Devrim ve Karşı Devrim


Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

01 Ağustos 2016, 02:44

‘Darbeler Tarihi’ dersine şerh düşme adına, o kasvetli gecenin misyonu için söylenecek sözlerden biri de; ‘Gerekirse tankların üzerine çıkarız’ sürmanşetli, hamaset yüklü spot ve basmakalıp sloganları tarihe gömdü bu millet’ olmalı kanaatimce. Artık bu sözü ‘beylik lafı’ makamında söyleme imkânını, kalem ve kelâm kahramanlarının ellerinden almış ve onları yeni bir söyleme yönelme zorunluluğuna itivermiştir bu erdemli eylem.

Her devrim karşı bir devrimi de beraberinde getirir algısından hareketle, gerek sosyolojik açıdan gerekse bireysel psikoloji açısından tek tek incelenmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız. Aslında düzenli, plan ve programlı, sistematik ince mühendislik hesapları ile örülü militer düzene sahip bir güce karşı, birbirinden bağımsız, düzensiz bir ordu görünümündeki halk/millet güçleri, ‘kontrolsüz güç, güç değildir’ algısını yıkacak biçimde tarihe not düşüyordu Temmuz’un tam ortasındaki geceyi.

Anlık reflekslerden uzak bir biyolojik yapıya sahip olan batı insanının aksine, duygu bujileri, akıl bujilerinden daha erken ateşlenen Anadolu insanının destansı mücadelesinde nice kahramanlar serpildi kentlerin demokrasi bahçesinde, özgürlükler bağında.

Yirmi yıl önce vatani görevini yaparken öğrendiği ‘tank kullanma’ bilgi, yeti ve yeteneğini yeniden icra etme fırsatı verilen yiğitle, baba mesleği hafriyatçılıktan kalma kamyon kullanan hanımın, tababet bilgilerine atf-ı nazar ederek tankın paleti altına şehit olma arzusu ile uzanan gencin, etrafındakileri yüreklendirmek için durumun vehâmetini bildiği halde gerçeği gizleyerek ‘merak etmeyin bunlar plastik mermi’ diyen öğretmenin yüreği ile, makam-mansıp kaygısını elinin tersi ile iterek devletin stratejik merkezlerini koruma adına göğsünü siper etmeye giden bürokratların hikayesini de yazacak elbet tarih kitapları.

Bedir’den önce Müslüman olanları da Mekke’nin fethinden sonra saflara katılanları da yazacak tarih kitapları bir gün. İ’lay-ı kelimetullah için hicret edenleri de yazacak, vatanına kuyu kazmak için göç eden ‘çukurcu beyinler’ i de. Herkesin, ‘niyetine göç ettiği’ bilgisinin ortalığa saçılacağı, ‘büyük ve küçük demeden her şeyi sayıp döken’ (18/49) kitapların açılacağı güne kalmadan da karanlık ve gölge yüzleri gizleyen kalın perdelerinden sıyrılıp uluslararası kuytularda saklanan nice sırlar kayıtlara geçecek elbette.
Kalkışmanın ilk saatlerinde tarafını; haktan, mazlumdan, zayıf bırakılmıştan ve mustazaftan yana koyanlarla, filmin sonunu görmek için ya da skorun netleşmesini evlerindeki koltuklarında takip ederek gecenin ilerleyen saatlerini bekleyenleri de yazacak ders kitapları.

Şair Cahit ZARİFOĞLU’ nun Daralan Vakitler şiirinde;

“Beyrut yengeç kıskacında
 Çoğu Müslüman kâfir yanında
Yaslanmış yastıklara sonunu beklerler filmin”

dizeleriyle; çağını değil, çağının çeyrek yüzyıl sonrasını da öngörebilen duyarlı sanatçı profilini sunuyordu sanat ve edebiyat dünyasına, kimi darbe sever sanat erbabına nazire yaparcasına.

O gece ellerini ‘dua dua’ diye gökyüzüne doğru kaldıranları da, avuçlarını ‘darbe darbe’ diye ovuşturanları da yazacak tarih kitapları. Belki de gecenin sessizliğini yaran bir sese dönüşecek darbenin renginin ortaya çıkmasını bekleyenlerin kulaklarında bir şiirin mısraları;

“Bir yumruk harbinden nasıl kaçtın?
 En arka safta bile kalmadın,
Cengi attın, dünyaya daldın
Tezeğe konan sinekler gibi”

Öteler kaygılı bir şiirin çağrı ve uyarısı, sabahın ilk ışıklarıyla, gölgede kalan kaç yüzün kızarmasına aracı olacak kim bilir?

“Dönüyor burgaç,
Dünya üstten, yanlardan daralıyor,
Ovalardan,
Dar geçitlere sürülen sığırlar gibi,
Bir gün ister istemez,
Karşısında olacaksın kaçtıklarının.
Dua et
O gün henüz mahşer olmasın…”

tenkidinin muhatabı ‘yaban kalpleri’ de yazacak tarih kitaplarının tozlu sayfaları.

Devrim, ‘meşru olmayan’ çocuklarını topyekûn yedi. Buna karşın millet ve ümmet evrimli karşı devrimin ‘meşru’ çocuklarının asil mücadelesini de göz ardı etmemeli. Tam da burada başlıyor aslında zorlu sınav.
‘Ben ve arkadaşlarım Batı’nın emrindeyiz’ diyen vatan hainlerini de yazacak tarihçiler,  3G fonksiyonlu cep telefonu ile kendisine ulaştırılan çağrı mesajını bile henüz duymadan hınçla ve inançla sokağa dökülen gerçek kahramanları da. Elbette, ‘tehlike geçti’ sinyalinden sonra onurlu kalabalığa karışan sahte kahramanları da…
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Arslan KOCA - 8 yıl önce
Eline ve yüreğine sağlık üstad. .