Bin yıllık tarihimiz şahittir ki, bizi birbirimize bağlayan değerlerimiz sayesinde hep kardeş olduk. Ne zaman etnik milliyetçilik virüsü, toplumlara bilinçli olarak küresel fitne odakları tarafından enjekte edildi, işte o zaman bizi birbirimizden kopardılar. Yüz yıllarca ümmet bilinciyle kenetlenen İslam coğrafyası, yeniden düştüğü yerden kalkmak için değerlerine sahip çıkmadıkça, bu kirli oyunları bozamayacaktır. Eli silahlı terörist ile masum halkı, Ermeni uşağı piyonlarla, inançlarına, vatanına, milletine bağlı insanları birbirine karıştırmamak lazım. Yüz yıllar boyunca, Türk-Kürt, aynı coğrafyada kardeşçe yaşamadık mı? Aynı kıbleye yönelirken omuz omuza vermedik mi? Tıpkı yedi düvele karşı, aynı iman dolu göğüsle Çanakkale'de omuz omuza durduğumuz gibi. Aynı topraklarda, aynı idealler uğruna, canımızı imanımıza, şahit kıldığımız gibi. Aynı seccadede, secdeye baş koyduğumuz gibi. Buradan, akl-ı selim bütün Türk, Kürt kardeşlerime sesleniyorum ki, bu çirkin oyun yeni sahnelenmiyor. On yıllarca, yüz yıllarca aynı oyun tezgâhlandı. Artık bu kalleş oyunlara aldanmayalım. Şunu bütün dünya bilmeli ki,etle tırnak gibi yüzyıllarca bir birine kenetlenmiş bu milleti hiçbir güç, hiçbir oyun bir birinden ayıramayacaktır. .
Bize, değerlerimiz, kardeşliğimiz unutturuldu. Bir binanın tuğlaları gibi kenetleyen değerlerimiz. Osmanlı, yüz yıllarca sadece Kürtlerle Türkleri değil, onlarca etnik yapıyı bir arada, kardeşçe tutmayı başardı. Osmanlı Tarihi bunun yüzlerce guzel örnekleriyle doludur. Vatanını canından çok seven Kur'an Şairi Mehmet Akif, cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu'nu yok eden hastalık olan kavmiyetçilik belasının tehlikesini görmüş ve her fırsatta kavmiyetçiliğe karşı mücadele etmiştir. Bizi bizden koparan bu illet için bakın Akif'imiz neler söylemiş:
“Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lâzım iken, anlamadım, anlayamam
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvâmı
Aynı milliyetin altında tutan İslâm’ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyettir
Bunu bir lâhza unutmak ebedîhaybettir.
Arnavutluk’la, Araplıkla bu millet yürümez
Son siyasetse bu, hiç böyle siyaset yürümez
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan
Siz bu da’vâda iken yoksa,iyazen billâh,
Ecnebîler olacak sahibi mülkün âgâh.
Diyedursun atalar: ‘Kal’a içinden alınır.’
Yok ki hiçbir işiten… Millet-i merhume sağır!” [1]
“İşte, ey unsur-ı isyân, bu elîm izmihlâl
Seni tahrik eden üç beş alığın ma’rifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezil âkibeti?
Hani, milliyetin İslâm idi… Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
‘Arnavutluk’ ne demek? Var mı şerîatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Arab’ın Türk’e, Lâz’ın Çerkes’e, yâhudKürd’e;
Acem’in Çinliye rüchanı mı varmış? Nerde!
Müslümanlık’ta ‘ânâsır’ mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır ruh-ı Nebî tefrikanın
Adı batsın onu İslâm’a sokan kaltabanın.”[2]
“Medeniyet, size çoktan beridir diş biliyor;
Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken hâlâ,
Ne bu şûrîde siyaset, ne bu fâsidda’vâ?
….
Bunu benden duyunuz ben ki evet, Arnavudum…
Başka bir şey diyemem… İşte perişan yurdum!..”[3]
“Artık ey millet-i merhûme, sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık, ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zîşân’ın ilâhi sözünü.”[4]
"Bir mü'minin diğer mü'min kardeşlerine karşı ilgisi, birbirini bağlayıp destekleyen bir binanın taşları gibidir" buyurmuştur. (Buhari, Edebülmüfred 36)
[1] Mehmet AKİF ERSOY, Süleymaniye Kürsüsünde, S.59
[2] Mehmet AKİF ERSOY, Üçüncü Kitap, Hakkın Sesleri, S.31
[3] Mehmet AKİF ERSOY, Üçüncü Kitap, Hakkın Sesleri, S.32
[4] Mehmet AKİF ERSOY, Üçüncü Kitap, Hakkın Sesleri,