Uluslararası literatüre ilk kez siyasi bir terim olarak 1815 Viyana kongresinde giren ‘’Şark Meselesi’’ifadesi o dönem Osmanlı topraklarının Avrupalı devletlerce paylaşılması olarak anlamlandırılmaktaydı. Bu meselenin derin tarihsel alt yapısını iyi analiz edersek esasında dinamik bir meselenin var olduğunu daha iyi kavrarız. Günümüz siyasi gelişmelerini sağlıklı tahlil edebiliriz. Meselenin çıkış noktası 1071 Malazgirt sonrası Müslüman Türklerin Hristiyan Roma (Doğu) toprağı olan,kadim Anadolu topraklarını Türkleştirmeleri ve İslamlaştırmalarıdır. İlayı Kelimetullah davasıyla Anadolu nun yurt tutulmaya başlanması Batı Hristiyan dünyasında hazımsızlık ortaya çıkarmış. Papa'nın teşvikiyle Müslüman Türkler üzerine Haçlı seferleri başlatılmıştır. 13. yüzyılın ilk yarısına kadar fasılalarla süren bu seferler Hristiyanlar için hüsranla neticelenmiştir. Bu seferlerde motivasyonu arttırmak için Kudüs'ü hedefe koyan Papalık yaşanan başarısızlık akabinde itibarının ve nüfuzunun zayıfladığını görmüştür. Anadolu üzerindeki emellerini buzdolabına kaldırmak zorunda kalan Batı bu durumu kabullenir gibi görünmüştür. Esasında Haçlı seferleri ile Doğu dünyasını yakından tanıma fırsatı bulan Batı bu ileri Dünya'dan öğrendiği kağıt, barut, pusula, matbaa vs. ile modern Avrupa'nın temellerini atmış oldu.
Haçlı seferlerinin ikinci perdesi ise Osmanlıların Balkan topraklarına geçmesiyle açılmıştır. 1363 Edirne nin fethiyle başlayan süreç 1448 2.Kosova savaşıyla sona ermiş ve Avrupa, Balkanların Türk yurdu olduğunu kabullenmek zorunda kalmıştır. Klasik dönemin Osmanlı hükümdarları uyguladıkları usta siyasetle olası haçlı seferlerinin önünü kesmişlerdir.Osmanlı nın batıya doğru ilerleyişinin durması ve 1683'de Türklerin ikinci kez Viyana kapılarından dönmesi sonrası Papa nın dahliyle oluşturulan ‘’Kutsal ittifak’’ ülkeleri haçlı seferleri furyasını yine sahneye koymuşlardır.Balkan topraklarını büyük ölçüde Türklerden alan Batı,kurmuş oldukları her türlü şer ittifak odakları marifetiyle Osmanlının sonunu hızlandırmışdır.
Bununla da yetinmeyen Batı, Türkleri Anadolu dan da çıkartmanın planlarını kurmuş ve bunu pratiğe dökmeye çalışmıştır.Nasıl Malazgirt de Alparslan'dan, Miryokefalon'da 2. Kılıçarslan'dan, Sırpsındığı ve Kosova'da Murat Hüdvendigar'dan, Niğbolu'da Yıldırım dan, Varna ve Kosova'da 2. Murad dan tokat yediyseler nihayet Anadolu da Mustafa Kemal'den de eş değer bir şamarı yüzlerinde hissetmişlerdir.
Hülasa bu topraklarda bize rahat yoktur.Atalarımızdan yadigar kalan bu aziz vatan toprağının kıymetini bilmeliyiz. Dahili ve harici her türlü şer odağına karşı birlik ve dirliğimizden asla ödün vermemeliyiz.unutmamalyız ki Müslüman Türk evladının acziyete düşmek gibi bir lüksü olamaz çünkü garbın afakını saran çelik zırhlı duvar her daim var olacaktır ama göğüslerimizdeki iman dolu yürekler ile sırtımız yere gelmez.korkmayın Allah bizimle beraberdir…
13 Aralık 2016, 12:35
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
şahbalı - 8 yıl önce
Kalemine sağlık Mustafa hocam
Mustafa kara - 8 yıl önce
Tebrik ederim