ABDAL İLE APTAL...
Birbirine benzer halk tarafından karıştırılan anlamları bakımından ayrı olan iki farkli kelime....Abdalın TDK’daki karşılığı; gezgin derviş, yaşlı adam, iyi niyetli kimse, kalender. Aptalın TDK’daki karşılığı; zekası pek gelişmemiş, zeka yoksunu, alık, ahmak.
Bazı kelimeler zaman içinde anlam kaymasına uğrayabilirler, abdalında aptala doğru kayıp türemesi, kullanılması da böyle olmuştur muhtemelen... Görüldüğü gibi bir tek harf, kavram karşılıklarında çeşitliliğe ve anlam değişikliliğine,bilip bilmeden kullanılmaya sebep olabiliyor. Oysaki Abdal ile aptal arasında anlam olarak oldukça fark var.
Bu arada yıllarca Abdal sözcüğünü yerine göre dervişler, evliyalar, erenler için kullanıldığını ve Anadoluda bazı yörelerde gönlünü Allaha veren dünya ile ilgisini kesen insanlar için kullanılan bir ünvan olduğunuda da söylemeden geçemeyeceğim. Abdallık kültürümüzü oluşturan mozaik taşlarından biri ise böylesine arka planı ve anlamı güzel olan apdalı, aptal ile aynı anlamda kullanmanın bilinçsizliği ile aptalın yerine koyarak kullanmak ne kadar dogru olurki.
Bu konuyla ilgili edebi çevrelerde de pek çok yazı yazılmış, abdal ile aptalın arasında gayet derin, farklı bir çizgi oldugunun farkına varılmasına dair oldukça düşündürücü vurgular yapılmıştır.
Hadi öyleyse biraz dikkatle özveriyle bu anlam karışıklığını çözmek, hatırlayıp hatırlatmak için birkaç sözü paylaşalım... Kim bilir belki herkesin bu aralar bu vurguyu hatırlamaya ve düşünmeye ihtiyacı vardır...
Aptallığı degilde Abdallığı seçmenin, Aptal yerine artık koyulmamanın uyanışının umuduyla iyi okumalar...
_Abdal hali değişen demektir, aptal değişmeyen o nedenle ilki evrilir ikincisi devrilir.
‐Abdal meşgul eder, aptal işgal eder. O nedenle ilkine koltuğu, ikincisine kapıyı göster!
-Abdal değerli olana değer verir, aptal önemli olana.
-Abdal nedene bakar, aptal sonuca bu yüzden ilki ayrılır, ikincisi bayılır.
-Abdalın bizi vardır , aptalın beni.
-Abdal us diye ısrar eder, aptal sus diye.
-Abdal düşünür uyumaz , aptal uyur düşünmez.
-Abdal başkalarını bilmez kendini bilir, aptal kendini değil başkalarını bilir.
-Güzel değince aptalın aklına kadın gelir , kadın değince abdalın aklına güzel.
-Abdal anlamak , aptal anlaşılmak ister. Oysa ilkinin anlaşılmaya ikincisinin anlamaya ihtiyacı vardır.
-Abdal iyinin peşinden koşar,aptal olansa çıkarın. Bu yüzden ilki acı çeker ikincisi zarar eder.
-Aptal bir oylamanın sonucunun oy birliği ile alınmasına sevinir, abdal oy çokluğu ile.
-Abdal borçlu gibi sevdiğinden bedel ödemekten çekinmez, aptal ise alacaklı gibi sevdiğinden en küçük anlaşmazlıkta hacze gider.
-Aptal zamanın ne olduğunu bilmez ama vaktin kaç olduğunu bilir, abdal zamanın ne olduğunu bilir ama vaktin kaç olduğunu bilmez.
-Aptal çoğu bulamadığı için üzülür, abdal azı bulduğu için sevinir. İlkinin nedeni hırs ikincinin nedeni kanaattir.
-Abdala koltuğu , aptala kapıyı göster ilki az meşgul eder ikincisi çok işgal.
-Aptal coğu şeyden ya nefret eder ya da hayranlık duyar, abdal ise ne hayranlık duyar ne nefret eder sadece anlamaya çalışır.
-Maksadı ifade etmenin yolu üçtür: hakikat, mecaz, kinaye. Aptal hemen hakikatin üstüne atlar, abdal ise mecaz ve kinayenin ardına bakar.
-Abdal sık ama yumuşak bir şekilde yere düşen kar taneleri gibi sükunetle konuşur, aptal ise hınçla yağan dolu taneleri gibi öfkeyle.
-Abdal abdalı bulunca susar anlar. Aptal aptalı bulunca aptal aptal konuşur.
‐Sultanlardan uzak dur ey talib, abdal uzak durur, aptal duramaz, bu nedenle kullanılan ilki değil, hep ikincisi olur.
‐Derin çelişkiler karşısında, abdal olan tarafsız kalır, aptal olan kayıtsız. Kuşku irfan’ın alametidir çünkü.
‐Abdal sözün hakikatinden etkilenir, aptal ise retoriğinden. Sen sen ol aptal olma.
-Aptal Batı'ya (Doğu'ya) ya hayranlık duyar, ya nefret eder, abdal ise ne hayranlık duyar, ne nefret eder, sadece anlamaya çalışır.
(Dücane Cündioğlu)
-Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.
(J.B.Moliere)
-Tehlike gelmeden görenlere Abdal denir, Geldiğinde görenlere Aptal, Gelse de görmeyenlere Ahmak..
(Anonim)
....