Kardeş Katli Meselesine Dair


Mustafa Yıldırım

Mustafa Yıldırım

20 Aralık 2015, 22:35

Tarih biliminin temel prensiplerinden biri de tarihi  olaylara günümüz değer yargılarıyla yaklaşmamaktır. Osmanlı'da kardeş katli meselesi de bu açıdan değerlendirilmelidir. Övgüyle anlattığımız gibi tarihte onlarca devlet kurmuş olan bir milletin mensuplarıyız. Bir de ters açıdan baktığımızda bir o kadar Türk devleti de tarihe karışmıştır. Devletlerin yıkılma nedenlerinin başat faktörü hanedan üyeleri arasında yaşanan iktidar mücadeleleridir. Osmanlı da bir hanedan devleti olması münasebetiyle bu tip çatışmaları yaşamıştır. Buna rağmen en uzun soluklu Türk devleti olarak tarihte yerini almıştır. Şunu belirtmeliyim ki Osmanlı veraset sisteminden kaynaklı taht kavgalarının önünü alabilmek için bazı tedbirlere başvurduğu için uzun yaşamıştır.

1.Murad devrinde’’devlet hanedanın değil hükümdar ve çocuklarının ortak malıdır’’anlayışı getirilerek yaşanması olası taht kavgaları daha dar bir alana hapsedilmiştir.Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar kardeşler arası mücadeleler yaşanmaya devam etmiş Fatih ile beraber yaşanan fiili durum hazırlanan kanunname ile yasal hale getirilmiştir. Kanun gereği hükümdar olan kişiye devletin bekası için kardeşlerini öldürme hakkı verilmiştir. Muhtemel ki kanunnamenin hazırlandığı dönem ulemanın bir kısmı kanuna muhalefet etmiştir. Çünkü kanunun son cümlesinde bu kanunun ulemanın çoğunluğunun fetva vermesiyle onaylandığı yazmaktadır. Yani o dönem dahi bu konuda bir fikir birliği yaşanmamıştır.

Osmanlının zirvesinin sınırlarını yaşadığı Kanuni devrinde Şehzade Mustafa ve Şehzade Bayezıd'ın katledilmelerini sadece Fatih Kanunnamesiyle açıklamak yetersiz kalacaktır. Malum olduğu üzere Yavuz Sultan Selim babası 2.Bayezıd'ı tahttan indirmişti. Kanuni de dedesinin akıbetine düşmek istememiş olabilir. Doğruluk payı olsa bile bu yorum bence çok sığ kalıyor. Şehzade Mustafa konusunda tarihçilerin yaygın kanaati Kanuni'nin hatalı olduğu yönündedir. Ama aynı şeyi Şehzade Bayezıd için söyleyemiyoruz.

16.yüzyılın sonlarına doğru maalesef dramatik olaylarda yaşanmış bir defa da tam 19 şehzade için idam fetvası alınmış ve uygulanmıştır.

17. yüzyılın başlarından itibaren köklü bir değişim yaşanmış hanedan üyeleri arasında en yaşlı ve en olgununun tahta geçmesini sağlayan ‘’ekber ve erşed sistemine’’ geçilmiştir. Bu  sistemle beraber şehzadelerin tecrübe kazanmasını öngören ‘’sancağa çıkma usülü’’rafa kaldırılmış öldürülme korkusuyla sarayda kafes hayatı yaşayan şehzadeler deneyimsiz bir halde tahta oturmuşlardır.

İslami hukuğa göre devlete karşı isyanın cezası idamdır. Tabi cezanın uygulanması için suçun tam olarak teşekkül etmesi gerekmektedir.Masum bir cana kıymayı tüm insanlığa kıymakla eşdeğer gören İslamın insan hayatına verdiği değer tartışılmaz bile…

Masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkeleriyle bu konuyu irdelemek gerek.Örfi temelleri ağır basan bu meselede yaşanan hadiseleri tek tek ele alıp genelleştirme yapmadan tespitlerde bulunmalıyız.

Toptancı bir yaklaşımla bu meseledeki pürüzleri silemeyiz.Oryantalist açıdan bakarak Osmanlı hükümdarlarını zalim görmek ne kadar yanlışsa hamasi yaklaşarak hükümdarlara masumiyet atfetmek o kadar yanlış olur.

Devlet-i ebed müddet felsefesini bilmeden Osmanlıyı anlayamayız…

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.