Eğitim Bir-Sen, Yabancı dil hazırlık sınıfı uygulamasında erken uyarı ile ilgili değerlendirme yazısı yayımladı. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında beşinci sınıfın yabancı dil ağırlıklı hazırlık sınıfı olmasına karar verilmesinin ardından gerekli analizleri yapan Eğitim-Bir-Sen, yeni değerlendirmede bulundu.
Eğitim Bir-Sen, 33 pilot okulda görev yapan yönetici ve öğretmenlerin öğretim programı, insan kaynağı, ders materyali ve öğrenme ortamı açısından karşılaşılan sorunlara ilişkin yeni değerlendirmede bulundu. Eğitim Bir-Sen'in Yabancı dil hazırlık sınıfı uygulamasında erken uyarı ile ilgili değrelendirmesine haberimizden ulaşabilirsiniz.
Yabancı dil hazırlık sınıfı uygulamasında erken uyarı
Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2017-2018 eğitim-öğretim yılında beşinci sınıfın yabancı dil ağırlıklı hâle getirilmesine karar vermesinin ardından Eğitim-Bir-Sen olarak, konunun zorluklarına ve risklerine dikkat çeken bir değerlendirme yapmıştık.
Beşinci Sınıfın Yabancı Dil Dersi Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler başlıklı Odak Analiz’de dikkat çektiğimiz hususlar ve yaptığımız uyarılar, bugün somutlaşmış sorunlar olarak eğitim camiasının ve kamuoyunun gündemine gelmeye başlamıştır. Analizde, uygulamadan etkilenen ve uygulamaya etki eden tarafların karar alma süreçlerine dahil edilmeden atılan adımların eksik olacağına dikkat çekmiş, yabancı dil öğretimiyle ilgili sorunun ders saati ile sınırlı bir yaklaşımla ele alınmasının doğru olmadığını belirtmiştik.
Gelinen noktada, Türkiye genelinde 620 okul ve 100 bini aşkın öğrenciyle hayata geçirilen pilot uygulama sürecinde karşılaşılan zorluklar nedeniyle yeni bir değerlendirme yapma ihtiyacı doğmuştur.
Bu çalışma, Türkiye genelinde 33 okulda görev yapan yönetici ve öğretmenlerden, öğretim programı, insan kaynağı, ders materyali ve öğrenme ortamları açısından elde edilen tespitlerden oluşmaktadır.
Pilot uygulama süreci
-Gereken zemin hazırlanmadan başlatılan uygulamalar; sosyal, ekonomik ve pedagojik anlamda büyük maliyetlere neden olmakta, bu maliyetler de öğrenciye, velisine ve eğitim çalışanlarına yüklenmektedir. Milyonlarca öğrenciyi, ailesini ve yüz binlerce öğretmeni ilgilendiren yabancı dil hazırlık sınıfı uygulamasıyla ilgili ciddi bir hazırlık yapılmadığı yönündeki uyarımız, pilot uygulamanın ardından eğitim camiası ve kamuoyu tarafından bizzat tecrübe edilmiştir. Pilot uygulamanın yapılacağı bazı okulların eğitim-öğretimin başlamasından bir gün önce belirlenmesinden anlaşılacağı üzere, hazırlığa ilişkin uygulanabilir bir takvim söz konusu olmamıştır. Yabancı dil öğretimiyle ilgili yeni modelin farklı şartlarda sağlıklı olarak işleyip işlemediğini test etme imkânı vermesi beklenen pilot uygulama için seçilen okulların yerleşim yeri, fiziki şartları, insan kaynağı, öğrenci sayısı ve profili göz önüne alındığında, doğru analiz yapmak ve sağlıklı karar almaya imkân veren yeterli veri toplamak da mümkün görünmemektedir.
-Uygulamanın ardından görüldüğü üzere, öğrencide gerek akademik yeterlilik gerekse psiko-sosyal gelişim açısından hangi yönde bir değişim yaşandığını tespit etmeye yönelik herhangi bir araştırma söz konusu değildir. Yabancı dil öğrenme ve kullanma becerisinin yanında diğer dersler ve öğrencinin gelişimi açısından nasıl bir etki meydana getirdiğini analiz etmeye imkân verecek değişkenlerin öngörülmemesi de pilot uygulamanın değerini azaltmaktadır.
-Pilot uygulamada önemli bir rol üstlenen öğretmenler ve eğitim yöneticileri, uygulama hakkında yeterince bilgilendirilmediği, pilot uygulamaya ilişkin herhangi bir hizmet içi eğitim almadıkları gibi, uygulamada karşılaşılan güçlükler konusunda da adeta kaderleri ile baş başa bırakılmışlardır. Pilot uygulama kapsamındaki iş ve işlemlerde yetkileriyle orantısız bir sorumlulukla baş başa bırakılan yöneticilere ve öğretmenlere, medya üzerinden verilen bilgi dışında herhangi bir bilgilendirme yapılmamış ve lojistik destek verilmemiştir.
-Pilot uygulamanın mantığına uygun olarak belirlenmiş standartlar, sistematik bilgilendirme ve dönüt alma, sorunlara yerinde ve zamanında müdahale gibi koordinasyon gerektiren bir mekanizma olmadığı için, birlik sağlanamamış, adeta pilot uygulama olma özelliğini kaybetmiş durumdadır. Örneğin, kimi pilot okulda yabancı dil dersinin dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerilerinin tümü tek öğretmen tarafından verilirken, kimi okulda aynı sınıfın yabancı dil dersinin her bir becerisine birden fazla öğretmen girmektedir. Yine pilot uygulama için seçilen okulların bir kısmında 5. sınıfların tüm şubeleri uygulama kapsamına alınırken, bazı şubelerin farklı gerekçelerle pilot uygulama kapsamı dışında bırakıldığı görülmüştür. Görevlendirilen öğretmenlerin mezun oldukları alan ve istihdam türü ile ilgili birçok farklı uygulamaya da rastlanan pilot okullarda, bir taraftan branşı İngilizce olmayan ücretli öğretmen bulunurken, diğer taraftan yabancı uyruklu öğretmenlerin istihdam edildiği okullar bulunmaktadır. Pilot okullar, yeni modele ilişkin verilerin izlenip değerlendirildiği bir uygulama olmaktan çıkmış, yönetici ve öğretmenlerin yerel imkânlar ve mesleki yetkinlikleri ile sonuca ulaşmaya çalıştıkları bir projeye dönüşmüştür.
5. sınıfın yabancı dil öğretimi ağırlıklı hâle getirilmesi
-Öğrencinin psikolojik, biyolojik ve nörolojik durumu göz ardı edilerek herkese yabancı dil öğretilmeye çalışılması, pedagojik açıdan bazı sorunlar barındırmaktadır. Öğrenmede ön şart olan hazır bulunuşluk, ilgi, istek ve motivasyon; dil öğretimi gibi özel bir aktivitede göz ardı edilerek bütün öğrenciler zorunlu bir sürece dahil edilmektedir. Türkçe okuma, yazma ve anlama konusunda güçlük yaşayan öğrencileri de kapsayan uygulamayla bütün öğrencilerin yabancı dil öğrenmede karşılaşacakları güçlükler dikkate alınmamaktadır. Uygulamanın öznesi konumundaki öğrencinin bireysel farklılıkları ile ilgi, istek ve yeteneğin dil öğretimindeki önemi göz ardı edilmemeli, bütün öğrencilerin cebren dahil edildiği bir yöntem yerine bireysel istek ve farklılıkların belirleyici olduğu yöntemler benimsenmelidir.
-Çocuğun psiko-sosyal gelişiminde kritik öneme sahip bir dönem olan 5. sınıfın ağırlıklı olarak yabancı dil öğretmek üzere yapılandırılması; ana dil, matematik, fen ve teknoloji, sosyo-kültürel bilinç ve ifade gibi yeterlilikleri ikinci plana atmaktadır. Uygulamanın gerekçesi ve dayanağı olarak zikredilen ‘kritik dönem hipotezi’ni sadece dil öğretimi açısından değerlendirmek, çocuğun bir bütün olarak ele alınmadığı gerçeğinin itirafı niteliğindedir. Çocuğun gelişim özellikleri itibarıyla öğrenmeye en açık olduğu bir dönemde Türkçe, fen bilimleri, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarına ağırlık verilmesi beklenirken, topyekûn yabancı dil öğrenmeye odaklı bir modele maruz kalmaları hem bireysel olarak öğrenciler için hem de küresel rekabet içindeki ülkemiz için telafisi imkânsız kayıplara neden olacaktır.
-Akademik becerilerinin yanı sıra kültür, sanat ve spor etkinlikleri ile öğrencilerin doğal yeteneklerini geliştirme imkânı vermesi beklenen okullardan bu disiplinlerle ilişkili derslerin kaldırılması, çocuk gelişimi açısından önemli riskler içermektedir. Çocuk gelişimi açısından kritik bir dönem olan 10 ve 11 yaşlara denk gelen beşinci sınıfta; çocuğun bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişimi açısından önemli bir yere sahip olan Görsel Sanatlar, Beden Eğitimi ve Müzik derslerinin programdan çıkarılması; öğrenci, öğretmen, yönetici ve öğrenci velilerinin haklı tepkisine neden olmuştur. Öğrencinin yeteneklerinin keşfedilip geliştirilmesinde kilit öneme sahip bu dönemde; öğrencinin kendisini tanıması, hayal dünyasını geliştirmesi, duygularını farklı yollarla ifade etmesi, öz güvene sahip olması, duygusal zekâsı ile farklı bakış açılarını geliştirebilmesi ve sosyal becerilerinin gelişmesi gibi işlevleri olan bu derslerin kaldırılması ya da ders sayılarının azaltılması ciddi bir problemdir. Bu şekilde hayata geçirilecek bir uygulama ileride pedagojik anlamda telafisi mümkün olmayan sorunların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Bu bakış açısı, ulusal ve uluslararası mecrada kültür, sanat ve spor alanlarında yetenekli sanatçı ve sporcu yetiştirilmesi yönündeki politikaları da desteklememektedir. Ayrıca öğrencilerin okulu sevmelerinde ve okulu eğlenceli bulmalarında önemli bir işleve sahip bu derslerin kaldırılması ya da ders sayılarının azaltılması, öğrenciyle okul arasındaki duygusal bağı zayıflatmakta, öğrencinin gözünde okulu, akademik başarı kaygısının psikolojik baskısı altında devam edilmesi zorunlu bir kurum haline getirmektedir.
-Eğitim sistemi; öğrencinin ilgi, istek ve kabiliyetlerinin bir bütün olarak tespit edilmesine ve sahip olduğu potansiyeli kullanmasına imkân vermeli; mevzuat, müfredat, eğitim materyali ve insan kaynağı bu amaca hizmet etmelidir. Yabancı dil öğrenmeyi önceleyen uygulamaların, eğitim sisteminin asıl işlevini yitirmesi pahasına sadece yabancı dil öğretimine odaklanması, öğrencinin ilgi ve istidadının ihmal edilme riskini doğurmaktadır. Yabancı dil hazırlık sınıfında haftalık ders saati sayısının artırılması, eğitim sisteminin işlevini sorgulamaya neden olabilecek boyutta orantısızdır.
-Daha önce ileri sınıflarda verilen bilişim teknolojileri ve yazılım dersinin, öğrencinin daha erken yaşlarda bilişim becerilerine sahip olmasını sağlamak amacıyla 5 ve 6. sınıflarda ikişer saat olarak verilmesi kararlaştırılmıştı. Otoriteler, erken yaşta alınacak doğru bir bilişim teknolojileri eğitiminin çocukların çok boyutlu ve sistematik düşünme, olay ve durumlara eleştirel bakabilme, problemleri öngörerek çözümler üretebilme ve analitik düşünme yetilerini geliştirdiğini ortaya koymuştur. Okullarda 5. sınıfta verilmeye başlanan bilişim teknolojileri ve yazılım dersinin pilot uygulama nedeniyle kaldırılması, bu dersle beşinci sınıfta tanışacak öğrencilerin bu fırsatı bir sene daha ertelemeleri ve yaklaşık olarak 72 saatlik bir eğitimi almamaları anlamına gelmektedir.
Öğretim programı
-Yeni uygulamayla, diğer derslerin saatlerinde meydana gelen azalmaya bağlı olarak tüm müfredatta yeniden değişiklik yapılması zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Bu da beşinci sınıf başta olmak üzere, tüm sınıflarda öğrenciye aktarılması planlanan kazanımların verilememesi veya azaltılması anlamına gelmektedir. Birbirinin devamı niteliğindeki ders ve sınıflara ilişkin öğretim programlarında herhangi bir değişiklik yapmadan sadece 5. sınıfın yabancı dil müfredatının değiştirilmesi, program geliştirme süreçlerini, uygulamanın etkilerini ve sonuçlarını ölçmek gibi ciddi sorunlar barındırmaktadır. Pilot uygulama sonrası yapılacak etki analizinin sadece yabancı dil öğretim düzeyi ile sınırlı kalması, kaldırılan ve saati azalan derslerde kazanılması gereken bilgi, beceri ve tutum konusundaki kayıpları göz ardı edecektir. Başka bir ifadeyle, diğer derslere daha az önem verildiği için, başlatılan yeni uygulamanın ciddi bir alternatif maliyeti söz konusudur.
-Haftada 15 saatlik yabancı dil öğretim programı, uygulamada karşılaşılabilecek sorunlar göz ardı edilerek hazırlanmıştır. Öğrencilerin yaş grubu özellikleri ve hazır bulunuşluk düzeyi de dikkate alındığında, 40 üniteden oluşan programın 36 haftalık eğitim-öğretim süresi içerisinde öğrencilere aktarılması mümkün değildir. Daha önce yabancı dil öğretimi konusunda sıklıkla dile getirilen müfredatın gramer ağırlıklı olduğu eleştirisi bu program için de geçerlidir. Programda işlenmesi öngörülen konuların yoğunluğu ve ağırlığı, öğrencilerin dil kullanma becerisini edinmelerinde etkili olan dinleme ve konuşma etkinliklerine yeterince imkân vermemektedir.
İnsan kaynağı
-İnsan kaynağı açısından da yürütülmesi mümkün görünmeyen hazırlık sınıfı modelinde, bütün yerel imkânlar seferber edildiği hâlde pilot okullarda öğretmen ihtiyacının karşılanamadığı görülmektedir. Kimi pilot okulda ücret karşılığı İngilizce öğretmeni derslere girerken, kimi okullarda ise öğretmen açığı, branşı İngilizce olmayan ücretli öğretmenler tarafından kapatılmaya çalışılmaktadır. Öğretmen açığıyla ilgili bu sorunlar yaşanırken, uygulamanın yaygınlaştırılması durumunda eğitim sistemi kuşkusuz ciddi bir krizin içine atılmış olacaktır.
-İngilizce ders saatinin artmasına bağlı olarak diğer derslerden bazılarının tamamen kaldırılması; bazılarının ise ders saatinin azaltılması, öğretmenlerin norm fazlası duruma düşmelerine neden olmuştur. Öğretmenlerin, pedagojik açıdan tartışmalı bir uygulamanın doğuracağı maliyetle karşı karşıya bırakılması kabul edilir bir durum değildir. Uygulamayla ders saati artırılan branşta öğretmen açığı oluşturulurken, ders saati azaltılan branşlarda öğretmenlerin norm fazlası duruma düşürülmesi, çifte mağduriyet doğurmakta ve adeta kaosa kapı aralamaktadır.
Ders materyalleri ve öğrenme ortamları
-Öğretim programı ve öğretmen gibi temel bileşenler konusunda kapsamlı bir analiz yapılmadan atılan adımın ardından, ders materyalleriyle ilgili de hazırlık yapılmaması, öğretmen ve öğrencileri çözümsüz bir durumla baş başa bırakmıştır. Bakanlık, bir taraftan müfredatla uyumsuz (3 saate göre hazırlanmış) bir ders kitabının okutulması gibi pedagojik açıdan kabulü mümkün olmayan bir talimat verirken, diğer taraftan öğrencilerin materyal almalarını engelleme sorumluluğunu da okul yönetimlerine yüklemiştir. Okullar açıldığı zaman öğrencinin elinde olması gereken ders kitapları, öğretim yılının başlamasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen henüz okullara ulaştırılamamıştır. Kitap olmadan yapılan derslerin öğrenci ve öğretmen açısından oluşturduğu zorluğun EBA ve DynEd gibi destek araçları ile aşılması beklenirken, bu sistemler üzerinden de pilot uygulamada kullanılmak üzere herhangi bir materyal üretilmemiştir. Velilerin, karşı karşıya bırakıldıkları çözümsüzlüğü alternatif kaynak arayışıyla aşma çabaları ise beraberinde başka sorunları getirmiş, 100 TL’den başlayıp 1.000 TL’ye varan fiyatlarla velilerin kaynak kitap aldıkları görülmüştür. Astronomik rakamlarla temin edilmeye çalışılan kaynak kitaplar bir taraftan okulları eğitim kurumu olmaktan çıkarıp belli çevrelerin rant yuvası haline getirirken, diğer taraftan da maddi durumu iyi olmayan velilerin aleyhinde bir imkân ve fırsat eşitsizliğine neden olmuştur.
-Yabancı dil öğretiminde çoklu öğrenme ortamlarının önemi bir kat daha artmakta, bilişim teknolojilerinin etkin olarak kullanıldığı fiziki ortamlarla birden çok duyuya hitap eden yöntemlerin kullanılması gerekmektedir. Pilot uygulamayla başlayan yabancı dil öğretim modelinde, artan ders sayısına karşın öğretim yöntemleri ve ortamlarıyla ilgili hiçbir değişikliğin ve yeniliğin olmadığı görülmüştür. Dil öğrenmeyi kolaylaştıran ve destekleyen fiziki ortamların hazırlanmaması nedeniyle dört duvardan ibaret sınıflarda; diyalog, dinleme ve konuşma becerileriyle ilgili pratik yapma imkânı bulunmamaktadır. Okullarda öğrencilerin EBA ve DynEd için yararlanabilecekleri bilişim teknolojileri sınıfı, dil laboratuvarı ile görsel ve işitsel materyallerden yararlanabilecekleri çok amaçlı salon gibi donanım ve fiziki ortamı oluşturmaya yönelik herhangi bir destek verilmediği ve kaynak ayrılmadığı görülmüştür.
Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi