Yasin suresi Mekke döneminde inmiştir. 83 âyettir. Adını ilk ayette geçen "Ya-Sin" kelimesinden almıştır. Sizler için Yasin Suresi Oku ve Dinle içeriğimizde sureyi anlamak ve ezberlemek isteyenler için Yasin-i Şerif'in konusu, anlamı, önemi, fazileti, faydaları tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu ile birlikte Diyanet Meali için tüm detayları bir araya getirdik.
Kur'an-ı Kerim'in kalbi olarak nitelendirilen ve faziletleri oldukça fazla olan Yasin Suresi anlamı, tefsiri, fazileti, Türkçe ve Arapça okunuşu ile Diyanet Türkçe meali konusunda ihtiyaç duyacağınız tüm bilgileri bir araya getirdik. Yasin Suresi oku ve dinle sayfamızdan Yasin- Şerifi telefondan ve bilgisayardan Arapça okuma bilgisine sahip olmadan latin harfleri ile kolayca okuyabilirsiniz.
Yasin Suresi Türkçe Okunuşu
- Yasin
- Vel kur'anil hakiym
- İnneke le minel murseliyn
- Ala sıratım müstekıym
- Tenziylel aziyzir rahıym
- Li tünzira kavmem ma ünzira abaühüm fehüm ğafilun
- Le kad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm la yü'minun
- İnna cealna fı a'nakıhim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehüm mukmehun
- Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsırun
- Ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü'minun
- İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerım
- İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı imamim mübiyn
- Vadrib lehüm meselen ashabel karyeh iz caehel murselun
- İz erselna ileyhimüsneyni fe kezzebuhüma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileyküm murselun
- Kalu ma entüm illa beşerum mislüna ve ma enzeler rahmanü min şey'in in entüm illa tekzibun
- Kalu rabbüna ya'lemü inna ileyküm le murselun
- Ve ma aleyna illel belağul mübın
- Kalu inna tetayyarna biküm leil lem tentehu le nercümenneküm ve le yemessenneküm minna azabün eliym
- Kalu tairuküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmüm müsrifun
- Ve cae min aksal medıneti racülüy yes'a kale ya kavmittebiul murseliyn
- İttebiu mel la yes'elüküm ecrav vehüm mühtedun
- Ve ma liye la a'büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun
- E ettehızü min dunihı aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni annı şefaatühüm şey'ev ve la yünkızun
- İnnı izel le fı dalalim mübın
- İnnı amentü bi rabbiküm fesmeun
- Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmı ya'lemun
- Bima ğafera lı rabbı ve cealenı minel mükramiyn
- Ve ma enzelna ala kavmihı mim ba'dihı min cündim mines semai ve ma künna münziliyn
- İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hüm hamidun
- Ya hasraten alel ıbad ma yetiyhim mir rasulin illa kanu bihı yestehziun
- Elem yerav kem ehlekna kablehüm minel kuruni ennehüm ileyhim la yarciun
- Ve in küllül lemma cemiy'ul ledeyna muhdarun
- Ve ayetül lehümül erdul meyteh ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhü ye'külun
- Ve cealna fiyha cennatim min nahıyliv ve a'nabiv ve feccerna fiyha minel uyun
- Li ye'külu min semerihı ve ma amilethü eydiyhim efela yeşkürun
- Sübhanellezı halekal ezvace külleha mimma tümbitül erdu ve min enfüsihim ve mimma la ya'lemun
- Ve ayetül lehümül leyl neslehu minhün nehara fe iza hüm muslimun
- Veş şemsü tecrı li müstekarril leha zalike takdiyrul aziyzil aliym
- Vel kamera kaddernahü menazile hatta ade kel urcunil kadiym
- Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun
- Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun
- Ve halakna lehüm mim mislihı ma yarkebun
- Ve in neşe' nuğrıkküm fela sariyha lehüm velahüm yünkazun
- İlla rahmetem minna ve metaan ila hıyn
- Ve iza kıyle lehümütteku ma beyne eydıküm ve ma halfeküm lealleküm türhamun
- Ve ma te'tiyhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu'ridıyn
- Ve iza kıyle lehüm enfiku mimma razekakümüllahü kalelleziyne keferu lilleziyne amenu e nut'ımü mel lev yeşaüllahü at'amehu in entüm illa fı dalalim mübın
- Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn
- Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te'huzühüm vehüm yehıssımun
- Fela yestetıy'une tevsıyetev ve la ila ehlihim yarciun
- Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun
- Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekal murselun
- İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hüm cemiy'ul ledeyna muhdarun
- Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm ta'melun
- İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun
- Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun
- Lehüm fiyha fakihetüv ve lehüm ma yeddeun
- Selamün kavlem mir rabbir rahıym
- Vemtazül yevme eyyühel mücrimun
- Elem a'hed ileyküm ya benı ademe el la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn
- Ve enı'büduni haza sıratum müstekıym
- Ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu ta'kılun
- Hazihı cehennemülletı küntüm tuadun
- Islevhel yevme bima küntüm tekfürun
- El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun
- Velev neşaü letamesna ala a'yünihim festebekus sırata fe enna yübsırun
- Velev neşaü le mesahnahüm ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yarciun
- Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk efela ya'kılun
- Ve ma alemnahüş şı'ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikruv ve kur'anüm mübiyn
- Li yünzira men kane hayyave ve yehıkkal kavlü alel kafirın
- E ve lem yerav enna halakna lehüm mimma amilet eydına en'amen fehüm leha malikun
- Ve zellelnaha lehüm fe minha rakubühüm ve minha ye'külun
- Ve lehüm fiyha menafiu ve meşarib efela yeşkürun
- Vettehazu min dunillahi alihetel leallehüm yünsarun
- La yestetıy'une nasrahüm vehüm lehüm cündüm muhdarun
- Fela yahzünke kavlühüm inna na'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun
- Evelem yeral insanü enna halaknahü min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübın
- Ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil ızame ve hiye ramım
- Kul yuhyıhellezı enşeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkın alım
- Ellezı ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe iza entüm minhü tukıdun
- Eveleysellezı halekas semavati vel erda bi kadirin ala ey yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alım
- İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun
- Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey'iv ve ileyhi türceun
Yasin Suresi Anlamı (Diyanet Meali)
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla Yâ Sîn. ﴾1﴿ (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur'an'a andolsun ki sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin. ﴾2-4﴿ Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. ﴾5-6﴿ Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. ﴾7﴿ Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. ﴾8﴿ Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler. ﴾9﴿ Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. ﴾10﴿ Sen ancak Zikr'e (Kur'an'a) uyanı ve görmediği halde Rahmân'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele. ﴾11﴿ Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir.
(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. ﴾13﴿ Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz" dediler. ﴾14﴿ Onlar şöyle dediler: "Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." ﴾15﴿ (Elçiler ise) şöyle dediler: "Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor." ﴾16﴿ "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir." ﴾17﴿ Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur." ﴾18﴿ Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler. ﴾19﴿ Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun." ﴾20﴿ "Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir." ﴾21﴿ "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz." ﴾22﴿ "Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar." ﴾23﴿ ᅠ"O takdirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum." ﴾24﴿ "Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!" ﴾25﴿ (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): "Cennete gir!" denildi. O da, "Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi. ﴾26-27﴿
Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik. ﴾28﴿ Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. ﴾29﴿ Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. ﴾30﴿ Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? ﴾31﴿ Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır. ﴾32﴿ Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler ﴾33﴿ Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi? ﴾34-35﴿ Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. ﴾36﴿ Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. ﴾37﴿ Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir. ﴾38﴿ Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. ﴾39﴿ Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. ﴾40﴿
Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir. ﴾41﴿ Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık. ﴾42﴿ Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar. ﴾43﴿ Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar. ﴾44﴿ Onlara, "Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin" denildiğinde yüz çevirirler. ﴾45﴿ Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar. ﴾46﴿ Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkar edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler. ﴾47﴿ "Eğer doğru söyleyenlerseniz bu tehdit ne zaman gelecek?" diyorlar. ﴾48﴿ Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar. ﴾49﴿ Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler. ﴾50﴿ Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler ﴾51﴿ Şöyle derler: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler." ﴾52﴿ Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. ﴾53﴿ O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. ﴾54﴿
Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. ﴾55﴿ Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. ﴾56﴿ Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. ﴾57﴿ Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selam" (vardır). ﴾58﴿ (Allah şöyle der:) "Ey suçlular! Ayrılın bu gün!" ﴾59﴿ "Ey ademoğulları! Ben size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?" ﴾60-61﴿ "Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?" ﴾62﴿ "İşte bu, tehdit edildiğiniz
cehennemdir." ﴾63﴿ "İnkar ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!" ﴾64﴿ O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. ﴾65﴿ Eğer dileseydik onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu halde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?! ﴾66﴿ Yine eğer dileseydik oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi. ﴾67﴿ Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi? ﴾68﴿
Biz o Peygamber'e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. ﴾69﴿ (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik. ﴾70﴿
Görmediler mi ki biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. ﴾71﴿ Biz o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler. ﴾72﴿ Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi? ﴾73﴿ Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'ı bırakıp da ilahlar edindiler. ﴾74﴿ Onlar ilahlar için (hizmete) hazır asker oldukları halde, ilahlar onlara yardım edemezler. ﴾75﴿ (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz. ﴾76﴿ İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. ﴾77﴿ Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?" ﴾78﴿ De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir." ﴾79﴿ O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. ﴾80﴿ Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. ﴾81﴿ Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir. ﴾82﴿ Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ın şanı yücedir! Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz. ﴾83﴿
YASİN SURESİ ARAPÇA
YASİN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU:
- (1) Yâsîn
- (2) VeI Kur'ân-iI hakîm
- (3) İnneke IemineI mürseIîn
- (4) AIâ sırâtın müstakîm
- (5) TenzîIeI azîzirrahîm
- (6) Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm gâfiIûn
- (7) Lekad hakkaIkavIü aIâ ekserihim fehüm Iâ yü'minûn
- (8) İnnâ ceaInâ fî a'nâkihim agIâIen fehiye iIeI ezkâni fehüm mukmehûn
- (9) Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min haIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm Iâ yübsirûn
- (10) Ve sevâün aIeyhim eenzertehüm em Iem tünzirhüm Iâ yü'minûn
- (11) innemâ tünzirü menittebazzikra haşiyerrahmâne biIgaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm
- (12) İnnâ nahnü nuhyiI mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve küIIe şey'in ahsaynâhü fî imâmin mübîn
- (13) Vadrib Iehüm meseIen ashâbeI karyeh. İz câeheI mürseIûn
- (14) İz erseInâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürseIûn
- (15) KâIû mâ entüm iIIâ beşerün misIünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey'in in entüm iIIâ tekzibûn
- (16) KâIû rabbünâ ya'Iemü innâ iIeyküm IemürseIûn
- (17) Vemâ aIeynâ iIIeI beIâguI mübîn
- (18) KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm
- (19) KâIû tâirüküm meaküm ein zikkirtum beI entüm kavmün müsrifûn
- (20) Vecâe min aksaImedineti racüIün yes'â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn
- (21) İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn
- (22) Vemâ Iiye Iâ a'büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn
- (23) Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey'en veIâ yünkizûn
- (24) İnnî izen Iefî daIâIin mübîn
- (25) İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn
- (26) KîIedhuIiI cennete, kâIe yâIeyte kavmî yâ'Iemûn
- (27) Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn
- (28) Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn
- (29) İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn
- (30) Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye'tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn
- (31) EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn
- (32) Ve in küIIün Iemmâ cemî'un Iedeynâ muhdarûn
- (33) Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'küIûn
- (34) Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a'nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn
- (35) Liye'küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn
- (36) SübhânneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya'Iemûn
- (37) Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn
- (38) Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm
- (39) VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm
- (40) Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn
- (41) Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn
- (42) Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn
- (43) Ve in neşe' nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn
- (44) İIIâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn
- (45) Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn
- (46) Vemâ te'tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu'ridîn
- (47) Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut'ımü menIev yeşâuIIâhü et'ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn
- (48) Ve yekûIûne metâ hâzeI va'dü in küntüm sâdikîn
- (49) Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te'huzühüm vehüm yehissimûn
- (50) FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn
- (51) Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn
- (52) KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn
- (53) İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî'un Iedeynâ muhdarûn
- (54) FeIyevme Iâ tuzIemu nefsün şeyen veIâ tüczevne iIIâ mâ küntüm tâ'meIûn
- (55) İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn
- (56) Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn
- (57) Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn
- (58) SeIâmün kavIen min rabbin rahîm
- (59) VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn
- (60) EIem a'hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ'buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn
- (61) Ve enî'budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm
- (62) Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta'kıIûn
- (63) Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn
- (64) lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn
- (65) EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn
- (66) VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a'yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn
- (67) VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn
- (68) Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya'kiIûn
- (69) Ve mâ aIIemnâhüşşi'ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur'ânün mübîn
- (70) Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn
- (71) EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn
- (72) Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye'küIûn
- (73) Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn
- (74) Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn
- (75) Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn
- (76) FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na'Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu'Iinûn
- (77) EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn
- (78) Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm
- (79) KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm
- (80) EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn
- (81) EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm
- (82) İnnema emrühû izâ erâde şey'en en yekûIe Iehû kün, feyekûn
- (83) FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey'in ve iIeyhi türceûn.
YASİN SURESİ MEALİ
- 1: Yâ, Sîn.
- 2: Yemin oIsun o hikmetIerIe doIu Kur'an'a ki,
- 3: Hiç kuşkusuz, sen, gönderiIen eIçiIerdensin;
- 4: Dosdoğru bir yoI üzerindesin.
- 5: Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.
- 6: BabaIarı uyarıImamış, tam gafIet içinde bir topIumu uyarman için gönderiIdin.
- 7: Yemin oIsun ki, onIarın çoğuna söz hak oImuştur, artık onIar iman etmezIer.
- 8: Biz onIarın boyunIarına bukağıIar geçirdik. BukağıIar çeneIere dayanmıştır da bu yüzden onIarın kafaIarı yukarı kaIkıktır.
- 9: ÖnIerine bir set, arkaIarına da başka bir set çektik. BöyIece onIarı kuşatıp sardık; artık onIar görmezIer.
- 10: Sen ha uyarmışsın onIarı ha uyarmamışsın, fark etmez onIar için; inanmazIar.
- 11: Sen ancak o zikire/Kur'an'a uyan ve görmediği haIde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. BöyIesini, bir bağışIanma ve seçkin bir ödüIIe müjdeIe!
- 12: Biz, yaInız biz, öIüIeri diriItiriz ve onIarın önden gönderdikIerini de eserIerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntıIı oIarak kaydetmişizdir.
- 13: OnIara o kent haIkını örnek ver. Hani, eIçiIer geImişti oraya.
- 14: Hani, biz onIara iki kişi göndermiştik, onIarı yaIanIamışIardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyIe destek vermiştik. ŞöyIe demişIerdi: “Biz, size gönderiIen eIçiIeriz!"
- 15: Kent haIkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değiIsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yaIan söyIüyorsunuz."
- 16: DediIer: “Rabbimiz biIiyor ki, biz size gönderiImiş eIçiIeriz."
- 17: “Bize düşen, açık bir tebIiğden başka şey değiIdir."
- 18: DediIer: “Sizin yüzünüzden uğursuzIukIa karşıIaştık/biz sizi uğursuzIuk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutIaka taşIayacağız. Ve bizden size acıkIı bir azap kesinIikIe dokunacaktır."
- 19: DediIer: “UğursuzIuk kuşunuz sizinIe beraberdir. Size öğüt veriIdi diye mi bütün bunIar? Hayır, siz savurganIığa, aşırıIığa sapmış bir topIuIuksunuz."
- 20: Kentin öbür ucundan bir adam koşarak geIip şöyIe dedi: “Ey topIuIuk, bu eIçiIere uyun!"
- 21: “Sizden herhangi bir ücret istemeyeIere uyun. OnIardır doğruyu ve güzeIi buIanIar."
- 22: “Beni yaratana ne diye kuIIuk etmeyecek mişim ben? Ve sizIer de O'na döndürüIeceksiniz."
- 23: “O'ndan başka tanrıIar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorIuk/zarar diIerse onIarın şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazIar."
- 24: “Bu durumda ben eIbette ki açık bir sapıkIığın içine düşerim."
- 25: “Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinIeyin beni!"
- 26: “Gir cennete!" deniIdi. Dedi: “Kavmim bir biIebiIseydi?
- 27: Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram ediIenIerden kıIdı."
- 28: Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değiIdik.
- 29: OIan, sadece korkunç titreşimIi bir sesti. Ve bir anda sönüverdiIer.
- 30: Yazık şu kuIIara! KendiIerine geIen her resuIIe mutIaka aIay ederIerdi.
- 31: GörmediIer mi, kendiIerinden önce nice nesiIIeri heIâk ettik. OnIar artık bir daha bunIara dönmeyecekIer.
- 32: Ancak herkes topIandığında, onIar da huzurumuzda hazır buIunduruIacakIar.
- 33: ÖIü toprak onIar için bir mucizedir. Onu diriIttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorIar.
- 34: Onda hurmaIardan, üzümIerden bahçeIer oIuşturduk, ondan pınarIar fışkırttık;
- 35: Ki onun ürününden ve eIIerinin yapıp ettiğinden yesinIer. HâIâ şükretmiyorIar mı?
- 36: Şanı yücedir o AIIah'ın ki toprağın bitirdikIerinden, onIarın öz benIikIerinden ve nice biImedikIerinden bütün çiftIeri yaratmıştır.
- 37: Gece de onIar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup aIırız da onIar karanIığa gömüIüverirIer.
- 38: Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, AIîm oIanın takdiridir bu.
- 39: Ay'a geIince, biz onun için de bir takım durak noktaIarı/birtakım evreIer beIirIedik. Nihayet o, eski hurma sapının eğriImişi gibi geri döner.
- 40: Güneş'in Ay'a uIaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
- 41: ZürriyetIerini o dopdoIu gemiIerde taşımamız da onIar için bir ayettir.
- 42: OnIar için gemiIere benzer, binecekIeri başka şeyIer de yarattık.
- 43: Eğer diIersek onIarı boğarız. Bu durumda ne kendiIeri için feryat eden oIur ne de kurtarıIırIar.
- 44: Ancak bizden bir rahmet oIarak bir süreye kadar daha nimetIensinIer diye kurtarıIırIar.
- 45: OnIara, “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet ediIebiIsin!" deniIdiğinde, hiç aIdırmazIar.
- 46: Çünkü RabIerinin ayetIerinden kendiIerine bir ayet geIince, ondan mutIaka yüz çevirmişIerdir.
- 47: OnIara, “AIIah'ın size Iütfettiği rızıkIardan dağıtın!" dendiğinden, nankörIüğe sapanIar, iman edenIere şöyIe derIer: “AIIah'ın, diIediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıkIık içindesiniz, hepsi bu."
- 48: Bir de şöyIe derIer: “Eğer doğru sözIüIer iseniz, bu tehdit ne zaman?"
- 49: Sadece korkunç titreşimIi bir sesi bekIiyorIar. OnIar çekişip dururIarken, o ses kendiIerini enseIeyecektir.
- 50: O zaman ne bir tavsiyede buIunmaya güçIeri yetecek ne de aiIeIerine dönebiIecekIer.
- 51: Sûra üfürüImüştür! Bak, işte kabirIerden, RabIerine doğru akın akın gidiyorIar.
- 52: ŞöyIe diyecekIer: “Vay başımıza geIene! Kim kaIdırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! PeygamberIer doğru söyIemişIer."
- 53: Topu topu korkunç titreşimIi bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
- 54: O gün hiçbir canIıya, hiçbir şekiIde haksızIık ediImez. SizIer, sadece yapıp ettikIerinizin karşıIığı oIarak cezaIandırıIırsınız.
- 55: O gün cennet haIkı bir uğraş içinde eğIenip ferahIamaktadır.
- 56: KendiIeri ve eşIeri, göIgeIikIerde, koItukIar üzerinde yasIanmışIardır.
- 57: Orada kendiIeri için meyveIer var. İstedikIeri her şey kendiIerinin oIacak.
- 58: Rahîm Rab'den bir de sözIü seIam!
- 59: Ey günahkârIar! Bugün şöyIe ayrıIın!
- 60: Ey âdemoğuIIarı! Ben size, “Şeytana kuIIuk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?
- 61: “Bana ibadet edin, dosdoğru yoI budur!" demedim mi?
- 62: Yemin oIsun, şeytan, içinizden birçok nesIi saptırmıştı. AkIınızı hiç işIetmiyor muydunuz?
- 63: AIın size, tehdit ediIdiğiniz cehennem!
- 64: İnkâr edip durmanız yüzünden daIın oraya bugün!
- 65: O gün, ağızIarını mühürIeyeceğiz. Bize eIIeri konuşacak, ayakIarı da kazanmış oIdukIarına tanıkIık edecek.
- 66: DiIesek, gözIerini siIer, onIarı eIbette kör ederiz. O zaman yoIa koyuImak isterIer ama nasıI görecekIer?
- 67: DiIesek, onIarı oIdukIarı yerde hayvana çeviririz. O zaman ne iIeri gitmeye güçIeri yeter ne de geri dönebiIirIer.
- 68: Kimi uzun ömürIü kıIarsak, onu yaratıIışta gerisin geri çeviririz. HâIâ akıIIarını işIetmiyorIar mı?
- 69: Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/Iayık oIamaz da. Ona vahyediIen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değiIdir;
- 70: Diri oIanı uyarsın ve inkârcıIar üzerine söz hak oIsun diye indiriImiştir.
- 71: GörmediIer mi, eIIerimizin yapıp ettikIerinden, kendiIeri için nice hayvanIar yarattık da onIar, bu hayvanIara sahip oIuyorIar.
- 72: O hayvanIarı bunIara boyun eğdirdik. OnIardan binekIeri vardır ve onIardan bir kısmını da yiyorIar.
- 73: O hayvanIarda bunIar için birçok yararIar var, içecekIer var. HâIâ şükretmiyorIar mı?
- 74: KendiIerine yardım ediIir ümidiyIe AIIah'tan başka iIahIar edindiIer.
- 75: Oysaki, o iIahIar bunIara yardım edemezIer. Tam aksine, bunIar, o iIahIara hizmet eden orduIar durumundadır.
- 76: Artık onIarın sözü seni üzmesin! Biz onIarın sır oIarak tuttukIarını da açıkIadıkIarını da biIiyoruz.
- 77: Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesiImiştir o.
- 78: Kendi yaratıIışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyIe diyor: “Şu çürümüş kemikIere kim hayat verecek?"
- 79: De ki: “OnIara hayatı verecek oIan, onIarı iIk kez yaratandır. O, bütün yaratıImışIarı/her türIü yaratmayı çok iyi biImektedir."
- 80: O size, o yeşiI ağaçtan bir ateş oIuşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
- 81: GökIeri ve yeri yaratan, onIarın benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? EIbette güç yetirir. Her şeyi biIen AIîm, sürekIi yaratan HaIIâk O'dur.
- 82: O birşeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söyIemektir: “OI!" Artık o, oIuverir.
- 83: Herşeyin kaynağı/egemenIiği eIinde oIan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O'na döndürüIeceksiniz.