“Hüzün adres değiştirir zamanla, benden geçer, sana göçer sevdiğim” diyor şair. MEB’nın “bilgi merkezli” müfredat değişikliği hüzün olup hassas gönüllere göçüyor bu ara. Bilgiye erişme hızını artırmak için yapılan büyülü okul binaları, gelişmiş ders araç gereçleri, eğitim teknolojileri, akıllı tahtalar, tabletler, z-kütüphanelerle süslü, afil’li, mini etekli bir müfredat…Eğitimci olarak gel de hüzne göçme bakalım !
Millî Eğitim Bakanlığımız için; eğitim, öğretim sorunlarının suçlusu müfredat. Gelin görün ki yıllardır müfredatlar değişiyor ama; bu ülkede darbe yapılmaya devam ediliyor, ülkenin sokaklarında cinâyet, gasp, hırsızlık, haksızlık, şiddet, kin, nefret, öfke, haram bitmiyor, tersine artıyor. Saniyede on binlerce bilginin üretildiği bir o kadarının da çöpe atıldığı bir dünyada yaşadığımızı unutan, eğitim ve öğretimi, sadece “bilgiye ulaşma” aracı olarak gören eğitim anlayışına üzülüyorum. Yön doğru olmayınca hangi yöntem işe yarayabilir ki…İki derviş, bir mürşidi kamile gelerek, “efendim, biz Allah’ı arıyoruz, nasıl bulacağız” diye sual ederler. Mürşid, bu soruya karşılık; ”Allah’ı bulmak kolay, zor olan Allah’ı bulduranı bulmaktır” diye ârifane cevap verir. Bakanlığımızın da bir mürşidi kâmile varması gerek, artık. Albenisi bol binaların, teknolojinin, sürekli değiştirilen müfredatın, cicili bicili ders kitaplarının güzel insan yetiştirmediğini görebilmesinin başka yolu yok, sanırım.
Gönül ehlinin biri ”aklın kalbi ilimdir, kalbin aklı irfandır” diyor. Mesela, bunu duysa, bu idrakle adresini, istikametini değiştirse bakanlığımız. Yeni adresini sorunca, O’nu, akılla kalbin arasında bir yerde, bulsak. Okul duvarlarını merhamet, şefkat, adalet, hürriyet, sadâkat, sabır, iffet, vefa, tevekkül, insaf, izan, intizam, helal, kanaat ile örüyor, bulsak…
Öğretmenleri, “Terbiye de bir sanattır, her sanat bir irfan kapısıdır” düsturuyla, elinde edep fırçası, gönül kapılarını boyarken bulsak. Yine öğretmenler, gül ekse ama gülden önce gönül derseler…Ve sonra şiir d/olsa okul bahçeleri, her biri insan makamında bestelenen… O vakit, kim bilir, hüzünlü gelmez dizeler;
Nehirlerin yorulduğu yerde
Uzun bir deniz kıyısı kalbim
Mavi; bir batar gözlerime, bir çıkar
Uzanır gölge/n
Usuldan gelir dalgalar
Ömrümün kum saatine doldurur hüznü
Gider…
Millî Eğitim Bakanlığımız için; eğitim, öğretim sorunlarının suçlusu müfredat. Gelin görün ki yıllardır müfredatlar değişiyor ama; bu ülkede darbe yapılmaya devam ediliyor, ülkenin sokaklarında cinâyet, gasp, hırsızlık, haksızlık, şiddet, kin, nefret, öfke, haram bitmiyor, tersine artıyor. Saniyede on binlerce bilginin üretildiği bir o kadarının da çöpe atıldığı bir dünyada yaşadığımızı unutan, eğitim ve öğretimi, sadece “bilgiye ulaşma” aracı olarak gören eğitim anlayışına üzülüyorum. Yön doğru olmayınca hangi yöntem işe yarayabilir ki…İki derviş, bir mürşidi kamile gelerek, “efendim, biz Allah’ı arıyoruz, nasıl bulacağız” diye sual ederler. Mürşid, bu soruya karşılık; ”Allah’ı bulmak kolay, zor olan Allah’ı bulduranı bulmaktır” diye ârifane cevap verir. Bakanlığımızın da bir mürşidi kâmile varması gerek, artık. Albenisi bol binaların, teknolojinin, sürekli değiştirilen müfredatın, cicili bicili ders kitaplarının güzel insan yetiştirmediğini görebilmesinin başka yolu yok, sanırım.
Gönül ehlinin biri ”aklın kalbi ilimdir, kalbin aklı irfandır” diyor. Mesela, bunu duysa, bu idrakle adresini, istikametini değiştirse bakanlığımız. Yeni adresini sorunca, O’nu, akılla kalbin arasında bir yerde, bulsak. Okul duvarlarını merhamet, şefkat, adalet, hürriyet, sadâkat, sabır, iffet, vefa, tevekkül, insaf, izan, intizam, helal, kanaat ile örüyor, bulsak…
Öğretmenleri, “Terbiye de bir sanattır, her sanat bir irfan kapısıdır” düsturuyla, elinde edep fırçası, gönül kapılarını boyarken bulsak. Yine öğretmenler, gül ekse ama gülden önce gönül derseler…Ve sonra şiir d/olsa okul bahçeleri, her biri insan makamında bestelenen… O vakit, kim bilir, hüzünlü gelmez dizeler;
Nehirlerin yorulduğu yerde
Uzun bir deniz kıyısı kalbim
Mavi; bir batar gözlerime, bir çıkar
Uzanır gölge/n
Usuldan gelir dalgalar
Ömrümün kum saatine doldurur hüznü
Gider…