Bugün Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye gelişimin 3.günü. Geliş sürecim biraz sıkıntılı olsa da ilginç tecrübeler yaşadım. Çantamı alıp yola çıktığımda gün daha aydınlanmamıştı. Eşim Necla ve oğlum beni hızlı tren garına, Ankara garına, bıraktıklarında saat 6.00 sularıydı. Onları geride bırakmanın hüznü, uçağa yetişip yetişemeyeceğimin kaygısı birleşmiş, bende tatlı bir stres ve tatlı bir gerginlik oluşturmuştu. Bu ruh durumum İstanbul' a varana değin sürdü. İstanbul’a ulaştığımda hızla otobüse yöneldim.
Arkada bir koltuğa yerleşiyorum ve acaba yetişebilir miyim diye düşünüyorum. Bir taraftan etrafı seyrediyorum. Otobüs yolculuğu beklediğimin çok üzerinde, yaklaşık 2 saat sürüyor.
Otobüs, neredeyse her durakta duruyor. Marmaray’a ulaştığımda saat 12:00 suları... Uçak saat 14.00’de.
Hızla otobüsten iniyor, Marmaray’a yöneliyorum, etrafı bilmemenin tedirginliği içindeyim çünkü Marmaray’a ilk kez biniyorum.
12:30 sularında metroya aktarma yapıyorum. Tedirginliğim arttıkça şaşkınlığım da artıyor... Havalimanına ulaştığımda yaklaşık saat 13.00. Havalimanı içerisinde hızla dış hatlar terminali ne yöneliyorum. Oklar beni asansöre yönlendiriyor... Asansör fobim olduğundan merdiven arıyor, buluyorum ama bir taraftan buram buram terliyorum ve koşuyorum. Biletimi çek ettirip kontrole doğru yöneliyorum, peron numarasını yanlış anlamış olacağım ki havalimanı içerisinde bir iki kere gelgit yapıyorum. Neyse ki uçağa doğru yol alıyorum.
Yorgun ve uykusuzum ama aynı zamanda heyecanlıyım. Uçakta sağımda İranlı bir Kürt kızı olduğunu öğrendiğim bir bayan oturuyor. Sol yanımda Somalili bir genç var. Önüme bakıyorum Hindistanlı bir gençle, bir Asyalı. Arkamda zenciler ve Araplar oturuyorlar. Görüntü garibime gidiyor. Uçaktan inerken emin olmak için özellikle dikkatle ve tekrar bakıyorum. Afrikalıları, Ortadoğuları ve diğer 3.dünya ülke halklarını bir yere toplamış olduklarını fark ediyorum. Somalili gence yarı İngilizcemce bunun nedenini sorunca bilmediğini söylüyor. Ortadoğuluları bir yere topladıklarını söylüyorum. Neyi kastettiğimi ilk başta anlamamış olacak ki kendisinin Afrikalı olduğunu söylüyor. Ona fark etmediğini Avrupa ile diğer milletleri ayırdıklarını söylüyorum. Çok sonradan bunun nedenini Helsinki'de anladım. Her ne kadar sebebinde haklılık olsa da kızmaktan da kendimi alamıyorum.
Finlilere dair ilgimi çeken ilk şey, uçağın arka tarafında oturan Finli bir annenin çocuğuna verdiği postitler ve renkli kartlar oluyor. Çocuğun önünde kaliteli bir kitap var, ön tarafta oturan babası da ailenin diğer kızıyla ilgileniyor. Bu, bana Fin eğitiminin kalitesi ile ilgili ilk fikirleri veriyor. Hemen onların sağ yanlarında oturan başka bir aile de çocuklarıyla oynuyorlar.
Aşağı doğru inerken gördüğüm manzara beni çok etkiliyor. İrili ufaklı, küçük ve büyük birçok göl var... Etrafı ormanlarla çevrili göller... Bu manzara bana ülkeyle ilgili ilk izlenimleri veriyor sonradan bu izlenimlerim olumlu anlamda pekişiyor.
Valizimi alıp havaalanı koridorlarında pasaport kontrolüne doğru ilerliyorum...
Bendeniz Arabistan’da beş yıl yurtdışı görevinde bulunmama rağmen burada biraz yabancılık yaşadım. Pasaport kontrolü yapan polis sorular soruyor, nereden geldiğimi, nereye gittiğimi, gittiğim yerde, nerede ve ne kadar kalacağımı... Cevap verirken zorlanıyorum.
Kırık İngilizcemle yanıtlar veriyorum. Benden dönüş biletimi istiyor çantamı karıştırıyorum, bileti bulup veriyorum. Pasaportumu onaylayıp geçmeme müsaade ediyor.
Devamı gelecek...