ABD'nin 2017 İnsan Hakları Raporu'nun Türkiye bölümü için Adalet Bakanlığı sert tepki gösterdi. Bakanlık açıklamasında eleştirilerde kullanılan dilin, üslubun iyi niyet ve diplomatik nezaket sınırlarını aştığı belirtildi.
Adalet Bakanlığı'ndan, ABD'nin 2017 İnsan Hakları Raporu'nun Türkiye bölümüne ilişkin, "Teröre karşı savaş doktriniyle giriştiği hukuk ve insanlık dışı uygulamaları, ulusal yargı yetkisinden kaçırdığı Guantanamo toplama kampındaki ağır hak ihlalleri, Müslümanlar başta olmak üzere belli dini ve etnik gruplara yönelik artan nefret suçları, uluslar arası standartları hiçe sayan cezaevi uygulamaları ve yine kurumsallaştırdığı yaygın polis şiddeti, belgeli ve tüm dünyanın tanıklığında olan bir devletin, Türkiye'yi insan hak ve özgürlükleri konusunda değerlendirme cüreti, ironi sınırlarını zorlayan bir davranış biçimi olarak görülmektedir." değerlendirmesi yapıldı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, eleştirilerde kullanılan dilin, üslubun iyi niyet ve diplomatik nezaket sınırlarını aştığı bildirildi.
Maddi hatalar içeren raporun, kaynağı şüpheli bilgilerle asılsız iddialarla tek yanlı yorum ve subjektif değerlendirmelerle dolu olduğu belirtilen açıklamada, insan hakları alanındaki kötü ve kabarık siciline aldırış etmeden raporu hazırlayan devletin, başka ülkeleri değerlendirme ve eleştirme konusunda yüksek öz güven sergilediğine vurgu yapıldı.
Açıklamada, "Teröre karşı savaş doktriniyle giriştiği hukuk ve insanlık dışı uygulamaları, ulusal yargı yetkisinden kaçırdığı Guantanamo toplama kampındaki ağır hak ihlalleri, Müslümanlar başta olmak üzere belli dini ve etnik gruplara yönelik artan nefret suçları, uluslararası standartları hiçe sayan cezaevi uygulamaları ve yine kurumsallaştırdığı yaygın polis şiddeti, belgeli ve tüm dünyanın tanıklığında olan bir devletin, Türkiye'yi insan hak ve özgürlükleri konusunda değerlendirme cüreti, ironi sınırlarını zorlayan bir davranış biçimi olarak görülmektedir." ifadesi kullanıldı.
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, egemenlik haklarını ve vatandaşlarının güvenliğini tehdit eden PKK, PYD/YPG, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile DEAŞ gibi terör örgütleriyle eş zamanlı mücadele ettiği aktarılan açıklamada, bu mücadelenin ulusal mevzuata ve uluslar arası yükümlülüklere uygun olarak, hukukun sınırları içinde sürdürüldüğü bildirildi.
Açıklamada, Türkiye'nin, insan hakları ve özgürlük düzeninin başlıca düşmanı olarak gördüğü teröre karşı mücadelesinde, muhatap devletin aksine politik bir seçiciliğinin de bulunmadığının altı çizildi.
ABD'nin, bir terör örgütünün uzantılarına Suriye'de silah, mühimmat ve lojistik destek sağlamasının uluslar arası hukukun ihlali olarak daima hatırlanacağı belirtilen açıklamada, aynı zamanda bir NATO müttefiki olan, egemen bir ülke aleyhindeki saldırılarda kullanılma pahasına, terör örgütlerine sağlanan desteğin muhatap devletin kabarık insan hakları sicilindeki yerini aldığı kaydedildi.
FETÖ vurgusu
Türkiye'de 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin faillerinin ve azmettiricilerinin ABD tarafından himaye edilmeye devam edildiğine işaret edilen açıklamada, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve terör örgütü mensupları hakkındaki ısrarlı iade taleplerine karşılık verilmemesinin, muhatap devletin terörle mücadeledeki samimiyetinin, tutarlılığının parlak örnekleri olarak kayda geçtiği vurgulandı.
Türkiye'nin, sınırlarını aşan terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürürken, bölgesindeki insanlık dramlarına da kayıtsız kalmadığına yer verilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
"Büyük bir yangından kaçarak kendisine sığınan insanları durdurmak için güney sınırına bir utanç duvarı inşa etmek, ülkemizin politik ajandasında hiç bir zaman yer almamıştır. Türkiye'ye yönelik eleştirilerinde cömertliği dikkat çeken muhatap devletin, göç ve ulusal güvenlik gibi alanlarda uluslararası metinler ve insan hakları hukuku değerleriyle çelişen yasa ve uygulamalarını gözden geçirmesinin, kıymetli mesaisini öncelikle zayıf bıraktığı kendi vatandaş gruplarına ayırmasının daha yararlı olacağı değerlendirilmektedir."
"Türkiye'nin tecrübesinden ders alması kendi yararına olacaktır"
Türkiye'nin gözaltı merkezlerinin ve ceza infaz kurumlarının, ulusal yargı mercilerinin, idari makamların, sivil toplum örgütlerinin, yasama Meclisinin ve Birleşmiş Milletler (BM) ile Avrupa Konseyi çatısı altında oluşturulan uluslar arası mekanizmaların ziyaretlerine, denetimlerine açık olduğu anımsatılan açıklamada, temel hak ve hürriyetlerin korunması amacıyla iç hukukundaki kurumsal imkanlara ilave olarak Türkiye'nin, bireysel başvurularda uluslar arası yargı yetkisini tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) de denetimi altında olduğu aktarıldı.
Açıklamada, şu tespitlere yer verildi:
"Dünyanın en kalabalık hükümlü ve tutuklu nüfusunu barındıran ceza infaz kurumlarını, insan hak ve hürriyetleri bağlamında uluslar arası denetime hala açmamış bulunan muhatap devletin Türkiye'nin bu alandaki tecrübesinden ders alması kendi yararına olacaktır. Raporu hazırlayan devletin, insan hak ve özgürlüklerinin dünya genelinde en yüksek norm ve standartlarda korunması ve geliştirilmesi hedefini benimsemiş görünmesi yine de takdirle karşılanmaktadır. Bunun için öncelikle kendi sicilini gözden geçirerek sistematik ihlal ve hukuk dışı uygulamalarına son vermesi, insan hak ve hürriyetlerine yönelik en ağır tehdit durumundaki terörle mücadelede politik seçiciliğini bir kenara bırakarak uluslar arası yükümlülüklerine uygun biçimde kendisinden beklenen dayanışmayı göstermesi, FETÖ terör örgütü mensupları için güvenli bir liman, PKK/YPG terör örgütleri için de tedarikçi olmaktan vazgeçmesi anlamlı bir başlangıç noktası olacaktır."