EMANİ; SENİNLE BİRLİKTE İNSANLIĞIMIZ DA ÖLDÜ!


Şenol Metin

Şenol Metin

12 Temmuz 2017, 13:50

Türkiye’ye dair ‘Dibini Sula, Dallarını Buda’ stratejisinin 3 boyutu bugünkü yazımızın konusu olacak.  Emani Kardeşimizin Katli ile tekrar gündem olan Suriyeliler konusu, Lozan ve 15 Temmuz…

Sakarya’da iki çocuğu ile birlikte katledilen Şehid EMANİ seni katledenler yalnız Seni değil,

Bizi, İnsanlığımızı, Vicdanımızı da katlettiler. 

Merhametimize sığınmış, emanet gördüğümüz Seni katledenler Sen’le birlikte;

İslam aleminin Lider Ülkesi, mazlumların sığınağı Türkiye gerçeğini de katlettiler. Mazlum milletlerin Türkiye’ye yönelik ümitlerini de katlettiler. 

100 Yıldır Londra-Paris ekseninde üretilmeye çalışılan Türkiye karşıtlığına büyük propaganda imkanı verdiler. Türkiye’nin özelde islam dünyasına, genelde mazlum milletlere moral liderlik yapma kapasitesi, rol modellik yapma kapasitesi örselediler.

Bu nedenle Emani’nin katilleri, Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarına açtıkları alan nedeni ile vatana ihanetten yargılanmalıdır. Vatana ihanetin cezası da bellidir. 

Suriye’de Fırat Kalkanı ile başlayan süreçte operasyonlara devam edeceğini  açıklamamız ile birlikte sosyal medyada özelikle Suriye karşıtlığı pompalanmaya başladığını görüyoruz.  Bir merkezden üretilen bu algı mühendisliği çalışmalarında bulunanlar için yasal süreçler işletilmeli, tedbirler alınmalıdır. Safiyane, gafletten bu algı mühendisliğine teslim olanlar için ise diyoruz ki; ‘Uyanın ve kimin değirmenine su taşıdığınızı farkedin.'

Emani Kardeşim; hicretin asr-ı saadetten bir numune idi.  Seni koruyamadık. Çektiğin acılara sabırla, metanetle dayanmaya çalıştın, Sabrın, metanetin ve asaletin bu dünyaya ait değildi zaten, yakışmıyordu. Rabbim, Seni şehadetle şereflendirerek yanına aldı. Hanendeki saadet ve asalet  Eşin Halid’de de tezahür etti. Yaşadığı büyük acıya rağmen ‘Eşim Trafik kazasında öldü deyin’ diyerek Ülkemiz için, ülkesi için olumsuz propagandaya izin vermedi. VATAN’ını savunmak için Suriye’ye cıhada gitmesi de bu asaletin tekraren deklarasyonudur.  

Er-Rahmun Ailesi, Siz ne kadar asilmişsiniz. Asr-ı Saadetten bugüne bir yıldız kaymış gibi…

Er-Rahmun ailesi bize ne kadar yakınsa, katilleri kardeşimiz dahi olsa bize o kadar uzaktır. 

VATAN…   LOZAN…   15 TEMMUZ…

Bizim için Vatan, Dar’ul İslam’dır. Dar’ul İslam, Din-i Mubini yaşadığımız coğrafyadır. Dar’ul İslam’ın, İslam vatanının Türkiye’si, Suriyesi, Irak’ı yoktur. Dar’ul İslam’ın, İslam Vatanının (Toprağın) bir altı vardır, bir de üstü…

1917’de SYKES-PİCOT, Memaliki  Osmani’yi, daha doğru bir tanımla Devlet-i Ali Osmani’yi 53’ten fazla parçaya; Türkiye, Suriye, Irak, Ermenistan, Ürdün, Filistin, Arabistan olarak cetvelle yapay sınırlarla bölmüştü. Bu sınırlar Bize Sevr’de dayatıldı. Verdiğimiz İstiklal Savaşı ile Mısak-ı Milli Sınırlarında, Anadolu coğrafyası ile sınırlı olmak üzere  istiklalimizi Lozan’da temin ettik ama gücümüz yetmediği için bu yapay bölünmeye,  sınırlara katlanmak zorunda kaldık.  

Mütekebbirler, mütegallibeler Anadolu coğrafyasının güneyine Suriye dediler, Bize de dikte ettiler. 100 yıllık cumhuriyet tarihimizde Hatay’ın Anavatana katılmasından sonra ilk kez bu dayatmayı değiştirme şansını yakaladık.  Tam bu noktada hain FETÖ Kalkışması ile Lozan Konsensusunu değiştirmenin ki müesses nizamın ilgası demektir bu; o kadar kolay olmayacağı Türkiye’ye teröristçe ve haince anlatıldı. Cevabını Millet, Bedrin Aslanlarına denk bir yiğitlikle, Çanakkale’yi yeniden yaşarcasına,  Kut’ul Amare’yi yeniden yaşatırcasına, 15 Temmuz gecesi meydanlarda verdi. Önümüzdeki günlerde 15 Temmuz’un senei devriyesinde bu cevabı tekrarlayacağız. Şehidlerimiz için hatimlerle şehadeti özlediğimizi hissettireceğiz. Ve Biz biliyoruz ki; ‘Mektebinde şehadet olan Milletin kaderinde esaret yoktur, zillet yoktur.’  

Eski Türkiye’de bu  yapay, dayatma sınırlar kabul edilebilir, ama Yeni Türkiye’de bu sınırların kabul edilebilirliği, karşılığı, gerçekliği yoktur. Yeni Türkiye’nin paradigmasında;

‘Halep ne kadar bizimse, Şam ne kadar Bizimse, Kerkük ne kadar Bizimse, Kudus ne kadar Bizimse, İstanbul da o kadar Emani’nindir.’ Bu böyle biline… 

Eğer Suriyeden gelen kardeşlerimiz Suriye’ye gitsinler diyorsanız, ölüme gönderebiliyorsanız, vicdanınızı kaybetmişssiniz demektir. Vicdanını kaybeden ise herşeyini kaybeder. Ve en önemlisi SYKES-PİCOT’un böldüğü sınırları kabullenmişsiniz demektir. SYKES-PİCOT’un Sevr’de böldüğü sınırlarda ise Konya, İtalyanların; İzmir, Yunalıların; Adana, Fransızların; Erzurum, Ermenilerin; Sakarya ise Cemiyeti Akvam’ındır.  

Sahi Siz Sevrcilerle mi berabersiniz? İstiklal Mücadelesi verenlerle mi? 

Çanakkale’de en çok şehid veren iller listesinde ilk 10 içinde Suriye’den 2 şehrimiz var.    

Evet…

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Suriye’de mukim Müslüman ahali, 100 yıl önce Anadolu coğrafyasının Vatan olmasında üzerine düşeni yaptı. Ya Siz!...

MAVİ MARMARA, EĞİTİM-BİR-SEN VE LATİF SELVİ

2010 Yılında Mavi Marmara Gemisi 750 aktivist ve insani yardım yükü ile Gazze’ye doğru yola çıktığında bugünleri için bile turnosol işlevi göreceğini herhalde o günlerde kimse öngörmemiştir. Mavi Marmara, O günlerde pekçok kişinin Fethullah Gülen Hocaefendi dediği kimliğin ‘otoriteden izin alınmalıydı.’ Sözü ile gerçek kimliğini, hangi uluslarası mahfillerin taşeronu olduğunu bir kez daha ama çok daha belirgin bir şekilde deşifre etmişti. 10 şehidi olan Gazi Gemi, Mavi Marmara’da bulunanlardan birisi de Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İl Başkanı  hepimizin Latif Abisi Latif Selvi idi. 

29 Ekim 2015 tarihli memleket gazetemizde yazdığımız bir paragraf ile yazımı nihayetlendiriyorum;

‘Paralel Yapı olarak kodlanmış yapı ilk olarak Aktif-Sen’i kurarak Eğitim-Bir’e savaş açtığı o günlerde bunun Türkiye’nin yarınlarına kastedecek bir iradeyi içerdiğini, Aktif-Sen pilot uygulaması başarılı olursa, ardından bu yapının siyasi parti kurma teşebbüsünde bulunacaklarını söylediğimizde bizi anlayamayanlar, ‘bugün ne düşünüyorlar?’ merak ediyorum.’ 

- - - - -

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.