Eyt son dakika haberleri, Eyt nedir? Eyt ne demek?, Emeklilikte yaşa takılanlar hakkında köşe yazısı, Eyt ne oldu, Eyt'de beklenmedik durum, Turgut ÖZAL, bu 55-50 tatbikatı ile, sosyal güvenlik sistemine bir istikrâr getirmişti, 1991'de yapılan genel seçimlerde ise, ANAVATAN, iktidârı kaybetti. Süleyman DEMİREL'in DYP'si ile, Erdal İNÖNÜ'nün SHP'si ( aslında CHP ) koalisyon hükümeti kurdular. SGK Genel Müdürlüğü'ne de Kemal KILIÇTAROĞLU getirildi. Emeklilik yaşı tekrâr eskiye döndürüldü Devamı haberde
EYT VE "GEMİLERİ YAKAN" CUMHURBAŞKANI"... | EYT Hakkında Bilinmeyen Gerçek Tarih
Eyt son dakika haberleri, Eyt nedir? Eyt ne demek?, Emeklilikte yaşa takılanlar hakkında köşe yazısı, Eyt ne oldu, Eyt'de beklenmedik durum, Turgut ÖZAL, bu 55-50 tatbikatı ile, sosyal güvenlik sistemine bir istikrâr getirmişti, 1991'de yapılan genel seçimlerde ise, ANAVATAN, iktidârı kaybetti. Süleyman DEMİREL'in DYP'si ile, Erdal İNÖNÜ'nün SHP'si ( aslında CHP ) koalisyon hükümeti kurdular. SGK Genel Müdürlüğü'ne de Kemal KILIÇTAROĞLU getirildi. Emeklilik yaşı tekrâr eskiye döndürüldü Devamı haberde
19. ve 20. Asırlar itibârı ile söylüyorum : 8. Cumhurbaşkanımız merhûm şehid Turgut ÖZAL, kanaatimce Cennetmekân Sultanımız 2. Abdülhâmid Han'dan sonra, Rabbimizin bu millete nasip ve hediye ettiği, ikinci "dehâ"dır.
Ve ne yazık ki, onun "çapı" ve "karatı" ve "ufkunun genişliği", bugün bile pek az insan tarafından bilinmekte ve takdir edilmektedir.
Bugünkü Cumhurbaşkanımız ve AK Parti eğer 18 Senedir hakikaten çok övünülecek ve takdir edilecek hizmet ve eserlere imzâ attılar ise, işte o büyük insânın hem bürokraside ve hem de fizikî altyapıda yaptığı muazzam reform ve inşâ'ya borçludurlar.
Turgut ÖZAL'ın, umûmî olarak Ümmet'e ve husûsî olarak Milletimize ve Devletimize yaptığı hizmetler, saymakla bitmez.
Onlardan birisi de, emeklilik yaşını erkeklerde 55, hanımlarda 50 yapması idi. Batı ülkelerinde ve Japonya'da bu rakamlar daha da yüksektir. Ancak, Turgut ÖZAL'ın karşısında, kale gibi bir "vesâyet cephesi" vardı, onlara karşı ancak bu rakamlar ile durabildi.
O "vesâyet cephesi"nin "kimliği"ni açıklamama hiç gerek var mı...? Onlar işte bugün de "aynı vâzifelerini" icrâ ediyorlar.
Evet, merhûm Turgut ÖZAL, bu 55-50 tatbikatı ile, sosyal güvenlik sistemine bir istikrâr getirmişti amma...
Bizim "balık hâfızalı" tabir edebileceğimiz çabuk unutan milletimiz, yeni bir mâcerâya yelken açmıştı bile...
Burada birşeyi açıkça ifâde etmek istiyorum :
Hani bazılarından çok işitiriz, "...Milletimizin engin ferâseti, akl-ı Selîm'i ve sağduyusu ile..." falan filân...!
Hayır efendim, yok böyle birşey !
Bizim Milletimizin aklı, ancak "dayak yediği zaman" başına geliyor..! Birkaç sene, bu dayağın acısı ile, akıllı-başlı hareket ediyor..., ondan sonra yeni bir "kaşıntı" daha başlıyor...!
Yanlış mıyım efendim...?!
Son mahâllî seçim neticelerine bakınız : Mevcût teknik bilgisi, yüksek insânî hâsletleri ve muazzam entellektüel müktesebâtı ve "tertemiz mâzisi" ve âile hayatı ve "isbât edilmiş cesâret, dirâyet ve vatanperverliği" ile ( 15/16 Temmuz 2016 Darbe teşebbüsünde gösterdiği cevvâl ve kahramanca tavırlarından bâhsediyorum ) Binali YILDIRIM gibi bir isim, İSTANBUL'da seçim kaybetti...!
Hayatının her döneminde şâibeli işlere bulaşmış haberleri çıkan ve her türlü Millî his ve şuurdan kendisini "soyutlamış" avrupada Türkiye'yi şikayet eden ve müktesebâtında hiçbir başarı olmayan, birisi Binali Yıldırım Karşısında, İSTANBUL'da seçim kazandı...!
Şimdi burada milletin "engin ferâsetinden" falan bâhsedilebilir mi...?
Merhûm Cennetmekân Sultanımız 2. Abdülhâmid Han için, bâzen ben de sitemler ederim ; emrindeki nizâmî kuvvetleri kullansa idi, o "hareket ordusu" denilen çapulcu sürülerini, birkaç saat içinde imhâ edebilirdi.
Amma, o koca Sultan gördü ki, Milletin "dayak yeme" zamanı gelmiş ; herkes kendisini, o zamanki siyonist medya ve siyâsetçilerin habis iftirâ-asparagas rüzgârlarına kaptırmış...
Yapacak başka birşey yoktu....
.................................................................................................
Merhûm Turgut ÖZAL'ın Sosyal Güvenlik'te kurduğu o nizâm'a, Milletten tepki geldi. O zamanın "popülist siyâsetçileri" - başta Süleyman DEMİREL olmak üzere - hemen durumu istismâr etmeye başladılar.
Turgut ÖZAL'ın ANAVATAN Partisi, 1989'da yapılan mâhallî seçimlerde, ağır bir mâğlûbiyet aldı. 1991'de yapılan genel seçimlerde ise, ANAVATAN, iktidârı kaybetti. Süleyman DEMİREL'in DYP'si ile, Erdal İNÖNÜ'nün SHP'si ( aslında CHP ) koalisyon hükümeti kurdular. SGK Genel Müdürlüğü'ne de Kemal KILIÇTAROĞLU getirildi. Emeklilik yaşı tekrâr eskiye döndürüldü. Ondan sonra "sen sağ, ben selâmet"...!
Çapsız siyâsetçiler ve, okuma-yazmayı "her nasıl ise SÖKTÜRMÜŞ" ve hâsbelkader "hesap uzmanı" olmuş bir bürokratın elindeki SGK, hızla çöktü ve, TÜRKİYE'nin mâliyesini de çökerten bir "karadeliğe" dönüştü.
1994 ve sonrasında yaşanan 2001 Ekonomik krizlerinin asıl sebeplerinden biri de, merhûm Turgut ÖZAL zamanında ihdâs edilen emeklilik sistemin temel dinamikleri ile oynanması ve şirâzesinden çıkarılmış olmasıdır.
Kendimden misâl vereyim : Ben 2001 senesinde, henüz 42 yaşımda iken emekli oldum. Hatta, istese idim, 39 yaşımda da emekli olabilirdim ; yâni o hakkı kazanmıştım.
Şimdi düşünelim : Bir insanın, meslek hayatında en yüksek tecrübe ve müktesebâta sâhip olduğu ve Devletine de en fazla faydasının olacağı bir yaş döneminde, emekli olmasının, hakikaten Devletimize her açıdan zararı vardır.
Hem ömrünün sonuna kadar, Hazineye yük... Hem de sivil sektörde yeni bir işe girerek, genç insanların önlerinin kapanmasına sebep olmak... Evet, TÜRKİYE'de işsizliğin en büyük sebeplerinden birisi de budur efendim....
Genç emekliler, hayata yeni atılan insanların önlerini kapatıyorlar, maalesef.
Özel sektörde bir "genç emekli" tercihi var ; bunu da herkes biliyor. Niçin...? Çünkü adamın zaten emekli maaşı var ; daha "mütevâzi" ücretlere kolayca razı oluyor...
............................................................................................
Kıymetli dostlarım, AK Parti Hükümetlerinin, 18 Sene içinde yaptığı en büyük..., ve mâalesef, en "göze görünmeyen" hizmetlerinden birisi de, işte bu "şirâzesinden çıkmış" SGK Sistemine esaslı bir neşter atması, ıslâh etmesi ve istikrâra kavuşturmuş olmasıdır.
Karşımızdaki İç ve Dış Şer ve Küfür Cephesi, işte bu sistemden memnun olmayan bir kısım insanlarımızın hislerini istismâr ederek, onları örgütlemeye ve Hükümetimizi baskı altına almaya çalışıyor.
Çünkü gayet iyi ve "tecrübe ile" biliyorlar ki, TÜRKİYE'yi yıkmanın yolu, TÜRK MÂLÎ SİSTEMİ'ni "felç etmekten" geçiyor. Bunun da en kısa, en kestirme ve en müessir yolu da, SGK Sistemini yeniden ifsâd etmekten geçiyor.
Bugün Kahraman Reisimiz / Cumhurbaşkanımız, hakikaten şahsına ve müktesebâtına tam tetâbûk eden bir açıklama yaptı ; "Bize seçim kaybettireceğini bilsem bile, Milletimin zararına olacak bir işi ben asla yapmam !" dedi.
Cumhurbaşkanımız hakikaten siyâsî hayatının hiçbir döneminde "popülist" olmadı. Olsa idi zâten biz hiçbir belediyeyi CHP'ye kaptırmazdık. ( düşünün ki insanlar İSTANBUL'da CHP'nin "bedava ekmek-su-süt" propagandasına aldandılar ).
............................................................................................
Kıymetli dostlarım, aklın yolu bir'dir ve hakikat tek'tir.
Bu meselede Milletimizin de, Devletimizin de selâmet, refâh ve beka'sının, hângi istikamette ve nerede olduğu da bellidir.
Bu meseleyi istismâr eden şer ve küfür cephesinin niyetinin de, bugün "düşük yoğunluklu bir savaş" yapan TÜRKİYE'nin önünü, "en kritik bir zamanda" kesmek olduğunu, akıl, iz'ân, insâf, vicdân ve adâlet sâhibi herkes görüyor ve biliyor.
Ancak...
Milletin "yeni bir dayak yemek" arzusu nüksetti ise, buna karşı yapılacak birşey de yoktur.
Cumhurbaşkanımız, Devletimizin ve Milletimizin "âli menfâatleri" istikametinde tavrını gayet açık olarak ve merd'âne bir şekilde ortaya koymuş ve "gemileri yakmıştır".
EYT konusunda popülizm yerine realizmi tercih eden RTE'yi kutluyorum! İması dahi %5 oy getirecek olan bir uygulamayı kesin bir dille reddetti. Günü değil geleceği düşündü ve tebriği haketti.
Vatandaşlar olarak şimdi bize düşen, bu kahraman, fedâkâr, cesûr ve dirâyetli ULÛL'EMR'in yanında yerimizi almak ve DAĞ GİBİ durmaktır. Esâsen bunu yapmak hem Dinî bir vecîbe ( şart-mecbûriyyet ) ve hem de millî bir vâzifedir.
Fransada emeklilik yasi 60 idi.2009 da yeni yasa ile 62 ye uzadi ve 2020 de uygulanacakken 2017 ye cekildi yani 62 yasinda emekli olursan yari maas 5 sene sonra tam maas emekli olmak istersen 67.Biz daha mi zenginiz fransadan ? Hollanda da 67 yaşa çıkarıldı ki her sene bütçe fazlası veren bir ülke. Ilk iki sene boyunca emekli maaşı, 2 seneden sonra ise asgari geçim maaşı alıyorsun. Yani prim ödeyerek çalışan 2 sene boyunca , prim ödemeden yaşlılık maaşı alandan fazla maaş alıyor. 2 Sene sonra ise esinleniyor. Ve bu maaş 2 ye bölünüyor. Yarışı eşin hesabına diğer yarısı kendi hesabina Tum bunlar ne icin adamlar ölmeyi bilmiyorlar 85-95 arasi ölüm yaşi.Eger uzatmazlarsa devlet batiyor.35 sene calisan birine 60 yasinda emekli olsa 25-30 sene emekli maasi demek cok maliyetli hic bir ulke kaldiramaz bu yuku zaten avrupa yaslaniyor ve tembellesiyor.
DURMAK YOK, YOLA DEVÂM İNŞALLAH.
Selâm ve dua ile.
Milli Güvenlik Konseyi