Sabahın tam dördünde, şehrin orta yerinde, gökten mi düştü, yerden mi çıktı kimsenin görmediği bilmediği bir yerden adam boyunda ışıl ışıl parlayan bir ayna peyda oldu.
Aynayı, ilk önce az ilerideki gazinodan çıkan ve sağa sola yalpalayarak yürüyen elli beş yaşlarındaki adam fark etti. Aynaya doğru ürkek bir tavırla yaklaştı. Sonra, gözlerini ovuşturarak gördüğü nesnenin ayna olup olmadığını anlamaya çalıştı. Zihni ne kadar bulanık da olsa yılların verdiği alışkanlıkla ışıltılı nesnenin ayna olduğunu anladı. Aynaya doğru bir iki adım daha attı. O da ne aynanın taç çerçevesinde “Bilmek İster İsen Eğer Sual Eyle Halini” yazıyordu.
Hiç düşünmeden hemencecik soruverdi; “De bakalım dilli ayna ben nasıl bir adamım?”
Ayna da tıpkı adam gibi hiç düşünmeden cevap verdi; “Beş para etmez birisin.” Dedi.
Adam pek bir hiddetle “Bu ne cesaret?” derken “Nedenmiş o?” diye sormadan da edemedi.
Ayna, adamdan daha cesur bir tavırla “Adam dediğin iradesine sahip olur. Baksana kendine yaşını başını almışsın; fakat iradene sahip olamamışsın. Düz yolda yürümekten acizsin.” Dedi.
Adam, bir iki çirkin lakırdıdan sonra aynaya sert bir tekme savurarak oradan ayrıldı.
Güneş bir arşın boyu uzamamıştı ki bir genç kadın yaklaştı aynaya. Merakla okudu taç çerçevedeki sözleri. Hiç düşünmeden sual etti halini; “Ey güzel ayna ben nasıl bir Müslümanım söyle bakalım bana?”
Ayna da hiç düşünmeden bir çırpıda “Varlık, alâmetleri ile görünür olur. Sende Müslümanlığın alâmetlerini göremedim hanımefendi.” Deyiverdi.
Sinirlendi tabi bizim hanımefendi. Ne var ki merakına engel olamayıp sordu neden öyle söylediğini.
Ayna hemen cevap verdi; “Müslümanlığını sorduğuna göre Müslümanlığın alâmetlerini taşıdığını düşünüyorsun demektir. Oysa sen devenin bir yıllık su ihtiyacını depolayabileceği kadar büyük ve gösterişli bir örtü örtmüşsün gerdanını göstererek. Yüzündeki boyalarla rahatça bir tablo yapılır. Etek giymişsin güya bacağının dizden aşağısı senin uzvun değil mi ki dizine kadar uzatmışsın. Hem sonra görmedim sanma karşıdan karşıya geçerken adamcağızın birine çarptığın halde özür dilemeden çalımla yoluna devam edişini.”
Genç kadın duydukları karşısında tek kelime etmeden aynanın yüzüne ağız dolusu tükürüp hızla uzaklaştı.
Saatler de insanlar da aynanın önünden su gibi akıp geçerken bir delikanlı durup “Halimi sual edeyim.” Dedi.
“Ayna, de hele bana nasıl bir evladım acaba?”
Ayna, hiç zaman kaybetmeden cevap verdi delikanlıya; “Kötü müsün bilemem; ama iyi bir evlat olmadığın aşikâr.” Deyiverdi.
Delikanlıdan önce annesi atıldı öne; “Söyle bakalım ayna neden böyle gördün evladımı?” dedi.
Ayna hiç tereddüt etmeden; “ Annesinin elindeki torbaları taşımak dururken akıllı telefonu ile uğraşan, üstelik annesini azarlayarak konuşan bir genç, ‘evlat’ sıfatını hak etmez.”
Genç delikanlı da aynaya sert bir tekme savurarak annesiyle oradan uzaklaştı.
Biraz sonra elinde dosya çantası olduğu halde adamcağızın biri aynaya yaklaştı. Birilerinden çekinir gibi sağını solunu kontrol ettikten sonra kimsenin kendisinin ayna ile konuştuğunu duymadığından emin olunca “Ayna ben nasıl bir Müslümanım de bakayım bana?”
Ayna, anladı ki bu milletin kimi fertlerinin kendi ile ciddi sorunları var. Derin bir of çektikten sonra; “Doğrusu ben senin Müslüman olduğunu düşünmezdim; ama
Müslümanım diyorsan öylesindir.” Deyiverdi.
Adam; “Bu ne haddini bilmezlik, sen nasıl böyle söyleyebilirsin?” diye bağırdı. Etraftakiler dönüp bir adama bir de aynaya baktı. Söz ağızdan çıktı mı yaydan çıkan ok gibidir. Geri alınamaz. Hal böyle olunca “Tamam, daha fazla bir şey söyleme.” Dedi. Ne var aynanın susmaya niyeti yoktu. “Olmaz, sonuna kadar dinleyeceksin değerlendirmemi Beyefendi.” Diye kati bir üslupla sözlerine devam etti; “ Müslüman erkek namusludur. Kimsenin namusuna dönüp de yan gözle bakmaz. Hiç kimseyi taciz etmez. Hırsızlık yapmaz. Yalan söylemez. İftira etmez. Hak yemez.” Söyle bakalım sen bunlardan hangisini yapmamaya irade gösteriyorsun? Hiç birini! Hadi şimdi git buradan. Bulunduğun her yeri kirletiyorsun.” Dedi.
Az sonra oradan geçmekte olan nur yüzlü bir amca aynaya doğru yaklaşıyor. Ayna, “Söyleyeyim mi sana da halini?” diye soruyor. Adamcağız, huzur dolu bir gülümseme ile cebinden kar beyazı bir bez mendil çıkartıp; “ Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Hakiki Müslüman bu işlerle uğraşmaz.” Deyip aynanın sabahtan akşama kadar tükürükle kirlenen yüzünü silip, zedelenen yerlerini tamir etmeye çalışır…