Türkiye tarihine “post modern darbe" olarak geçen ve toplum ile siyaset üzerinde derin postal izleri bırakan 28 Şubat'ı geride bırakalı 20 yıl oldu. Bin yıl süreceği düşünülen 28 Şubat, kadınların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı, dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adıdır.
Türkiye'nin son askeri müdahalesi olan 28 Şubat, 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetinin silahlı kuvvetler tarafından istifaya zorlanmasıyla yaşandı. 27 Mart, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin aksine, askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden bir savaş verildi. Askerlerin hükümeti görevden zorla almaması da 28 Şubat'ın "post-modern darbe" olarak anılmasına yol açtı. Askerlerin deyimiyle "demokrasiye balans ayarı" yapıldı.
Necmettin Erbakan'ın genel başkanı olduğu Refah Partisi'nin seçimle iktidar olması kaldırılamadı. TÜSİAD'ın, medyanın, askerlerin üçlü koalisyonuyla seçimle gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı. Ardından Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu. Başarılı bir algı operasyonuydu, çünkü bütün fatura da o günlerde darbe yapılan insanlara kesildi. 28 Şubat'ta onlarca banka batırıldı, Türkiye milyarlarca dolar zarara uğratıldı. Gayrı safi milli hasılanın üçte biri buharlaştırıldı. Dönemin kuvvetli ve kudretli bir paşası '28 Şubat bin yıl sürecek' demişti. 28 Şubat bin yıl sürmedi şüphesiz ama ülkeye verdiği zararlar hala sürüyor.
REFAH PARTİSİ'NİN HAZMEDİLEMEYEN ZAFERİ
Her şey Refah Partisi'nin sandıktan birinci parti çıkmasıyla başladı. Türkiye, Aralık 1995'te yapılan seçimlerde bir ilki yaşamıştı. Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan sandıktan zaferle çıkmış, yüzde 21 oyla Meclis'teki 550 sandalyenin 158'ini kazanmıştı.
Necmettin Erbakan'ın genel başkanı olduğu Refah Partisi, tüm medya baskısına rağmen 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı başarmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini Erbakan'a vermemek için çok uğraşsa da sonunda mecbur kaldı. Refah'ın hükümeti kurması ve Erbakan'ın Başbakan olmasıyla birlikte Türkiye'de toplu bir cinnet senaryosu sahneye kondu. Halkın seçtiği bir partinin ülkeyi halk adına yönetecek olması başta işadamları olmak üzere pek çok cenahı rahatsız etmişti.
YAŞ YEMEĞİNDE PAŞANIN RAKI KRİZİ!
Huzursuzluğun ilk sinyali Ağustos 1996'daki YAŞ'ta belirmeye başladı. Erbakan'ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte Oramiral Güven Erkaya'nın garsona 'bana rakı getirin evladım' demesi gazete manşetlerine taşınmıştı.
BİR ANDA ORTAYA ATILAN "ŞERİAT VE LAİKLİK" GÜNDEMİ
Bu gelişmelerin ardından demeçler birbiri peşine gelmeye başladı. Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuşmalarında şeriat ve laikliği gündeme taşıdılar.
2 hafta geçmemişti ki bu defa da TÜSİAD'ın açıklamaları gündeme oturdu. TÜSİAD, erken seçim talebini dile getirdi.
Gerekçeleri ise ekonominin kötüye gitmesiydi.
Erbakan'ın önce İran gezisi ardından Ekim 1996'daki Mısır, Libya ve Nijerya üçlüsüne yaptığı ziyaret eleştirilmeye başlandı.
Hatta Libya gezisi için mecliste Erbakan hakkında gensoru verildi ancak kabul görmedi.
DEMOKRASİYE BALANS AYARI
Demokrasiye balans ayarı tanklarla yapıldı. Bu çerçevede Ankara Sincan'da tanklarla geçiş yapıldı.
4 Şubat'ta Sincan'da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'irtica, PKK'dan daha tehlikeli' dedi.
TARİHİ MGK TOPLANTISI
Ve Tarih 28 Subat 1997. En uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Necmetin Erbakan'a yapılan baskılar iyice arttı. O MGK'da "bin yıl sürecek" denilen süreç için önemli bir viraj dönülüyordu.
Gazeteler günlerdir birinci sayfalarında işaret ettiği tarihi MGK toplantısı yapıldı. Alınan karalar hükümete bidirildi, laiklik konusunda yasaların uygulanması istendi.
4 Mart'ta Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve imzalamadı.
13 Mart'ta 5 günlük direncin ardından Başbakan Necmettin Erbakan, MGK kararlarını imzalamak zorunda kaldı. Erbakan daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını söyledi.
MGK kararlarını uygulama komitesi kurularak ülke çapında irticacı avı başlatıldı.
BAŞBAKAN ERBAKAN İSTİFA ETTİ
18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller'e devretmek olduğunu belirtti.
DEMİREL'İN GÖREVİ YILMAZ'A VERMESİ VE ANASOL-D HÜKÜMETİ
19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.
30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.
28 ŞUBAT SONRASI GELİŞMELER
Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu "28 şubat bin yıl sürecek" demiş olsa da Türkiye'nin toplumsal ve siyasi ortamındaki büyük çaplı değişimler daha güçlü çıktı; yaklaşık 5 yıl sonra kararların hedefindeki siyasi oluşumun bünyesinden çıkan Recep Tayyip Erdoğan ve partisi hükümet oldu.
Yıllar sonra ortaya çıkan bilgi ve belgeler 28 Şubat sürecine yeni bir boyut kazandırdı. Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları 28 Şubat'a kadar uzandı.
2012 yılında TBMM, darbeleri araştırma komisyonu kurmuş ve 28 Şubat başta olmak üzere askeri darbeleri araştırmaya başlamıştır. Bu sürecin yargılanması ise 28 Şubatta etkin rol oynayanların tutuklu yargılanması ile başlamıştır.
2 Ekim 2012 tarihinde Dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller 'mağdur' sıfatıyla ifade vermiştir.
Bugün dönemin kudretli paşalarının 28 Şubat soruşturması kapsamında sorgulanmalarına devam edilmektedir.