Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "Perinçek-İsviçre" davasıyla ilgili kararını memnuniyetle karşıladı.
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "Perinçek-İsviçre" davasıyla ilgili kararının, Türk devletinin görüşleri doğrultusunda sonuçlanmasını memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Türkiye davaya başından itibaren üçüncü taraf sıfatıyla katılmıştı.
Bakanlık, yaptığı yazılı açıklamada, AİHM Büyük Dairesi'nin, "Perinçek-İsviçre" davasında açıklamış olduğu kararla, 1915 olaylarıyla ilgili beyanlarından ötürü İsviçre tarafından "soykırımı inkar" ettiği gerekçesiyle mahkum edilen Doğu Perinçek'in, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmettiği belirtildi.
Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, İsviçre'yi mahkum eden bu kararın, 17 Aralık 2013 tarihli AİHM İkinci Daire kararının onanması anlamına gelen, kesin bir hüküm olduğu belirtilmiş ve devamında;
"Devletimizin başından itibaren üçüncü taraf sıfatıyla katıldığı bu davanın, görüşlerimiz doğrultusunda sonuçlanması memnuniyetle karşılanmıştır.
Kararı, "soykırım" iddiasını tek ve mutlak gerçek olarak kabul ettirme gayretlerine, bu iddianın sorgulanmasını dahi yasaklayan girişim ve uygulamalara karşı demokrasi ve hukuk ilkelerine dayanan çok güçlü bir uyarı olarak görmekteyiz.
Karar, demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları açısından, ayrıca, devletimizin 1915 olaylarına ilişkin son yıllarda sabır ve suhuletle sürdürdüğü politika bakımından önemli bir hukuki kazanımdır.
Karara göre, 1915 olayları meşru bir tartışma konusu olup, bu tarihte yaşananlara ilişkin farklı görüşler ifade özgürlüğünün koruması altındadır. Ayrıca, 1915'te yaşananların Holokost ile karşılaştırılması da asla mümkün değildir.
Karar, parlamentoların ve liderlerin yetkilerini aşarak tarihi yeniden yazamayacaklarını ve mahkemelerin de ilgili hukuk normlarını göz ardı ederek tarihe hakemlik yapamayacaklarını kayıt altına almıştır.
Karar, Avrupa insan hakları içtihadının önemli bir parçası olarak benzer vakalara emsal oluşturacaktır.
Karar, tarihin ve hukukun siyasi amaçlarla istismarına gereken cevabı vermesi bakımından da önemli bir dönüm noktasıdır." ifadelerine yer verilmiştir.