Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kutlu Doğum Haftası programı münasebetiyle gittiği Ağrı'da din görevlileriyle bir araya geldi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kutlu Doğum Haftası programı münasebetiyle gittiği Ağrı'da din görevlileriyle bir araya geldi.
Ağrı Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen programda bölgede görev yapan din görevlilerine hitap eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Ağrı'da Kutlu Doğum Haftasını idrak etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "Ağrı'da Kutlu Doğum Haftasında sizlerle birlikte olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Allah bu vesileyle yeniden eman toplumu olmayı bizlere nasip etsin" dedi.
Bütün dünyanın insanlık olarak zor bir süreçten geçtiğini kaydeden Başkan Görmez, bu sene Kutlu Doğum Haftasını 'Hz. Peygamber ve Güven Toplumu' başlığı altında idrak etmelerinin sebebini "İnsanlık olarak, bütün dünya olarak büyük zorluklardan geçtik. Bütün insanlık, bütün dünya, kainat, coğrafyamız büyük zorluklardan geçti. En büyük zorluk da emanı kaybetmektir. Emanı kaybetmek hayatı kaybetmektir. Bizim medeniyetimizde üç kavram vardır. İman, eman ve emanet. Bu üçü olmadığı zaman bu kavramların zıddı hakim olur. İman, eman ve emanet olmadığı zaman küfür, korku ve ihanet hakim olur." sözleriyle ifade etti.
İnsanlığın bütün bu kötülüklerden kurtulması için, yeniden eman toplumu olabilmek için Hz. Peygamberin emin vasfına ihtiyacımız olduğunu vurgulayan Başkan Görmez, din görevlileriyle olan buluşmasında şunları söyledi;
"Bütün insanlığın içinde bulunduğu kötülüklerden kurtulabilmesi için Hz. Peygamberin 'emin' vasfına ihtiyacı var..."
Eğer iman, eman ve emanet hakim olmazsa, Allah korusun küfür, korku ve ihanet hakim olur. O yüzden coğrafyamızı, insanlığı kuşatan her türlü küfrü reddettiğimizi ilan etmek için, yüreklerimizi kuşatan, kalplerimizi işgal eden bütün korkulardan arınmak için ve her türlü ihanet, fitne ve fesadı kaldırmak için coğrafyamızı, evlerimizi, hanelerimizi, beldelerimizi, ülkemizi ve bütün insanlığı bütün bu kötülüklerden korumak için eman ve iman toplumu, emanete riayet edebilen bir toplum olabilmek için bu Kutlu Doğum ikliminde Hz. Muhammed'in 'emin' vasfına ihtiyacımız var. Emin Peygamberin emin ümmeti olduğumuz gerçeğini yaşamak için emin olmaya ihtiyacımız var.
"Bu coğrafyadan her türlü küfrü, korkuyu ve ihaneti birlikte kovacağız..."
Güven toplumu güvenlik ile sağlanmaz. Güven toplumu iman ve emanla sağlanır. Bir millet toplumsal güveni inşa ettiği zaman, kardeş kardeşe güvendiği zaman, mümin mümine yurt olduğu zaman, merhamet ettiği zaman ancak o zaman güven toplumu inşa edilmiş olur. O zaman güven toplumunu birlikte inşa etmiş oluruz. Güven toplumunu inşa ettiğimiz zaman güvenlik toplumuna ihtiyaç kalmaz. Büyük zorluklardan, badirelerden geçtik. Coğrafyamızda zorluklar devam ediyor. Yeniden o imanı, emanı, emaneti bulacağız. Bu coğrafyadan her türlü küfrü, korkuyu ve ihaneti birlikte kovacağız inşallah. Bu hakikat için, bu iyiliğe vasıl olmak için sizlere, din görevlilerine ihtiyaç var.
"Coğrafyamızı kuşatan kötülüklerin gelip birgün hanemizin kapılarına dayanma ihtimalini göz ardı etmeden çalışmamız lazım..."
Mihrabın abidi, minberin alimi, kürsünün nasihi, kitabın muallimi bu güzel topluluk, Ağrı'nın dini ve manevi hayatına, iman ve emanına hizmet ettiği zaman, her biri Ağrı Dağı gibi yürekli durduğu zaman Ağrı'ya küfür, korku, ihanet giremez. Hizmetimizi planlarken içinden geçtiğimiz süreçleri dikkate almamız gerekiyor. Her biriniz birer muslih olacaksınız. Dünyanın içinden geçtiği süreçlerden haberdar olup çalışmamızı ona göre planlamak durumundayız. Müslüman coğrafyanın içinden geçtiği süreçleri dikkate alacağız. Eman beldelerinin emanı nasıl kaybettiğini bileceğiz. Güvenen ve güvenilen birer mümin olarak coğrafyamızı kuşatan bu korku ve endişelerimizi nasıl ortadan kaldıracağımızı düşüneceğiz. Coğrafyamızı kuşatan o kötülüklerin gelip birgün hanemizin kapılarına dayanma ihtimalini göz ardı etmeden çalışmamız lazım.
"Batılı ortadan kaldırmanın yolu hakkı temsil etmektir..."
Son yirmi yılda dünyada çok şey değişti. Küresel güçler İslam'ı düşman ilan etti. O düşman ilan edilen İslamı'n tam merkezine içinde yaşadığımız topraklar yerleştirildi. Böyle bir dünyada yaşadığımızı bilmeliyiz. Bizim öyle bir inancımız var ki, yeryüzündeki bütün kötülükleri iyiliklerle ortadan kaldırmakla mükellefiz. Hakkı görünce batıl yok olmaya mahkum. Batıl bir varlık değil, gerçeklik değil, hakikat değil. Hakikatı görünce batıl zail olmaya mahkumdur. Batıla düşmanlığımız ilan etmekle, batılın kötülüğünü ilan etmekle, kötü söz ile batılı ortadan kaldıramayız. Batılı ortadan kaldıracak en büyük silah elimizde. O da hak. Hamdolsun biz hakka sahibiz ama hak kimsenin avucunda değildir. Kimse hakkın sahibi olamaz. Herkes hakkın yolunda olacak. Baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine bina edilemez. Batılı ortadan kaldırmanın yolu hakkı temsil etmektir. Bugün batıl öne çıkmışsa biz hakkı temsil edemediğimiz içindir. Hakka ve hakikate gerçek manada hizmet edemediğimiz içindir.
"İslam'a mensubiyetimizi kaybettikten sonra hangi ırka, coğrafyaya ait olduğumuzun, hangi dili konuştuğumuzun ne önemi var..."
Biz müminlerin olmazsa olmaz kimliği müslümanlıktır. Allah bizi Müslüman olarak adlandırdı. Bu ismi bize Allah verdi. Ona kul, habibine ümmet kıldı. Bunun kadar büyük bir mensubiyet, kimlik yoktur. Problem, Müslümanların küçük aidiyetlerini, mensubiyetlerini, ırk, mezhep, meşreb, dil, coğrafya aidiyetlerini İslam'a olan aidiyetlerinin önüne geçirmeleridir. Hakkı, hakikatı biz elimizden böyle kaçırdık. Halbuki Allah bize en büyük aidiyet olarak İslam'ı verdi. Dil, ırka mensubiyet, Allah'ın ayetleridir. Ancak Allah'a aidiyetimizi, İslam'a, Muhammed'e, Kitaba aidiyetimizi, mensubiyetimizi kaybettikten sonra hangi ırka, coğrafyaya mensup olmuşsun, hangi dili konuşmuşsun ne önemi var. Biz Müslümanlar olarak bu hataya düştük. Biz Müslümanlar bu kötülüğü kendimize yaptık ve bu yüzden Bağdat'ı, Darüsselam'ı, Şam'ı, Trablus'u kaybettik. Buralarda eman ve selam yok oldu. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak ders almadık ibret almadık. Tarihimize baktığımız zaman mensubiyetlerimizi kenarda bırakarak Allah'a, islama, Muhammed'e mensubiyetimizi öne çıkardığımızda bütün dünyaya adalet, barış götürdük. Ne zamanki araya tefrika girdi, ayrılıklar girdi o zaman kaybettik. Şimdi bütün bu kötülükleri geride bırakarak bir eman toplumuna nasıl dönüşürüz onun çabası içinde olmalıyız. Kardeşler topluluğu olmak için seferber olmalıyız.
"Camilerimizden çıkıp eman ve emniyet dağıtalım..."
Hepimiz camilerimizden çıkmalıyız. Hocalarım camilerinizden çıkın. Çıkarken boş çıkmayın mihrabı sırtınıza alın, mihrabın ruhunu sırtınıza alın öyle çıkın. Avuç avuç eman ve emniyet dağıtın. Namazlarınızı kıldırın, camileri irfan merkezlerine dönüştürün ancak camilerinizin içinde kalmayın. Camiye gelmeyenlere de gidin.
Programa Ağrı İl Müftüsü İbrahim Gemici, bölgede görev yapan il ve ilçe müftüleri, Ağrı'da görev yapan din görevlileriyle Kur'an kursu öğreticileri katıldı.
Başkan Görmez, Ağrı Valisi Musa Işın'ı ziyaret ederek başladığı Ağrı programında, din görevlileriyle olan buluşmasının ardından Kutlu Doğum Haftası Özel Programında Ağrılılarla bir araya gelecek.