Anayasayı ülkeyi kimin yöneteceği sorusunun cevabının kodlandığı hukuksal metin olarak tanımlamak mümkündür. Önümüzdeki nisan ayına kadar gündemimizin Anayasa Referandumu olacağı açık.
Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu, bu yeni anayasanın bir zihniyet dönüşümü ile birlikte Yeni Türkiye’nin inşasında önemli bir kilometre taşı olduğunu 2006’li yıllardan beri defaatle zikrettik. İlk olarak dostum Halil İbrahim Çelik Bey’in editörlüğünü yaptığı sivilvizyon.net sitesinde ifade ettiğimiz Yeni Bir Zihniyet, Yeni Bir Anayasa ve Yeni Türkiye tartışmaları hiç gündemden düşmeden bugünlere kadar devam etmektedir. Nisan 2017’de önümüze gelecek olan Anayasa Değişikliği yeni bir Anayasa olmasa da 1960 Anayasası ile kurulan ve 1982 Anayasası ile pekiştirilen ‘Milli İradenin Anayasal Bürokratik Kurumlar Üzerinden Kontrolü’ paradigmasını işlevsiz kılacağı için önemlidir.
Nisanda önümüze gelecek Anayasa değişikliği paketi ile ilgili söylenebilecek ilk şey, 2007 Anayasa değişikliklerinin devamı bir düzenleme olduğudur. 2007 Anayasa değişikliği ihtiyacı Kanadoğlu’nun icat ettiği 367 Hukuk Garabetinden sonra doğmuştu. Krizi meclis yönetemeyince Millet 15 Temmuzdaki gibi insiyatif alarak Cumhurbaşkanı seçme yetkisini uhdesine alarak krizi çözmüştü. 2007 Anayasa Değişikliği ile halk tarafından seçilen, halkın siyasal desteğine sahib bir Cumhurbaşkanı modelinin, parlamenter sisteminin sembolik temsil düzeyi ile yetkileri sınırlı Cumhurbaşkanı modeli ile uyumlu olamayacağı o günlerde de tartışılmıştı. Doğru bir kaygı idi. Bu nedenle 2017 Nisan Referandumunu, 2007 yılında başlayan yarım bıraktığımız bir sürecin nihayetlenmesi olarak değerlendirmek mümkündür.
Nisanda önümüze gelecek Anayasa değişikliği paketi ile ilgili söylenebilecek bir diğer husus, Haziran 2015 seçimlerinde oluşan parlamento aritmetiğinin hiçbir şekilde hükümetin kurulamayacak olmasının yarattığı travma olduğunu düşünüyorum. 2015 Haziran seçimlerinde Ak Parti %42 oy almasına rağmen hükümet kurmak için gerekli sayıda milletvekili çıkaramamıştı. Diğer partilerde bir araya gelemiyordu. Yapılabilecek yeni bir seçimde de bu tablonun değişeceğine dair somut bir veri yoktu. Türkiye kritik bir süreçte bir hükümet krizinde olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan’ın çizmiş olduğu stratejiyi büyük bir başarı ile uygulayan Hemşehrimiz Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümet krizinin devlet krizi haline dönüşmesini engellemişti. Ama parlamenter sistem için bu durum büyük bir defo idi ve bu defodan kurtulmanın en ideal çözümü yasama-yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığı sisteminin tesisi idi. Nisanda oylayacağımız husus esasında budur. Bir daha bu milleti hükümetsiz bırakmamanın, yönetim krizi yaşanmamasının tedbiridir.
Referandumla ilgili algı mühendisliği çalışmalarına da dikkat çekmek istiyorum. Bazen paranoya düzeyine erişen bir korkudan bahsetmek istiyorum. Başkanlık sisteminin, bizdeki adı ile Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin diktatörlüğe zemin hazırlayacağı algısı… Unutulmamalı ki; Hitler parlamenter sistemle Başbakan seçilmişti, parlamenter sistem içinde demokratik kurallar ile başbakan olmuş ardından, Milli Şef, Führer, Hitler olmuştu. Diktatörlükle mücadelede önemli olan toplumsal dokunun, sosyal genetiğin hukuk dışılığa direnme kapasitesidir. 15 Temmuz İhanet Kalkışmasında, Balyoz, Ergenekon Darbe süreçlerinde, 367 Hukuk Garabetlerinde, E-Muhtırada, 28 Şubat Post-Modern darbelerinde Milletimiz bu kapasitesini göstermiştir.
Referandumla ilgili algı mühendisliği çalışmaların da dikkat çekilecek bir diğer hususta bir hükümet etme biçimi olarak Başkanlık Sistemi-Parlamenter Sistem tercihi ile ülkenin coğrafi alan esasında yönetim tercihi olan Üniter Devlet-Federal Devlet arasındaki tercihlerin bilinçli bir karıştırmaya tabi tutularak aynı düzlemde tartışılmasıdır. Başkanlık sistemi ile yönetilen federal devletler olduğu gibi üniter devletler de vardır. Veya parlamenter sistemle yönetilen Üniter Devletler ‘Türkiye gibi’ olduğu gibi Federal Devletlerde ‘Almanya gibi’ vardır. Algısal mühendisliğe izin vermeyelim.
Bir sonraki yazımızda inşallah Parlamenter sistemin Cumhurbaşkanı-Başbakan dualitesine ve sanal dengesine dair düşüncelerimizi paylaşacağız.
http://www.memleket.com.tr/yeni-turkiyenin-insasi-icin-23268yy.htm
http://www.memleket.com.tr/yeni-bir-zihniyet-yeni-bir-anayasa-yeni-bir-turkiye-20958yy.htm
http://www.memleket.com.tr/yeni-anayasa-arayisinda-ozgurluk-ve-guvenlik-paradoksu-22509yy.htm
07 Şubat 2017, 16:01
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.