Milleti oluşturan fertleri birbirine bağlayan yaklaştırıcı ve kaynaştırıcı bir bağ olan dil, bir toplumun milli kültür ve milli iradenin ilerlemesi ve gelişmesinde o toplumun ulusal kimliğini göstermesinde en önemli etkenlerden biridir.
Milleti millet yapan dili ve kültürüdür. Milletler ancak dilleri ve kültürleri sayesinde varlıklarını koruyabilirler. İnsanlar hangi kültür çevresinde bulunurlarsa bulunsun hangi dine sahip olursa olsun, dil kadar mühim değildir. Ancak bir milletin dili yok olduğu an, o toplumdan söz etmek mümkün olamaya bilir.
Dile sahip çıkmak, dildeki kelimeleri kendi kaynaklarıyla zenginleştirmek, korumak ve kullanmak ile mümkündür. Dilimiz her dönem başka dillerin etkisine maruz kalmıştır. Dilimizin bir dönem başta Arapça, Farsça ve diğer batı dillerinin girmesi Türkçenin erozyona uğratmasının etkisiyle bazı Türkçü aydınları hareket geçmiştir. Ahmed Vefik Paşa, Ömer Seyfeddin, Ziya Gökalp, Mehmed Emin Yurdakul gibi Türkçüler sade Türkçe ile yazma yoluna gittiler. Dilimizdeki başta Arapça, Farsça ve diğer batı dillerindeki kelimeleri tasfiye etmiş, İstanbul Türkçesi esasında bir yazı dilinin ortaya çıkmasına gayret göstermişlerdir. Bu konuda en ciddi adımı Mustafa Kemal Atatürk atarak 1932 senesinde açtığı Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) bu hususta gerekli çalışmaları başlatmasına sebep olmuştur.
Özellikle 20. asrın sonlarında çeşitli ilim sahalarındaki hızlı gelişmeler, teknolojinin yaygınlaşması iletişim araçlarının kullanımının sıklaşması, bizleri anadilimizden oldukça uzaklaştırmaya başlamıştır. Ayrıca ana dili bilincinin gelişmemiş olması, dile ait kuralların yeterince bilinmiyor olması, yabancı sözcük kullanma tutkusu ile yabancı dillerden gelen kelimelerin dilimize yaptığı baskı, Türkçeyi yabancı dillerin yapısına benzetme çabaları, özenti, kelime ve bilgi eksikliği, yeterli bir dil eğitiminin verilmemiş olması Türk dilinin ve kültürünün yozlaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Yanlış telaffuzlara, bozuk cümle yapılarına, anlatım bozukluklarına, vurgu ve tonlama yanlışlıklarına, yazım hatalarına dayalı kullanılan dil, ana dili gelişimini tehlikeye sokmaktadır.
Diller arasında etkileşim gayet doğaldır. Milletler gibi diller de birbiri ile etkileşim halindedir. Her dil illaki diğer bir dilden kelime alıp vermiştir. Bunda bir sorun yokmuş gibi görülsede , bir dilin başka bir dilin egemenliği altına girmesi o dilin özünü kaybetmesine yok olmasına sebebiyet verir. Bu açıdan, Türkçenin günümüzde maruz kaldığı sorunlar dikkatli incelenmeli ve bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.
Türkçemizin, yeryüzünde en çok konuşulan diller sıralamasında 5. sırada yer almaktadır. Türkçe hem konuşan sayısı açısından hem de dünyanın en eski dillerinden biri olması açısından önemli bir değere sahiptir. Geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri güzel Türkçemizi korumak, geliştirmek, zenginleştirmek olacaktır. Bu konuda herkese önemli görevler düşüyor. Ana dili bilinci, ana dili sevgisi oluşturulmalı, Türkçenin öğretimindeki aksaklıklar dikkate alınıp gerekli çözüme kavuşturularak ana dili eğitimine gereken önem verilmelidir. Öncelikli olarak yapılması gerekenlerin başında, eğitim kurumları aracılığıyla özellikle çocuklara ve gençlere dili koruma,düzgün kullanma, yazma bilincini kazandırmaktır. Bu konuda en büyük görevi üstlenen tüm öğretmenlerin ana dili doğru kullanmalarına, kullandırmalarına gereken önem ve hassasiyet verilmeli, yapılması ve uygulanması gerekenler ivedilikle yapılmalıdır .
Unutulmamalı ki dil, bir ülkenin milletin kültürünün aynası ve kalbidir…
Sözümü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dilin önemini ve korunmasını belirten birkaç sözüyle bitirmek istiyorum,
_Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor.
_Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir.
_Zengin sözlüğümüzün toplandığı gün, milli varlığımız en kuvvetli bir dal kazanacaktır. Bizim milliyetçiliğimizin esası dil birliğinin korunmasıyla mümkün olacaktır.
_Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir.
_Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duygusunun gelişmesinde başlıca etkendir.
_Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin.
_Milli bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.
_Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
_Türk dilinin kendi benliğine, aslında güzellik ve zenginliğe kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, ilgili olmasını isteriz.
_Türk dilinin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın vasıtasından faydalanmalıyız. Her aydın hangi konuda olursa olsun yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hale getirmeliyiz.
_Bir ulusun dili, bütün bilim kavramlarını oluşturacak şekilde gelişmemişse, o ulusun bilim ve kültür alanında bir varlık göstermesi beklenemez.
_Başka dillerdeki her bir sözcüğe karşılık olarak dilimizde en az bir sözcük bulmak ya da türetmek gerekir. Bu sözcükler kamuoyuna sunulmalı, böylece, yaygınlaşıp yerleşmesi sağlanmalıdır.
_Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır.
Kalın Sağlıcakla...
Sitemizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarımız Üzerindende Takip Edebilirsiniz.. İlginiz İçin Teşekkür Ederiz Kamusaati.com
Bu yazının tüm hakları www.kamusaati.com'a aittir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 36. maddesi uyarınca alıntılanamaz. Telif hakları saklı tutulmuş bu yazının alıntılanması halinde yasal takip yapılacaktır. ©