“İşte geldim gidiyorum / Şen kalasın Halep şehri / Çok nan ü nimetin yedim / Helal eyle Halep şehri.
Sana derler Arabistan / Güzellerin çeşm-i mestan / Yeni haber geldi dosttan / Durmak olmaz Halep şehri.
Çok garipler sana gelir / Gelir de eğlenir kalır / Her kişi muradın alır / Şen kalasın Halep şehri.
Âşık Garip düştü yola / Hızır yardımcısı ola / Gözüme göründü sıla / Şen olasın Halep şehri”
Âşık Garip
Bir şehre ne güzel vedadır Âşık Garip ’in vedası. Dua ile geride bırakılan şehir, minnetle yâd edilen, murat alınan şehir.
Halep şehri şen mi şimdi?
Görünmezi görünür kılan, uzağı yakın eden, taşıyan, bildiren, bulaştıran bir çağda yaşıyoruz. Etrafına duvarlar örüp kem gözlerden sakınacağımız ne varsa ortada. Mukaddesat sahipsiz, mahremiyet meydanda.
Önce şehirlere sızdılar, sonra evlere, nihayet canlara. Bizde çağlayan nehirler, onların kumuyla bulanıyor. Fersah fersah ötelerden zehirli bulutları akıyor semamıza. Arzı asitleri kavuruyor; hileleri, desiseleri yıkıyor muhabbeti. Şüphe narası salıyorlar geçtikleri yerlere. Bir karanlık leke saçıyorlar orkidenin, karanfilin, zambağın üzerine. Yeryüzünün renklerini kendi arzularınca silmek, değiştirmek istiyorlar. Bu coğrafyayı özünden, ait olduğu daldan budamak istiyorlar.
Halep’e diyorum ve Kerkük’e, Bağdat’a olanlar nedir?
Nerede Fuzûlî’nin “Burc-ı evliyâsı?” Medrese-i Nizamiye’nin toprakları ne hâlde şimdi? Farabi’nin, İbni Sîna, Birûnî, Gazalî, Câhiz ve Taberî’nin yetiştiği şehir… Hatta evliyaullaha yurt ve mezar olan; Abdülkadir Geylânî’yi, Seyyid Ahmet Rufai’yi dahi yetiştiren şehir… Her yıkılışının ardından yeniden doğan, “Harapken Bağdat olan” şehir… Yeniden kalkar mı ayağa? Yeniden taçlara ipeklerle dikilen, yeşil üzerine beyaz ibrişimli güllerini işler mi? Nerde şairlerin, Dicle ve Fırat’ın gidişini, Saba rüzgârının esmesini, onun şerefli duruşuna bağladığı; yanında inci ve cevheri, taş ve toprak saydığı özge şehir?
Kerkük… Hz. Ömer zamanında İslam’la tanışan, Büyük Selçuklu ’da altmış üç yıl kalan, Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı’ya hediyesi… Kayıtlarda “Gökyurt” olarak geçen halis Türk şehri. Kanûni’nin ziyaretinde Fuzuli’nin “ Bağdat Kasidesini” sunmasından bu yana kaç zaman geçti? Bugün, hüznün ve sitemin dili “Mum kimin yanan Kerkük” bize ne söyler?
Kaç kez viran olan, nice zalimin zulmüne şahit kalan yurtlar, yeniden cana gelir mi? Ölen toprak değil ki mazi ölüyor, istikbal ölüyor. Koca bir coğrafyanın umudu, birliği ölüyor. Candan can budanıyor. Toprağa karışan simaların rengi ahmer; adı Ayşe, Fatma, Ali, Hasan. Muhammedî yurtlar târ-ü mar. Hangi şüpheyle sızdılar şehre? Hangi bühtanla böldüler kardeşliği? Biz o ejderhanın adını biliyoruz artık. Onun bulaştırdığı zehri biliyoruz. Yanıp yakılmakta üstümüze yok. Can vermekte de… Yüce Mevla’ya yakarmakta da… Ağıtlar yazıp feryat etmekte de… Peki, asıl yapılması gerekene ne zaman sıra gelecek? Çağın silahıyla silahlanmaya, kudret sahibi olmaya?
Şehirler; tarihiyle, kültürüyle, en nadide cevheri, öz benliğiyle yok oluyor. Şehirler, sahiplerinden boşalıyor. O toprağın, o yurdun, o ocağın mukimlerinden koparılıyor. İnsanın insana yaptığı zulme şahit kılınıyor yine arşı âlâ. İblis, küçücük yavrulara dahi acımıyor. Nice Talut, bir küçük Davut’un sapanından fırlayan çakılla yere düşmüş olsa da ceplerimizdeki çakılları ebabilin siccîniyle donatmaya sıra gelmedi mi? Nitekim çoğu zaman çağlayanların serin nefesi ateşi söndürür, sudan sıçrayan esinti bile közü kül eyler. Suyun varlığı hararetin dinmesine sebep.
Bursa’dan, Konya’dan, İstanbul’dan ayrı göremediğim; hatırımızda ve hatıramızda olan bu coğrafyanın bir manevi dirilişle mamur olmasını düşlüyorum. Kötülüğün, ihanetin, fitnenin, bütün yanlış hesapların yalnız Bağdat’tan değil Halep’ten, Kerkük’ten ve ecdat yadigârı bütün yurtlardan dönmesini diliyorum.
17 Aralık 2016, 23:48
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Gözüm - 8 yıl önce
Yüreğinize sağlık değerli kardeşim. Planlı ve sinsi bir şekilde şehirlerimiz, değerlerimiz ve insanımız katlediliyor.
Sema - 8 yıl önce
Teşekkür ederim hocam, çok doğru.