Bugün biraz ironi yapalım istedim.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde milli eğitim politikalarımız mükemmel olsun. Çocuklarımızı çok iyi eğitiyor, onları; topluma kaliteli ve mutlu bireyler olarak hazırlıyoruz. Hem toplumun, hem sanayicinin istediği kalifiye elemanlar yetiştiriyoruz, hem de insanlarımız yaptıkları işlerden mutlular.
Yetmedi Almanya, Fransa, ABD, İngiltere, Avusturya ve İtalya’ya gibi ülkelere “İbn-i Haldun Türk Kolejleri” açıyoruz. Bu ülkeler ile yapmış olduğumuz ikili anlaşmalar çerçevesinde hareket ediyoruz, yani her şey yasalara uygun. İbn-i Haldun Türk okullarımızda iki müdür var, biri bizim yetiştirdiğimiz vatan sevdalısı, yerli ve milli Türk, diğeri hangi ülkede ise kolejimiz o ülkenin vatandaşı. Ancak sonsöz hep bizim müdürümüzün. Müfredat kağıt üstünde bulunulan ülke milli eğitim bakanlığınca verilse de biz işimizi bir şekilde hallediyoruz. Öğretmenlerin çoğunu Türkiye’den gönderiyor, onlara temel sözel ve sayısal derslerin dışında Türkçeyi, Türk Kültürünü, tarihini, inancını anlatıyoruz. Tatil dönemlerinde ödül olarak Türkiye’ye getiriyor, böylece hem Türkçe pratik yapma imkânları buluyorlar, hem de insanımıza olan hayranlıkları daha da artıyor. Bu çok zeki, seçilmiş Türk hayranı çocuklara dünyanın her yerinde geçerli lise diploması veriyoruz. Yüksek Öğretimde ülkemizdeki üniversitelere sınavsız alıyor, sonra çoğu ülkemizde şirketlerde istihdam ediliyor. Edilmeyenler de ülkelerinde üst seviyelerde idareci olarak görev yapıyorlar. Ayrıca gönüllü büyük elçimiz hepsi!!!.
Hayali bile güzel değil mi? Büyük devlet olmak, baskın kültür olmak. Ama gerçekler maalesef tam tersi. Bakın Anadolu’da Amerikalı misyonerler 1891 yılına kadar, İstanbul, Gaziantep, Harput, Maraş, Merzifon, Tarsus ve İzmir’de toplam 9 özel kolej kurmuşlar. Burada eğitim gören öğrencilerin çoğu Türk. Günümüzde ABD (9 adet), Fransa (7adet), İtalya (4 adet), İngiltere (2 adet), Avusturya (2 adet) ve Almanya, Yunanistan ile İran(Türkiye’deki kendi vatandaşları için) birer adet kolej açmışlar ülkemizde. Bunların çoğu İstanbul olmak üzere Bursa, İzmir, Harput, Merzifon ve Tarsus’ta bulunmakta. Hepsi ikili anlaşma ile kendilerini güvence altında almışlar, hepsi çift müdürlü, hepsi ülkelerinden öğretmen getirmekte. Bazı sözel dersler Türk öğretmenler tarafından verilmekte olup, asıl yetkili yabancı müdürler.
Ülkemizdeki bu yabancı liseler; liseye geçiş sınavında ilk 2 bine girmiş öğrencilerin çoğunu kapmakta. Çoğu yatılı kurumlar olup, imkânları kısıtlı bu zeki öğrencilere burs vermekte, ayrıca tüm ihtiyaçları okul tarafından karşılamaktadır. Öğrencileri senede en az 4 defa Avrupa ülkelerine kampa götürmektedir.
Peki öğrenci velileri bu okulları neden tercih ediyor?
1. Ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin bütün ihtiyaçları okul tarafından karşılanıyor,
2. Buradan mezun olan öğrenciler 2 yabancı dili anadili gibi konuşabiliyor,
3. Öğrenciler özgüvenli olarak yetişiyor,
4. Üniversite eğitimlerini yurt dışında devam etme imkânı elde ediyorlar,
5. IB ve ABITUR diploma sahibi oluyorlar. Bu diploma sahipleri, dünyadaki tüm liselere denk liseden mezun edilmiş kabul ediliyor.
Böylece seçilmiş zeki öğrencilerimiz devşiriliyor. Ya kendi ülkelerinde istihdam ediliyor, ya da ülkemizde üst düzey konumda çalışıyorlar. Ancak kendi milletine, kültürüne, inancına yabancı bir şekilde. Osmanlı Devleti döneminde Enderun mekteplerinin fethettikleri topraklarda yetim kalmış çocuklara yaptıklarını, günümüzde bu kolejler bizim gençlerimize uygulamakta maalesef!!!
Peki ne yapılmalı. Günümüzde bütçeden en büyük payı Milli Eğitim Bakanlığı almakta. Engelli öğrencilerimize dahi önemli bütçeler ayrılmakta. Üstün zekâlı bu çocuklarımızı, sıradan okullardan harcanmasına, farklı oldukları için problemli öğrenci ve birey olmalarını önlememiz gerekir. İstanbul, Bursa, Adana, Ankara, İzmir, Mersin, Erzurum, Diyarbakır, Van, Mersin, Afyon gibi şehirlerde üniversite kampüsleri içerisinde bu öğrenciler için yatılı okullar açılmalı. Buralardaki üniversite hocaları ve diğer imkânlarından faydalanılmalı. Öğrencilerin tüm ihtiyaçları karşılanarak, özel müfredatla eğitim yapılmalı. Kendi kültür, inançları ile yoğrulmuş, vatansever birer bilim adamları olarak yetiştirilmeli. Ülke dışına okul imkânlarıyla götürülmeli, dil problemleri çözülmeli. Bu zeki öğrencilerimiz ülkemize kazandırılmalı, ilgili kurumlarda istihdam edilmeli. Böylece yerli Oktay Sinanoğlu, Gazi Yaşargil ve Aziz Sancar gibi değerli bilim insanları yetiştirmiş oluruz.
Yerli silah, uçak, helikopter ve otomobili, yerli ve milli bilim insanları ile yapabiliriz. Son söz; Sultan Abdülhamit Han hazretlerine çok vezir değiştirme sebebi sorulunca, Sultân `Birini getirdim Moskof hayranı, birini getirdim Germen hayranı, diğeri ise Fransız hayranı çıktı. Türk hayranı bulamadım!!!' şeklinde cevap veriyor.
Duayla…