Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, güncellenen öğretim programlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Durmuş´un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle;
"Müfredat dinamik ve canlı bir nesnedir"
"Müfredatın yenilenmesine neden ihtiyaç duyuldu sorusu aslında kendi içinde mündemiç, çünkü ihtiyaçlar değiştikçe, geliştikçe her zaman müfredatların da değiştirilmesi gündemdedir. Aslında müfredat dinamik ve canlı bir nesnedir. Müfredat demeyelim isterseniz, öğretim programı diyelim. Öğretim programlarında biz sürekli olarak şunu gözleriz: Yeni birtakım gelişmeler noktasında; gelişmelerin aktarılması, hem de devlet ve hükümet politikaları çerçevesinde birtakım gerekli kararların alınması ve uygulanmasına dair birtakım uygulamalar gerçekleştirilir, buna biz eğitim politikası diyoruz. Dolayısıyla bu çerçevede alınan bir kararla yapılmış bir durum. Bu karar çerçevesinde biz yaklaşık iki yıldır çalışıyoruz ve 13 Ocak tarihi itibarıyla da hazırladığımız müfredatları tartışmaya, katkılara açmış olduk. Bu anlamda toplumumuzun her kesimden birtakım katkılar bekledik. Nitekim şu ana kadar gayet de iyi gidiyor hamdolsun.
Bu süreçte biz başından itibaren sürekli olarak, gerek meslektaşlarımız, gerek konunun muhatabı olan öğrencilerimiz, gerek velilerimiz, gerekse uygulayıcı olan öğretmenlerimizle istişarelerimiz oldu, anket çalışmalarımız oldu, alan çalışmalarımız oldu, çalıştay dediğimiz toplantılarımız oldu, bunlarla bir süreç yaşadık. Mesela ilkokulda 35 bin veliyi, 40 bin civarında öğretmen arkadaşımız ve idarecilerden de 8 bin 400 arkadaşımızla anket çalışması oldu. Aynı şekilde ortaokul düzeyinde de 15 bin veli, 39 bin öğretmen ve 7 bin civarında da idareci arkadaşlarımızla yaptığımız istişareler oldu, anket çalışmaları ve ölçek uygulamaları oldu. Bunlardan topladığımız veriler, ayrıca sahadan bize her yıl öğretmenlerimizin ders kesim raporu dediğimiz raporları gelir. Sene sonunda uygulamalarına dair birtakım tespitlerini paylaşırlar okul idareleriyle, daha sonra bunlar zümre toplantılarda da aynı şekilde tartışılan metinlerdir, orada da tartışılıp ortak zümre kararı olarak da okul müdürlüklerine verilir. Okul müdürlüklerinden il ve ilçelerde toplanır. Bu süreci takip ederek Bakanlık merkez teşkilatında biriken büyük bir toplam var, buradaki verileri de tabi ki kullandık. Her bir branş bazında, her bir dersle alakalı olarak o dersin uluslararası birtakım gelişmelerini de dikkate alıyoruz. Örneğin, bizim bilişim teknolojileri dersimizle alakalı olarak 7-8 tane ülke vardır bu konuda, bilişim teknolojileri eğitiminde öncü olan ülkeler; Amerika, İsrail, Kore gibi, bu ülkelerdeki müfredatlar da sürekli takip edilir, incelenir. Nitekim biz de aynı şekilde takip edip bu anlamdaki birtakım eksiklerimiz var mı-yok mu bunları tespit ederiz. Yine alanda akademisyenlerden yoğun bir geri bildirim ve STK’lardan geri bildirimler olur, bunlar da bizde birikti. Dolayısıyla çok katılımcı bir şekilde 2 yıl boyunca çalışmanın sonunda bu noktaya geldik. Şu anda da biz 13 Ocak’ta Sayın Bakanımızın basın toplantısıyla duyurmasıyla beraber mufredat.meb.gov.tr adresinde müfredatları teker teker, ilkokul, ortaokul, lisede okutulacak programlarımızın tamamını askıya çıkardık. Bu askıda beklentilerimiz; bize geri bildirimlerle ´şu hususlar eklenmeli, şu hususlar değişmeli, şu hususlar çıkarılmalı´ mealinde görüşlerin gelmesidir."
"157 binden fazla dönüşler oldu"
"Şu anda sitemiz üzerinden bize dönüşler 157 binden fazla bir rakama baliğ olmuş oldu. Bu, tabi ki beklediğimizin üzerinde bir rakam, çünkü biz daha önce de askıya çıkarıyorduk. Talim Terbiye Kurulu olarak, hazırladığımız programlar askıda olur ve bu askı müddetince de birtakım geri bildirimler gelirdi, fakat biz ilk defa bir site üzerinden bunu açmış olduk ve Sayın Bakanımız da zaten basın önündeki açıklamasında bu hususa özel vurgu yaptı, bunun oldukça önemli katkısı oldu. Bu çerçevede aslında ben burada, ekranlar karşısında sivil toplum örgütlerine ve halkımıza da teşekkür ediyorum, çünkü çok duyarlı bir şekilde bunu da yaygınlaştırdılar. Şu anda mufredat.meb.gov.tr adresini neredeyse bilmeyen öğretmen, veli yok diyebilirim. O anlamda da şükrediyoruz, güzel bir şey oluyor. Çünkü biz de en azından hatasız bir şey yaptık diye bir iddia sahibi değiliz, insanın yaptığı her şeyde birtakım hatalar, eksikler olabilir, bunun için zaten yapıyoruz."
"Katkı vermek isteyenler için 10 Şubat son gün "
"Biz geri bildirimleri önemsiyoruz, önemsediğimiz için de bizim açımızdan bunların sayısal, nicel olması önemli değil, mühim olan bu geri bildirimlerin gelmiş olması. Bir tane bile olsa biz bu geri bildirimleri değerlendirmeye alıyoruz. Dolayısıyla bizim branşlar bazında oluşturduğumuz komisyonlar eş zamanlı çalışıyorlar. Gelen her geri bildirim hangi komisyona aitse o komisyonun önüne düşüyor, o komisyondaki uzman arkadaşlarımız ki bu komisyonlar da genellikle öğretmen ve akademisyenlerden kurulu ekiplerdir, değerlendirmelerini yapıp bir özet rapor şeklinde hazırlıyorlar, eş zamanlı olarak ne gibi hususlarda, ne gibi değişiklikler olacak konusu sürüyor. 10 Şubata kadar sürecek geri bildirim alış sürecimiz, haftaya Cuma günü bitiyor. Haftaya Cuma gününden sonra da bir 15 gün kadar bizim kendi içimizde bu arkadaşlarımızın aldıkları farklı komisyonların değerlendirmesini yapacağız, bunları müfredatlara, programlara yansıtıp bilahare son halini verip ilan edeceğiz. Burada ne zaman kesin halini almış olacak sorusunun net cevabı, Şubat sonunda zorunlu ders programlarımız tamamlanmış ve ilan edilmiş olacak ve o tarih itibarıyla 2017-2018’de kullanılacak ders materyallerinin, ders araç gereçlerinin hazırlığına geçeceğiz."
"Programlar 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren yürürlüğe girecek"
" Programlar 2017-2018 eğitim öğretim yılında kademeli bir şekilde yürürlüğe girmiş olacak. 1, 5 ve 9. sınıflarda o sınıflar hakkında geliştirilmiş programlar yeni haliyle devreye girmiş olacak. Dolayısıyla bizim şu anda Mart’ta başlatacağımız eğitim aracı hazırlıklarımız da 1, 5, 9’lar için başlamış olacak. İnşallah eğitim-öğretim sezonunda öğrencilerimizin önüne hem yeni programlarla çıkmış olacağız, hem de masalarında yeni eğitim materyallerini de bulundurmuş olacağız."
"Bütün programlar arasında bir koordinasyon, bir bağlantı var"
"Biz normalde bütün programlar arasında, şairlerin tabiriyle leaf motif oluşturduk, yani bütün programların hepsinin arasında bir koordinasyon, bir bağlantı var. Bu bağlantı bağlamında 9 tane unsuru, 9 tane ana hattı koymuş olduk. Bunlar mesela ana dil yeterlilikleri, matematik dersinde de, Türkçe dersinde de, yabancı dil dersinde de ana dil bizim için anahtar bir yeterlilik. Anahtar yeterlilik tabirini de bu alandan olmayan izleyicilerimiz için açıklamış olayım; öyle bir yeterlilik düşünün ki bu her bir alanda da işinize yaracak yeterliliktir ve sizin hem bir insan olarak toplumsal hayata katıldığınız andan itibaren bir profesyonel olarak bu hayatta yer almaya başladığınız andan itibaren yarayacak, hem de eğitim gördüğünüz alanın dışında da transfer edilebilir... Hem öğrenme kabiliyeti, hem çalışma kabiliyeti, alanında var olma kabiliyeti, kendisini başka alana transfer etme kabiliyetini geliştiren bir şey. Mesela ana dil bunlardan birisi bizim için, yabancı dil bunlardan birisi. Bilgisayar, bilişim teknoloji okur-yazarlığı bunlardan birisi. Sayısal okur-yazarlık dediğimiz matematiksel beceriler bir diğeri. Vatandaşlık becerileri ki bu uluslararası arenada bütün vatandaşların bir vatandaşlık eğitimi kazanmaları son derece zorunlu bir gereklilik, çünkü düşünün, işte biz bugün elektronik devlete, e-devlete geçiyoruz. E-devletin aktif kullanılması, birtakım hizmetlerin daha seri ve daha rahat kullanılmasını sağlayacaktır. Mesela şu anda vatandaşlarımız eğer bizim müfredatımızla alakalı geri bildirim veriyorlarsa, bu da yine onların vatandaşlık becerileri, dolayısıyla katılımcılık becerilerinin artmasıyla alakalı bir şeydir. Bu bizim çocukluktan itibaren kazandırabileceğimiz bir şey olabilir. Dolayısıyla bu 9 tane bahsettiğimiz beceri, sitede detayları da var, alt başlığında neyi kastediyor ana dil yeterlilik dediğimizde. Çünkü ana dili deyince bir jenerik ismi zikretmiş oluyoruz, ama bunun içinde biz hem çocuklarımızın çok iyi düzeyde yazarlık becerilerini geliştirmeye çalışıyoruz, yazma becerilerini, yazarlık derken bir yazar olması anlamında bir dert yok, ama bir insan olarak gündelik hayatında kendi derdini yazılı olarak ifade edebilecek beceriyi kazandırmaya çalışıyoruz.
Çünkü geleceğin dünyasında kişi X ya da Y okulundan mezun olmuş olmakla o okulda istihdam edilmek veya o okuldaki aldığı eğitim çerçevesinde istihdam edilmek zorunda değil, kendisi de öyle bir tercihte bulunmayabilir. İş piyasası da böyle bir tercihte bulunmayabilir. Onun için farklı alanlara da yönelebilmesi lazım. Başarılı birçok insana baktığınız zaman, aslında eğitimin arka planı farklı olabilir, ama bu eğitim arka planında aldığı eğitsel beceriler öyle birtakım ona anahtar beceriler kazandırmıştır ki başka kapıları da önüne açar."
Değerler eğitimi
"Değerler eğitimi diye bir alandan artık bahsediyoruz. Değerlerimizi, hem milli değerlerimiz, manevi değerlerimiz, sosyal değerlerimiz, hem de insani değerler olarak, uluslararası değerler olarak değerlendirmek lazım. Bu şekilde bir tasnif çerçevesinde baktığımız zaman bunların hepsi bizim için önemli ve bunların hepsini çocuklarımıza kazandırmak için farklı oylumlar, farklı ders içerikleri tasarlıyoruz ve uyguluyoruz. Örneğin; 1, 2, 3. sınıfta bizim hayat bilgisi dersimizin ünite başlıkları şunlar: Okulumda hayat, evimde hayat, ülkemde hayat, doğada hayat, sağlıklı hayat, güvenli hayat. Şimdi bu başlıklardan bile fark edebiliyorsunuz aslında burada neyi çocuğa vermek istediğimizi, hangi hususlarda çocuğa biz burada bir aktarımda bulunmaya, bir kazanım hedefine ulaştırmaya çalıştığımızı işaret ediyor. Ama bunun aynısını biz diyelim ki matematik dersinde çocuğa farlılıkları fark etmesini veyahut da belli birtakım konularda adaletli düşünmesini sağlamak açısından, örneğin fonksiyonlar veyahut rasyonel sayılar gibi bölüşümle alakalı veyahut zihnimde canlandırmasına yönelik geometriyle alakalı alanlarda da bütün bunlara dair birtakım problem vaaz ederken ve bu problemleri çözmesine dair problem çözme becerilerini geliştirirken, bu becerileri kullandırtırken, aslında bütün bunları, aynı şeyleri yapmış oluyoruz.
Burada net olarak uluslararası eğitim camiasında da var olan bir yaklaşım vardır artık, tek bir alanda tek bir eğitim yapmayız, disiplinler arası, hatta disiplinler ötesi bir eğitim yaparız. Disiplinlerin birbiriyle ilişkiler halinde çalışmasını sağlamaya çalışırız ki, burada matematik sadece matematik değildir, fizik sadece fizik değildir, matematik hem matematiktir, hem fiziktir. Ama sadece bunlardan mı ibarettir? Değildir, aynı zamanda da bunların bir etik boyutu var, dolayısıyla sosyal botu var.
"Çocuklarımızı geleceğin dünyasına hazırlıyoruz"
"İşte endüstri 4.0 devrimi diyoruz, endüstri 4.0 devrimini en çok karakterize eden şeylerden biri de nedir? Karar veren makinelere etik karar vermeyi biz yükleyebiliyor muyuz? Yani şimdi orada bir programlama becerisi gerekiyor, bir mekanik bilgisi gerekiyor belki bir makineden bahsettiğimiz zaman, ama bir bilgiden daha bahsettim etik becerileri de kazandırmamız lazım, etik düşünmesini kazandırmamız lazım. Dolayısıyla, burada baktığınız zaman mesela çok basit burada verdiğim örnekte üç tane ayrı branşın veya üç tane ayrı disiplinin bir kişiye kazandırılması gerektiğini net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla, bizim burada yapmaya çalıştığımız şey interdisipliner yaklaşımla, disiplinler arası bir yaklaşımla öğrencilerimizin geleceğin dünyasına hazırlanması. Hani Hazreti Ali Efendimizin güzel bir sözü vardır der ki, insanları bugün yaşadıkları duruma göre yetiştirmeyin, çocuklarınızı gelecekte yaşayacakları duruma göre yetiştirin. Yani biz burada çocuklarımızı geleceğin dünyasına hazırlıyoruz ve bugünün dünyasında da sağlıklı, düzenli, katılımcı ve etkin bir yurttaş olarak var olması, sadece becerilerle donatmaya çalışıyoruz."
"İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne alabildiğine sağır"
"Eleştirilerle alakalı ben şairimizin güzel bir sözünü zikretmek isterim der ki, insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne alabildiğine sağır. Yani burada aslında birbirimizi dinlediğimiz zaman birbirimizi de anlayacağızdır. Biz bu anlamda kendimizi ifade ettiğimizi düşünüyorum, yani programlarımız ortada. Müfredatmeb.gov.tr adresine girdiği zaman neyi söylemişiz, neyi söylememişiz net olarak görünüyor. Şu anda şunu söylemediler veya şunu az söylediler dedikleri birtakım konu başlıkları var.
Atatürk’ü azalttılar veya İnönü’yü çıkarttılar gibi birtakım söylemler var, bu söylemler zinhar yanlış ve eksik. Biz birçok derste birtakım seyreltme yaptık. Programlarla da bir ayıklama ve seyreltme her zaman yapılır, çünkü bir bilgiyi vermeye çalışıyorsunuz o bilgi güncel hayatla, pratik hayatla özellikle biz anaokulu, ilkokul, ortaokul, liseden bahsediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı olarak şu anda bu kısmın programlarıyla alakalı konuşuyoruz. Dolayısıyla, burada biz çocuklarımızı pratik hayata hazırlamaya çalışıyoruz. Pratik hayatta işine yaramayacak birtakım bilgiler olduğunu gördüğümüz zaman bunların pratikle bağlantısını kuramıyorsak veya pratikte bunların bir ifadesi yoksa, karşılığı yoksa bunları çıkarıyoruz bir. Dolayısıyla, bu yönüyle bir seyreltme yapıyoruz.
İki, bu seyreltmeyle beraber birtakım değerlerimize ters hususlar varsa bunlarla alakalı da bir ayıklama, bir temizleme yapıyoruz sürekli bu yapılır. Bütün programlarda ve bütün milletlerin programlarında yapılır. Dolayısıyla, bu çerçevede baktığımız zaman biz çocuğa mesela demokrasi, katılımcılık, birinci sınıf çocuğuna bunlar ne ifade edebilir? Takdir edersiniz ki bunlar birçok çocuk için bir şey ifade etmez. Ama bu çocuk için ne ifade eder? Annesini, babasını tanımak, okulunu tanımak, kendisini tanımak ve tanıtmak, arkadaşlarını tanımak ve tanıtmak, birtakım değerlerini veya değerli şahsiyetleri tanımak, tanıtmak. Dolayısıyla, biz orada çıkardıysak eğer şunu çıkardık: İşte Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet demokrasinin değerinin önemi cümlesini belki çıkardık. Ama yerine neyi koyduk? Atatürk’ü tanımasını koymuş olduk. Çünkü o dönemde biz zaten kendimi tanıyorum tanıtıyorum, ailemi tanıyorum tanıtıyorum, büyüklerimi tanıyorum tanıtıyorum gibi birtakım kazanımları vermeye çalışıyorsak yapacağımız da budur."
Yakın tarih ve 15 Temmuz’da gösterilen demokratik tavır
"Vatandaşlık ve insan hakları eğitimi anlamında bizim 9 tane odağımız var, dediniz ya bize sorurken o 9 odaktan birisi. Orada biz mesela birinci sınıfta çocuğa kendisiyle alakalı toplumsal hayata katılırken ki güvenliğe dair birtakım becerileri kazandırdık. Örneğin, ne? İşte annesinin, babasının adı, soyadı, ev adresi vesaire gibi meziyetleri koyduk, ama ikiye geçtiği zaman birtakım bilgi bilişim teknolojilerini özellikle de internetteki hangi bilgiyi paylaşıp, paylaşmayacağını verdik. 3’e geçtiği zaman biraz daha ekledik, 4’e geçtiğimiz zaman mesela çocuğumuza biz ilk defa insan haklarıyla alakalı birtakım temel becerileri kazanmaya başlıyoruz ki orada bir derdimiz de var, zaten insan hakları yurttaşlık ve demokrasi diye. Bu bu şekilde devam ettiği zaman 5-6-7-8’de de benzer bir şekilde birtakım becerileri kazanmaya devam ediyor. Ve birinci sınıftan itibaren çocuğumuz mesela İstiklal Marşını önce anlamlı ve anlamına uygun bir şekilde dinlemeyi beceriyor, sonra ikinci sınıfta katılarak anlamına uygun bir şekilde katılımı söylemeye başlıyor. Üçüncü sınıfta ilk iki bendini, bölümünü ezberliyor. Sonra sınıflarda daha devamını ezberliyor bir marş olarak söylemeye başlıyor, notasına uygun olarak söylemeye başlıyor dolayısıyla, bütün bu süreçte İstiklal Marşı ve İstiklal Marşı´nın tazammun ettiği, içerdiği bütün değerleri çocuğumuza kazandırmaya başlamış oluyoruz. Bunu mesela müzik dersinde yaparken, hayat bilgisi 1-2-3’te, 4-5-6-7-8’den itibaren de sosyal bilgiler dersinde bizim dünden bugüne bir taraftan tarihimizi bir kronolojik dizgiye de veriyoruz, o kronolojik dizgiye de geldiğimiz yer 15 Temmuz oluyor dolayısıyla, 15 Temmuz’da hem gelen koşulları anlamış oluyor çocuğumuz, hem de o 15 Temmuz’da annesinin, babasının, abisinin, ablasının neler yaptığını, nasıl bir demokratik tavır aldığını görmüş oluyor."
Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi
"Şu anda bizim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersimiz ile Türkiye Cumhuriyet tarihi dediğimiz zaman zaten doğal olarak Türkiye Cumhuriyetinin tarihinin başlarından bugüne kadar gelmeniz gerekir. Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi diye bir de seçmeli dersimiz var, bu iki derste de biz çağdaş tarihimize 20 ve 21’nci yüzyıla çok daha büyük parantezden bakıyoruz ve günümüze kadar da getiriyoruz. Burada tarihçilerin birtakım tartışmaları vardır, işte kaç yıl geçtiği zaman tarih olur, ne zamandan itibaren tarihten bahsederiz? Bu tartışmaları biz akademik alanda yapılacak ve akademisyenlerin yapacağı bir tartışma olarak görüyoruz. Bizim açımızdan o çocuğumuz dünü anlamındaki her şeye onun açısından baktığımız zaman tarih, bu tarihi aktarmayla alakalı nereleri onun seviyesinde nasıl aktarabilirsek onu aktaracağız. Burada temel ilkemiz şu: Gerektiği kadar gerektikçe. Gereklilikleri biliyoruz, ne yaptıracağımızı biliyoruz, ama her şeyi bir kere de veremezsiniz, vermemelisiniz de. Belli bir hiyerarşi içinde, belli bir dizge içinde vermeniz gerekir.
Biz birinci sınıftan 12’nci sınıfa kadar tüm dersleri bir dikey hiyerarşi içinde ´önce neyi, sonra neyi, daha sonra neyi´ mantığıyla bakarız. İki, aynı sınıf içinde diğer dersler birbirini nasıl destekliyor buna bakmış olduk. Dolayısıyla, hem eş zamanlılık hem de art zamanlılık anlamında bir hiyerarşiyi ve bir ilişkiyi gözettik sürekli."
"Hangi dersleri sayarsanız yeni konmuş değil"
"Birtakım konularla alakalı karar verirken önümüzde birçok veri kaynağı var. Yani bu ülkede fizik dersi veya matematik dersi veya kimya dersi, hangi dersleri sayarsanız yeni konmuş değil. Zaten yeni programlar dediğimizde de bakacak olursanız program listesine yeni bir ders henüz koymadık, seçmeli dersler içinde birçok ders koyabiliriz koyacağız da, ama bu derslerimiz de bizim asli derslerimiz anlamında. Hatta sadece bugünkü de değil, ta geçmiş tarihlerden itibaren baktığınız zaman birtakım temel dersler dünden beri vardır. Yani Yunan’a gidin orada da Quadrivium adı altında matematik, geometri, astronomi ve fizik vardır, burada da biz bu dersleri veriyoruz. İşte diyelim ki orada da Trivium adı altında ana dili gramer vardır, ana dili edebiyat vardır ve mantık vardır biz de bu dersleri koyuyoruz. Dolayısıyla, bu dersler bağlamında baktığımız zaman hani ağır mı, değil mi sorularına karar verirken elimizde koskoca bir tarihten gelen aslında bir toplam var, hangi seviyede neyi öğretmeniz gerektiğine dair kabaca bu tarihi veriler bilgi veriyor. Ülkemizin yakın geçmişindeki öğretmenlerimizin uygulamalarından gelen raporlarındaki bilgiler de bize aynı şekilde yön çiziyor. Biz o çerçevede ders programlarındaki saatlerle alakalı ne gibi değişiklikler yapmamız gerekiyor konusunu halen tartışıyoruz, çünkü tartışmamızda birçok veri kaynağı olduğu için bunların hepsini ayrı değerlendirmemiz gerekiyor.
Aslında iki tane yaklaşım birden yapabilirsiniz, biz bunu yapmaya çalıştık. Bir taraftan biz bu dersle alakala kaç saat ders yapacağız, dolayısıyla, hangi içeriği ne kadar vereceğiz, hangi sınıfta vereceğiz gibi bir başlangıcı vardır, biz böyle başladık. Ama sonrasında bir de dönüp evet şimdi bu içeriği yönettik, acaba bu öngördüğümüz saatler buna yeter mi diye bakmak gerekir, biz şimdi bu safhadayız. Yani bir taraftan arkadaşlarımız gelen geri bildirimler çerçevesinde programla alakalı tesviye edebileceğimiz çalışmalarını yaparken, bir taraftan biz de bu ders saatleriyle alakalı içeriklerimizle ders saatlerimiz arasında bir örtüşme var mı, yoksa bir çatışmamı var buna bakmaya çalışıyoruz. Şu anda gözüke hani saat sayılarıyla çok önemli birtakım değişiklikler yapmayacağız, ilan ettiğimiz saatler var. Bu ilan ettiğimiz saatler çerçevesinde de aslında geri bildirimler geliyor bize, bu çerçevedeki bildirimlere de bakmaktayız.
Bir kere sayısalla alakalı şöyle bir zihin karışıklığı var bence: Hani sayısal düşünme becerileri anlamında baktığınız zaman biz diyelim ki, ben kendi adıma söyleyeyim işte fonksiyonları bilmiyorum, efendim logaritmayı bilmiyorum filan dediğim için sayısalı bilmiyorum veya sayısal yeteneksizliğim var gibi yaklaşıyoruz. Aslında matematiksel dili öğrenmek ve bu dili kullanmak sadece bu değildir. Yani matematiğin çok farklı alanlarını gündelik hayatta sürekli kullanıyoruz, yani aritmetiği kullanıyoruz, geometriyi kullanıyoruz. Yani bir ev bakmaya gidiyorsunuz diyorsunuz ki, şu kadar metrekare göz kararı, burada uzamsal bir düşünce geliştiriyorsunuz yani.
''Bizim açımızdan program bir standarttır, yani asgari çerçevedir''
Kapsam geçerliliğini sağlamak açısından biz şunu yapıyoruz: Talim Terbiye Kurulu olarak her yıl hem ÖSYM’ye ki YGS, LYS sınavları yapan kurum, hem de Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğümüze ki o da birçok sınavları düzenleyen kurum. Bu iki kuruma hangi derste, hangi kazanımları veriyoruz çerçevesindeki bilgileri veriyoruz. Bizim açımızdan program bir standarttır, yani asgari çerçevedir. Bu asgari çerçeveyi oraya bildirdiğimiz için öğrencilerimiz de bu asgari çerçevedeki bilgi edindikleri takdirde aslında başarısızlık diye bir şey söz konusu değil. Burada eleme sınavı dediğimiz bu türden sınavlar, yani ulusal veya uluslararası sınavlarda genellikle eleme sınavı yapılıyor. Bu eleme sınavlarıyla aslında yapmaya çalıştığımız şey, bizim verdiğimiz standartları çocuk ne derece karşılamış? Bizim verdiğimiz standartlar bu sınavlarla ne derece örtüşüyor? Bu iki sorunu tartışıyoruz. Buraya baktığımız zaman hiç endişe edecek bir şey yok, kazanımlarımızın asgaridir, bu kazanımlarımızla ilgili kurumlara bildirilmektedir ve çocuklarımız da bu kazanımlardan sadece sorumludur. Kazanım dışında öğrendikleri her şey kendilerine artıdır."