26 Ocak 2017, 18:51
2000’li yıllardan itibaren sağlıkta büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Öncelikli olarak hasta odaklı bir hizmet anlayışı ile hasta haklarını ön plana çıkarılmıştır. Hekim sayısı ve diğer sağlık çalışanı sayısı artırılmış ve hastaneler fiziki olarak köhne görüntülerinden daha modern hale getirilmiştir.
Hekim seçme hakkı uygulaması, SABİM biriminin oluşturulması, MHRS ( randevu sistemi), evde hasta bakımı gibi hasta memnuniyetini artıran bir çok kolaylık ve yenilik hastaların hizmetine sunulmuştur. Son dönemlerde esneklikler gösterse de ‘’tam gün yasası’’ da yine hastaların devlet hastaneleri ve tıp fakültelerinden daha iyi hizmet almalarına yöneliktir.
Bu ve buna benzer hasta ve tedaviye yönelik adımları çoğaltarak anlatabiliriz. Ancak tüm bunların özellikle hastalıkların azalmasında ne kadar katkısının olduğu esas tartışılması gereken konudur. Hastanelerin tıbbi donanımının ve fiziki şartlarının iyi olması, iyi hekimlerin yetişmiş olması, otelcilik ve diğer hasta hizmetlerinde kalitenin artması elbette çok sevindiricidir. Ancak sağlık bakanlığının bir an evvel hastane inşa etmekle beraber, sağlıklı bir nesil yetiştirmek için diğer sivil toplum ve devlet kuruluşları ile irtibatlı bir şekilde çalışmalar yapması gerekmektedir. Ya da var olan çalışmalar daha da öne alınmalıdır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile kentsel dönüşüm adı altında, gecekonduları bile aratır vaziyette oluşturulan beton yığınlarının insan sağlığı ve psikolojisine ne denli olumsuz katkı yaptığı incelenmelidir.
Belediyeler ile yine aynı mevzuda çalışmalar yapılmalıdır. Zaten var olan çöp, park, temiz hava, spor tesisleri ve saire konularında ,detaylı çalışmalar yapılarak bedenen ve ruhen sağlık bir nesil için temiz ve sağlıklı bir çevre oluşturulmalıdır. Rant peşinde olan acımasız çevre düşmanlarına fırsat verilmemelidir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile insan yaşamının vazgeçilmezi olan sağlıklı gıdanın, touhum, üretim ve pazarlanması aşamalarında, üreticiden tüketiciye ulaştırılması için gerekli çalışmalar titizlikle yürütülmelidir. Son dönemlerde denetim ve mevzuat çalışmları sıklaştırılsa bile maalesef gıda üreticileri ve GDO lu gıdalar toplum sağlığını giderek bozmakta ve ölümcül hastalıkların önü alınamamaktadır. Bilinçsiz ve kontrolsüz kullanılan tohumlar, tarım ilaçları ve gübreleri üzerine çalışmalar birer politika haline getirilmelidir. Gıda üretim yerlerinin daha sıkı denetlenmesi gibi çalışmaların aralıksız ve planlı bir şekilde devam etmesi gerekir.
Tedbirlere rağmen uyuşturucu ve zararlı madde alışkanlığının oldukça erken yaşlardaki bireylerimize kadar yayılması ise başta Yeşilay Derneği olmak üzere Emniyet ve Milli Eğitim Bakanlıkları ile de organize çalışmalar yapılmasını vazgeçilmez kılmaktadır.
Ayrıca yine Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan, Halk sağlığı Kurumu’nun çalışmalarının da yine ikinci üçüncü basamak tanı ve tedavi kurumlarına destek açısından önemsiyorum. Başta koruyucu sağlık hizmeti sunan kurumun aşılama, bulaşıcı hastalıklardan korunma gibi çalışmaların yanında özellikle aile hekimliğini daha etkin kullanması gerekmektedir.
Bu ve buna benzer çalışmaları çoğaltmak mümkündür. Bireyin ve toplumun sağlıklı olarak yetiştirilmesi ve sağlıklı yaşayabilme imkanların oluşturulması, tedavi edici çalışmalardan hem daha önemli hem de daha da ucuzdur. Ülkede sigara ve obezite ile mücadelenin başarılı olması durumunda neredeyse hastaneye gitme oranının %50 düşeceğine inanıyorum.
Kısacası Sağlık Bakanlığının, ‘’HASTALIĞI’’ değil ‘’SAĞLIĞI’’ hizmetin merkezine alması gerektiğini düşünüyorum. Bir çok Avrupa ülkesinde hasta tedavi eden hekimin özellikle aile hekimliği sisteminde kendisine bağlı bireylerin ne kadarının zararlı alışkanlıkları olmadan yaşadığı veya bu alışkanlıklarından uzaklaştırıldığı, ne kadarının ilaç ve tedaviye ihtiyaç duymadan sağlıklı kalabildiği hekimin başarısı ve dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’nın başarısı olarak tanımlanmaktadır.
Bizde ise maalesef hastanelerimize başvuran hasta sayımız ile, yaptığımız devasa hastaneler ile, yaptığımız ameliyat sayıları ile başarı kriterleri oluşturulmaktayız. Ayrıca hekim ve diğer sağlık çalışanlarımız da yine ‘’performans’’ dediğimiz prim yöntemi ile baktığı ve tedavi ettiği hasta oranında ücretlendirilmektedir. Dolayısıyla ne kadar acıdır ki, yapılan devasa hastaneler ve mezun olan uzman hekimler, belki de boş kalmamak adına hasta üretir hale gelmişlerdir. Özellikle son zamanlarda artan ortopedi ve beyin cerrahisi ameliyatlarının gerekliliği yine bilimsel kurullarda ciddi bir şekilde ele alınmalıdır.
Tüm bu bakış ve değerlendirme açısının bakanlığımızca yeniden ele alınmasının daha verimli olacağını daha insani olduğunu düşünmekteyim.
Hasta olup tedavi yolları aramak yerine, sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmaya çareler aramak temel hedefimiz olmalıdır.
Ayhan BENLİ
İlahiyatçı/Sağlık Kurumları İşletme Uzmanı
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Hüseyin ÇOLAK - 8 yıl önce
Aramıza hoş geldin Ayhan Bey Kardeşim... Kalemin bereketli olsun....
İrfan - 8 yıl önce
Bugün bakan bey açıklıyor hasta Bakanlığı değil sağlık bakanlığı olacağız. Hele bir şehir hastaneleri bitsin. ..