Cumhurbaşkanının TEOG açıklaması ile 10 gündür eğitim sistemini tartışıyoruz. ‘Niçin Eğitim?’ sorusuna cevap vermeden, ‘Nasıl bir insan kaynağı istiyoruz?’ sorusuna cevap vermeden eğitim sistemi üzerinde konuşuyoruz.
TEOG, aslında eğitim sistemimizin bir cüzü olan okul sistemimizde orta öğretime geçişi düzenleyen bir araçtan ibaret. Bu kadar basit… Ama bu araçtan amaçsal bir boyutta işlev beklediğimiz için kendisinden beklenen o araçsal rolü de ifa edemiyor. Çok daha ötesinde tüm sistemin parametrelerini de altüst ediyor. Yapmamız gereken şey ‘nasıl bir insan kaynağı istiyoruz?’ sorusuna aklı selimle tüm paydaşlarla birlikte cevap vermemiz gerek. Ondan sonra sistemin diğer parametrelerini tartışmamız gerekiyor.
DEĞERLER EĞİTİMİ
‘Dindar Nesil Yetiştirmek’ üzerinden algı üretiyoruz. Türkiye son 200 yılında eksenini, yörüngesini kaybetti. Belki daha eskiye götürülebilir ama 200 yıl çok daha belirgin. Evet son iki yüzyıldır insan tasavvurumuzu kaybettik. İnsanı yetenekli bir makina gören bir bakışı içselleştirdik. Sıkıntın temelinde bu var. Eğer, öğrenciyi yazılım yüklenecek bir makine olarak görürseniz, o zaman eğitim sistemimizi ona uygun dizayn edersiniz. Ama insanı eşrefi mahlukat olarak tüm kainatın yaratılmasına vesile olan bir varlık olarak görürseniz, o zaman başka bir eğitim sistemi tasarlarsınız. Türkiye’nin bu konuda kafası karışık. 10 yıllardaki gelgitleri yaşamamızın arka planda da bu var. Yani insan yetenekli bir makina mıdır, öğrenen bir makina mıdır? Yoksa insan yaradılış kodları itibariyle eşrefi mahlukat olan kainatın en özel varlığı mıdır? Bu çelişkiyi aşabilmiş değiliz.
Bugün de zaten Türkiye'deki tartışmanın arka planında bu var. Batı menşeili değerler eğitiminin insan tasavvuru, insanı yetenekli bir makine olarak görüyor ama seküler bir ahlaka sahib olsunda istiyor. Protestan ahlak, iş ahlakı dediğimiz şey… Toplumsal düzene uyum sağlasın, iyi bir dünya vatandaşı olsun istiyor. Yaklaşık bir yıldır devam eden müfredat tartışmasının arka planında bu var. Yani bin yıldır dünyaya adalet dağıtan, bir düzen inşa eden ‘pax-ottomana’ bir millet artık dünyanın başına bela olmasın isteniyor. Aslana koyun davranış kodları yüklenmek isteniyor.
Esasında bu stratejiyi ta Lozan'a kadar götürebiliriz. Lozanda, Türkiye'nin Anadolu coğrafyasında egemenliği tanınırken, Anadolu coğrafyası dışındaki coğrafyalarla ilgilenmesine musade edilmeyen bir Türkiye tahayyülü vardı.
Geçenlerde sosyal medyada paylaşıldı; ‘Türk Beklenen Adam’ diye… Evet, mazlum coğrafyalar beklenen adamı beklemektedir.
Beklenen Adam nasıl yetiştirilir?
Önemli,
Batı paradigmasına alternatif eğitim paradigmasının olabileceğini öğrenmeye başladık.
Bir sonraki yazımızda merkezi sınavların eğitim sistemi üzerine etkilerini sizlerle paylaşacağız.