanın parmağını yaladığı, su akarken testisini dolduranların olduğu dünyada ne mutlu “bir şey olmak” için taviz vermeyenlere.
22 Mayıs 2016, 03:11
-
-
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
hiç kimse - 8 yıl önce
kaleminize sağlık...sonu ne mutlu bir şey olmamak için taviz vermeyenlere şeklinde bitseydi diye bir hayal kurarsam hakkınızı helal edermisiniz?
Akif - 8 yıl önce
EyvAllah hocam. Kalbine ve diline saglik