Bir önceki yazımızda eğitimin yöntemi konusunda düşüncelerimizi serdetmiştik. Bugün de, salık verilen eğitimin devletin bekası adına nasıl sonuç vermesi gerektiği konusunda birkaç nakıs fikir artığını sizinle paylaşacağız.
Öncelikle devlet neydi? Devletin insanın hayatında yeri ve mahiyeti neydi? Bu soruların cevaplarını önceki yazılarımızda vermiştik. Öncelikle devlet kavramının eğitim sürecinde nasıl sunulması gerektiği önemlidir. Öğretmenlerin “devlet memuru” olduğu bir eğitim sürecinde, öğrencilerde devlete dair nasıl bir farkındalık uyandırılacaktır? Öğretmenlik benim de içinde bulunduğum bir dünyada bir geçim kapısı olursa, devlete feda zihinleri nasıl doğuracaktır bu sistem? Öğretmenler odasında maaş zammı, ek dersler ve izansız siyasi mülahazalar sohbetlerin başat konusu olursa bu yazıyı yazmamın da pek bir önemi yok. Bu sorunu tamamen ortadan kaldırmak imkan dahilinde olmadığından, belki de hiçbir zaman olamayacağından; bu konu üzerinde mutlaka alternatif programlar üretilmelidir.
Değerli okurumuz, memleketimiz okullarında keşfedilmeyi bekleyen elmas misal zihinler mevcuttur. Bu zihinlerin mutlak surette en ivedi şekilde bulunup bağımsız çalışmalarla ve programlarla memleketin geleceği noktasında bir eğitim sürecine tabi tutulması gerekmektedir.
Üslup ve düşünce pratiği noktasında yönlendirilecek talebelerin kendi çabalarıyla ve düşünce pratikleriyle bir süreci yönetecekleri ortaya konmalıdır şimdiden. İstediğimiz adamı değil, ihtiyaç duyduğumuz adamın yetişmesine yardımcı olmalıyız.
Tarih, edebiyat, içtimaiyyat, felsefe, siyaset ve bunlar gibi bilumum içtimai ilimler gençlerimizin dimağlarında yoğurulmaya hazır birer maya gibi onlara sunulmalıdır. Kendi üslup ve yöntemleriyle devlete, sonsuzluğa, saadete ve tabi ki mutlak güzele doğru yola çıkacak iradeyi gerçekleştirebilmeleri noktasında yüreklendirilmelidirler.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde devletin ihtiyaç duyduğu insan birikimini önceleyen bir eğitim anlayışına sahip birçok ülke söz konusudur. Başta İngiltere gibi, Grek-Latin Kilise Diyarının(Teoman Duralı Hocanın tabiridir.) kendi sapkın ve saldırgan siyasetleri için bu yöntemi kullandıkları bilinmektedir. Ülke yönetimini, ehil ve ehliyetlilerin eline bırakan bir anlayış. Bu anlayışta Hristiyanlığın önemini es geçmeyelim.
İşte biz de, devletin ibkası adına bu milletin asırlar öncesinde gönlünde taşıdığı İslam mayası ve Türklük usul ve pratikleriyle, Yesevi ocağından tutuşan muhabbetle, devlet adına dert ve cefayı zevk edinmiş gençlerin uyumakta olan iştiyaklarını yeniden uyandırmalıyız. Yeni bir geleceğin kurgulandığı bu zaman diliminde, artık mazi rüyalarında mest ü zevki bırakıp büyük Türkiye’nin gerçekliğinde inancın, sanatın, siyasetin, idealin yüceltileceği bir devlet atmosferine kanat çırpmalıyız.
Baki muhabbetle…
12 Şubat 2017, 13:32
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Gözüm - 8 yıl önce
Eğitimle ilgili çok eleştirel yazılara ihtiyaç var. Yüreğinize sağlık.
Çağdaş - 8 yıl önce
Bir öğretmen olarak düşüncelerinize katılıyorum,kaleminize sağlık.
tahsin - 8 yıl önce
memleketin geleceği belirttiğiniz elmas gibi beyinleri keşfedip ülke ve insanlığa hayırlı hizmetlerde bulunmalarını sağlamak. Kaleminize sağlık
İrfan - 8 yıl önce
Bu millet fen ve sosyal bilimini mutlaka en üst düzeyde öğrenmeli, Ancak daha önemlisi mesleğine saygı duymayı öğrenmeli. Ahlak eğitimi haftada iki ders saati ile olmaz tüm zamanlara yapılmalıdır.