Uluslararası arena anarşik bir karakterdedir.Egemen devletlerce mutlak itaat edilen bir otorite mevcut değildir.Uluslararası veya uluslarüstü hüviyetteki örgütler güncel konjüktür gereği oluşan ittifak ve çıkar temelli yapılardır.Devletler makyevelist politikaları gereği bu tür yapılara üye olur veya ayrılık kararı verebilirler.Statik bir dış politika yerine dinamik ve çok yönlü bir düzlemde yeni arayışlarda olan devletler hedeflerine ulaşmada her zaman bir adım öndedirler.Ekonomik,siyasi,askeri ve sosyo-kültürel güçlerinin niteliğini attırma gayreti de devletleri muteber hale getirir.
Zor ve problemli bir coğrafyada bulunan ülkemizin dış politikasını belirlerken kılı kırk yararcasına maksimum hassasiyet göstermesi gerekmektedir.Satranç oyuncusu misali bir sonraki adımlarını düşünüp uzun vadeli ve sonuç alıcı adımlar atmalıdır.Dahili ve harici tehlikelerle topyekün mücadelesini rasyonel bir devlet aklıyla yerine getirirken duygusal reflekslerden mümkün mertebe kaçınmalıdır.Birilerinin ayak oyunlarına gelip onların minderlerine geçmemelidir.velhasılı kelam sırtındaki yumurta küfesinin idrakında olmalıdır.
Ülkeler arası çıkması muhtemel krizleri öngörerek birincil olarak komşuları ikincil olarak da diğer ülkelerle diplomatik kanalları açık tutmalıdır.Enerjiye aç olan bir ülke olarak alternatifli bir proje gütmelidir.Bir veya birkaç ülkeye bağımlı kalmak büyük hayati risklere gebedir.
Üreten ülke olmak gerek tabi ki…her sektörde dünya markası olmak için çalışmak elzem.Farklı coğrafyalarda Türk mallarının kullanılması gurur vesilesi olmasının yanı sıra ekonomik büyüklüğümüzün de tescillenmesi manasını taşımakta.
Tarihsel ve kültürel potansiyelimizi bize güç veren bir zenginlik olarak değerlendirmeli,bölgemizde sorumluluk alan ve her zaman sahada olan aktör olmalıyız ki,masada elimiz güçlü olsun.Bekle-gör politikası yerine milli menfaatlerimiz doğrultusunda aktif ve dengeli bir dış politika tercih etmeliyiz.
Bize karşı oluşturulan her türlü şer ittifakına karşı korku iklimine girmektense yerli ve milli bir duruş sergileyerek alt etmesini bilmeliyiz.
İç çatışmalarımız düşük frekansta olmalı yıkıcı ve bölücü olmaktansa yapıcı ve birleştirici olmalıdır.İçte birlik bize her zaman güçlü ve kırılmaz bir direnç sağlar.
Günümüz Türkiye sinde yukarıda saydıklarım mevcut siyasi irade tarafından güçlü ve lider ülke olmamız adına yapılmaya çalışılmaktadır.Ama daha da fazlası bizi yeni Dünya düzeninde ağırlığı olan bir ülke haline getirecektir.ABD ile sıkça yaşanan krizlerin başat nedeni Trump un minnet ve diyet borcu ödeme kaygısı taşıdığı siyonist ve evangelist güruhtur.Türkiye nin izlemiş olduğu mutedil ve kararlı politika bu krizlerden en az hasarla sıyrılmamızı sağlayacaktır.
ABD bizim için tek seçenek değildir ve olamaz da…bu ABD ve NATO ile tüm ilişkileri askıya alalım demek değildir.ama dış politikada çok yönlülüğü elden bırakmamak gerekir.Şanghay birliği veya BRICS veyahut daha farklı bir ittifak her zaman bizim için seçenek olarak durmalıdır ki Türkiye nin muhtaç bir ülke olmadığını ve Türkiye ye rağmen üretilen politikaların akamete uğrayacağını ispatlamamız şarttır.
Bir papaz için Türkiye ye karşı alınan sembolik yaptırım kararının da sadece Trump un efendilerine karşı ABD nin bu süreçteki ciddiyetini(!) göstermekten öte olmadığının da farkında olmalıyız.Çünkü ABD bize stratejik olarak MUHTAÇTIR…