Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, referandum kapsamında Ankara Keçiören'de şehit aileleri ve esnaf ziyaretlerinde bulundu. Bozdağ, 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit düşen Cengiz Polat’ın ailesini ziyaret etti. Keçiören'de vatandaşlarla bir araya gelen Bakan Bozdağ, esnafla bir araya geldi. Bakan Bozdağ’a Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ve Ak Parti Keçiören İlçe Teşkilatı Başkan'ı Zafer Çoktan eşlik etti.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, referandum kapsamında Ankara Keçiören'de şehit aileleri ve esnaf ziyaretlerinde bulundu. Bozdağ, 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit düşen Cengiz Polat’ın ailesini ziyaret etti. Keçiören'de vatandaşlarla bir araya gelen Bakan Bozdağ, esnafla bir araya geldi. Bakan Bozdağ’a Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ve Ak Parti Keçiören İlçe Teşkilatı Başkan'ı Zafer Çoktan eşlik etti.
Adalet Bakanı Bozdağ, Yozgatlı Dernekler Federasyonu tarafından düzenlenen toplantıda 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni anlattı. Bakan Bozdağ'ın konuşmasından bazı bölümler şu şekilde:
15 Temmuz 2016 hain ve kanlı darbe girişimini yansıtan bir yansıyı hep beraber izledik. Rabbim bir daha 15 Temmuzları bu millete, bu devlete yaşatmasın inşallah. Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Gazilerimize, sıhhatli uzun ömürler diliyorum.
15 TEMMUZ ARDINDAN TÜRKİYE'DE YENİ BİR SAYFAYI AÇMA ZARURETİ ORTAYA ÇIKTI
Türkiye yeni bir dönüm noktasındadır. Türkiye hükümet sistemi tartışmaları uzun zaman yapıldı. Yaklaşık 93 yıldır, belki de 150-200 yıldır Türkiye'de yaşanan tartışmaların başında Türkiye'nin nasıl bir hükümet sistemiyle yönetilmesi tartışması gelmektedir. Bir parlamenter sistemi bir dönem içinde tercih ettik, onunla ülkemiz yönetildi, yönetiliyor. Ancak, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra Türkiye'de yeni bir sayfayı açma zarureti ortaya çıkmıştır. MHP'nin Sayın Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli de yaşanan bu gelişmeler üzerine Türkiye'nin önünü açacak yeni bir kapıyı aralamıştır. Neden Türkiye sistemi değiştirmek zorundadır. Dönüp baktığınız zaman milletimizin ve devletimizin bekası, varlığı, istiklali, istikrarı ve istikbali için Türkiye'nin bu sistem değişikliğini yapma ihtiyacı var.
DÖRT BİR YANIMIZ YANGIN YERİ
Bizim dört bir yanımız yangın yeri. Suriye 2011'den beri savaşta, Irak 2003'ten beri iç çatışmayla boğuşuyor, Türkiye Irak'tan ve Suriye'den gelen 3 milyon civarında göçmenle uğraşıyor, onları ağırlıyoruz ülkemizde. Öte yandan PKK terör örgütü, DEAŞ terör örgütü, DHKP-C terör örgütü ve FETÖ dahil 10 ayrı terör örgütüyle bugün Türkiye eş zamanlı mücadele etmek durumunda. Dünyada 10 civarında terör örgütüyle eş zamanlı mücadele yapan Türkiye'den başka ikinci bir ülke yoktur. Terör tehdidi altında olan başka da bir ülkede yoktur.
TÜRKİYE GÜÇLÜ OLURSA ÖNÜNÜ KESEMEYİZ DİYORLAR
Türkiye'nin zayıf olmasını, istikrarsız olmasını, güçsüz olmasını, bu coğrafya da olup biten her şeye sağır ve kör olmasını isteyen bir dolu dünya var, bir dolu güç var. Diyorlar ki; 'Eğer ki Türkiye güçlü olursa istikrar olursa, refah olursa, huzur olursa, barış ve güven olursa, Türkiye'nin önünü biz kesemeyiz.' Türkiye istikrarsız kalsın, Türkiye zayıf iktidarlarla yönetilsin, Türkiye kuruşa muhtaç olsun, IMF'nin, AB'nin, Avrupa Konseyi'nin kapısında aciz ve biçare noktada dursun. Onun için ne lazım? Zayıf hükümetler lazım, istikrarsızlık lazım, kargaşa, kriz, kaos, terör, şiddet lazım. Hepsini bol bol Türkiye'nin üzerine boca ediyorlar. Ama hamdolsun 3 Kasım 2002'den bu yana Türkiye'de hep istikrar var. Siyasi istikrar var, güçlü iktidar var, parlamentoda bizi çoğunluk yaptınız, hükümet ettiniz, Cumhurbaşkanını bizim liderimizden seçtiniz.
EMR-İ HAK VAKİ OLDUĞUNDA GİDECEK
Peki biz niye sistem değişikliğini istiyoruz, bu kadar istikrar var da bunlar neden sistem değişikliği istiyor. Biz değişikliği şundan istiyoruz; Tayyip Erdoğan, AK Parti geçici, fani. Millet 'Hayır' dediğinde bitecek, millet siyaseten başka bir noktaya getirdiğinde başka bir şey olacak. Ya da emr-i hak vaki olduğunda gidilecek. Onun için diyorlar ki Tayyip Erdoğan, şuanda görevinin başında bir dönem daha millet seçerse bir dönemi var. Ama ondan sonra Tayyipsiz bir Türkiye gelecek. Tayyip beyi Türkiye'nin siyasetinden çektiğinizde siyasi istikrar felan Türkiye'de kalmaz. Çünkü bizim mevcut parlamenter sistem doğrudan siyasi istikrar ve güçlü iktidar doğurmuyor. Atatürk ile bir istikrar var, güçlü iktidar var. Menderes ile istikrar, güçlü iktidar var. Turgut Özal ile istikrar var, güçlü iktidar var. Tayyip Erdoğan ile istikrar, güçlü iktidar var. Buna baktığımızda mevcut sistem siyasi istikrarı ancak güçlü liderler sayesinde kurabiliyor.
HALKIYLA BULUŞAN, KUCAKLAŞAN GÜÇLÜ LİDERLER OLURSA İSTİKRAR ÇIKIYOR
Halkıyla buluşan, kucaklaşan güçlü liderler olursa istikrar çıkıyor. Öyleyse Türkiye'nin bu sistemiyle devamı halinde, Tayyip Bey'den sonra istikrar için, biz yeniden yeni Tayyip Erdoğan, yeni bir Turgut Özal, yeni bir Adnan Menderes, yeni bir Atatürk beklemek zorundayız. Sistem başka türlü istikrar doğurmuyor. Onun için biz diyoruz ki öyle bir sistem kuralım ki, sistemin kendisi siyasi istikrar doğursun, güçlü iktidar kursun. Türkiye'nin içinde milletin iktidarına Ankara'da ortak olanlar ve millete rağmen iktidar olanlar ve zayıf Türkiye isteyenler nasıl bakıyorlar, şöyle bakıyorlar; AK Parti dönemler bir yol kazasıdır, geçicidir, nasıl olsa Tayyip Bey bir gün siyaseti bırakacak veya bir şekilde fani olduğu için emr-i hak vaki olacak, biz 5 yıl sonra, 10 yıl sonra bu dönemden kurtulacağız, yeniden istikrarsız bir Türkiye, yeniden bir ne dersek onu yapan iktidarlar, yeniden aciz hükümetler dönemine geçeceğiz bizim dümen kaldığı yerden dönmeye devam edecek. Onun için direniyorlar.
LİDERLERE BAĞLI İSTİKRAR DEĞİL, SİSTEMİN KURDUĞU İSTİKRAR OLACAK
Biz de diyoruz ki; sistemi sağlam kuracağız, bundan sonra liderlere bağlı istikrar değil, sistemin kurduğu bir istikrar Türkiye'de olacak. Liderlere bağlı güçlü iktidar değil, sistemin tesis ettiği güçlü bir iktidar Türkiye'yi yönetsin. Daima istikrar, daima güçlü iktidar Türkiye'ye sürekli kazandıracaktır. Bakın ben Avrupa'daydım. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinde konuştum Genel Sekreterle, AİHM Başkanı ile görüştüm. Almanya'da Türk toplumuyla bir araya gelecektik. Salon kiralanmış, pazartesi günü oradaki Türk toplumu belediyeye bildirimde bulunmuş. Adres bildirilmiş, kim gelecek onu bildirmiş, kaç kişi gelecek onu bildirmiş, çarşamba günü belediye yetkilileri, polis ve organizasyon heyeti adına bir vatandaşımız ortak tutanak imzalıyorlar. 500 kişi gelecek, fazla gelirse şöyle yapacağız, program şu kadar sürecek vesaire, beraber imza altına alıyorlar. Polis bakan nereden girecek hangi kapıdan girecek onun dahi tespitini yapıyor. Buradan gelecek buradan girecek diye. Her şey yolunda biz aslında belediye yardım yapmak istiyor bu toplantıda.
BELEDİYEYE ALDIRILMIŞ BİR KARARDIR
Ama perşembe günü olduğunda her şey birden bire değişiyor. Hatta Adalet Bakanı benimle görüşme talebinde bulundu biz de tamam dedik o gün 18.00’de bir araya gelecektik. Saat 14.00 sularında belediye bir karar alıyor toplantı iptal oluyor. Arkasından başka bir yer yedeklerini hazırlamışlar bunlar bir hinlik düşünecek diye düşünmüşler. Bu sefer oraya da polis izin vermiyor. Çok net söylüyorum. Belediyenin aldığı bu iptal kararı belediyenin kendi iradesiyle aldığı bir karar değil belediyeye aldırılmış bir karardır. Bu belediyeyi aşan bir durumdur. Federal hükümetin baskısı veya Alman gizli istihbaratının baskısı olabilir. Hangisi onu baskı yapanlar bizden daha iyi bilir. Ama biz biliyoruz ki bu karar Karlsuhe Belediyesi’nin kararı asla değildir. Onu aşan ve ona aldırılmış olan bir karardır. Nitekim Alman Dış İşleri Bakanı, Alman Başbakan sayın Merkel yaptığı açıklamalarda bizim bu karar etkimiz yok dedi. Ama Alman Belediyeler Birliği adına yapılan açıklamada ise kusura bakmasınlar dediler. Bu bizi aşan bir karar dediler ve resmen adres olarak merkezi hükümeti gösterdiler. Çok açık net.
YANLIŞ YAPILMIŞTIR DEMEDİLER, ELEŞTİRİDE BULUNMADILAR
Alman Başbakan, Alman Belediye başkanı yanlış yapmıştır demiyor. Dış İşleri Bakanı da yanlış yapmıştır demiyor. Biz bir demokrasi ülkesiyiz insan hakları, ifade hürriyeti, toplanma hakkı bizim ülkemiz için vazgeçilmezdir. Türk Adalet Bakanı’na yapılan saygısızlıktır bizim demokrasimizi zedelemiştir diye bir eleştiride de bulunmadılar. Sonrada kalkıp Türkiye’ye demokrasi dersi veriyorlar. İfade hürriyeti ve başka başka haklardan dem vuruyorlar. Siz önce dönün kendinize bakın. Regal bir toplantıyı, meşru hükümetin bakanının katılmasına ve orada konuşacak olma ihtimaline tahammül gösteremiyorsunuz. Konuşmaya değil bizim konuşma ihtimalimize tahammül göstermiyorlar. Nasıl demokrasi bu?
TERÖRİSTLER CİRİT ATIYOR, BUNLAR HİMAYE EDİYOR
PKK’nın teröristleri cirit atıyor. DHKP-C’nin teröristleri cirit atıyor. Fetöcü teröristler cirit atıyor. Darbe yapan alçaklar orda cirit atıyor. Alman hükümeti bunları himaye ediyor ve her yerde koruyor, kolluyor. Teröristlere hürriyet ama temiz insanlara, kanunlara, demokrasi ve hukuka saygısı olan insanlara ise her türlü engelleme çıkarıyorlar.
MERKEL DE KONUŞACAK YER BULAMAZ
Buradan diyorum ki Almanya’ya bir kez daha eğer ‘antisemitizm, islamafobi, ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığına karşı Almanya’nın yöneticileri ve siyasetçileri seslerini yükseltmez, bu aşırılıklara karşı mücadele etmezlerse korkarım ki on sene on beş sene sonra Merkel konuşacak yer bulamaz. Onu da konuşturmazlar. Çünkü bu faşizan hastalıklar serpicidir. Yayıldıkça başkalarına tahammül etmez, başkalarına hürriyet alanı açmaz kendi dışında olan herkesi yok eder onun için diyorum ki: Demokrasiye inanan herkes buna karşı durması lazım. Bunun karşısında durması lazım.
TÜRKİYE'YE DÜŞMANLIK EDEN HERKESE KUCAKLARINI AÇIYORLAR
Ama benim bütün bu fotoğraf içerisinde gördüğüm şey şu: Zayıf bir Türkiye istiyorlar. Türkiye’ye düşmanlık eden herkese kucaklarını açıyorlar, imkanlarını veriyorlar, desteklerini veriyorlar ve yardım ediyorlar. İşte Can Dündar orada ben soruyorum Alman Cumhurbaşkanlığı sarayında ağırladılar. Almanya’nın menfaatine bu kişi bir iş mi yaptı? Türkiye’nin menfaatine bir iş mi yaptı? İnsanlığın menfaatine ortak iyiliğe dahi mi bir iş yaptı? Hangi işi başardı ki böylesi bir kabul görüyor? Teröristler aynı kabulü görüyor. Fetöcüler aynı kabulü görüyor. Darbeciler aynı kabulü görüyor. İşin özü şu hemşerilerim Türkiye’nin kim aleyhine çalışırsa baş üstünde ağırlanıyor. Türkiye’ye kim düşmanlık ederse baş üstünde ağırlanıyor. Türkiye’ye kim ihanet ederse ona iltifat ediyorlar. Türkiye’nin kim canını yakar ve acıtırsa onlara en büyük desteği veriyorlar. Onun için biz bütün bu olup bitenleri görüp, her alanda kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumundayız. Kendimize güveneceğiz, kendimize inanacağız, kendi gücümüzle ayakta duracağız, kendi irademizle yolumuzu alacağız. Şimdi referandum süreci var.
BÜTÜN DERT TÜRKİYE’NİN DEĞİŞİMİ YAPMASINA ENGEL OLMAK
Avrupa’daki bütün ülkeler, Amerika’da dahil herkes sanki referandum onların ülkesinde oluyor, sanki Almanya’nın hükümet sistemi değişiyor. Sanki Fransa’nın, Amerika’nın hükümet sistemi değişiyor. Yahu değişen sistem Türkiye’nin hükümet sistemi size ne? Biz karar vereceğiz, bizim lehimize mi, aleyhimize mi, bunun kararını Türk milleti verecek. Ama bakın her bir tarafta Türk milletinin iradesini etkilemek için çalışmalar yapıyorlar. Önümüzdeki günlerde Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere pek çok kurum peş peşine Türkiye'nin aleyhine raporlar yayınlayacaklar. Taslaklar ortada, biz onları da gördük, bütün dert Türkiye'nin bu değişimi yapmasına engel olmak. Bu milletin yararına olan bir değişime bunlar 'Evet' der mi? Demez. Hangi işimize 'evet' dediler, yok." görüşüne yer verdi.
TÜRK MİLLETİNİN VE DEVLETİN BEKASI İÇİN DEĞİŞİM ŞART
İşte PKKlılar çadırlarını AİHM’nin Avrupa Konseyi’nin tam karşısına kurmuşlar, 4 yıldır orada duruyor. Kardeşim PKK Avrupa Konseyi’ne göre terör örgütü mü? Terör örgütü. AB’ye terör örgütü mü? Terör örgütü. Peki neden terör örgütünün standını tam da İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa Konseyi’nin olduğu yere açtırıyorsun. Peki DEAŞ terör örgütüne dair orada bir stant açtırıyor musun? Yok. Peki Avrupa’da herhangi bir ülke aleyhine terör eylemi yapanların stant açmasına izin veriyor musun? Hayır. Ama mesele Türkiye olduğu zaman bakıyorsunuz her türlü himayeyi orada görüyorlar. Onun için ben bu Avrupa seyahatimde gördüm ki bu sistem Türk milletinin bekası ve devletinin bekası, varlığı için değişmesi şart olan bir sistem.
İNADINA DEĞİL, İNANDIĞIM İÇİN ‘EVET’
Bütün Türkiye’nin aleyhine olan kesimler bu sistem değişmesin diye uğraşıyor. Ben bu sisteme inanıyorum ve inanarak anlatıyorum. İnadına ‘Evet’ değil, inandığım için ‘Evet’ diyorum. Ama Avrupa’da gördüğüm bu manzara karşısında artık inançtan da öte bizim bu meseleye canla başla sahip çıkıp, sandıkta evetleri patlatıp, taa Almanya’nın kulaklarını çınlatmamız lazım. Allah’ın izniyle bu millet kendi kararını kendi verecek, kendi göbeğini kendi kesecek, kendi yolunu kendi tayin edecek. Bütün hepsinin derdi, zayıf Türkiye, güçsüz Türkiye, istikrarsız Türkiye.
GÜÇLÜ, KUVVETLİ, KUDRETLİ, İSTİKRARLI BİR TÜRKİYE VAR OLACAK
Biz de diyoruz ki bundan sonra zayıf Türkiye görmek isteyenler hayal kırıklığına uğrayacak, Allah’ın izniyle bugün de yarın da zayıf, güçsüz, istikrarsız bir Türkiye olmayacak. Güçlü, kuvvetli, kudretli, istikrarlı bir Türkiye var olacak ve yolumuza öyle devam edeceğiz. Biz bu sistemi Türkiyemizin geleceği için milletin önüne getiriyoruz. Geçmişte rahmetli Türkeş, rahmetli Erbakan daha siyasi hayatlarının başında söyledi. Ama yapacak güçleri yoktu. Daha sonra rahmetli Özal, rahmetli Demirel söyledi bu sistem değişikliğini ama onlar da gücünü kaybetmişti. Şimdi ilk defa gücü yapabilme imkanı elinde olan Türkiye iktidarı MHP ile anlaşarak bu milletin ve bu devletin bekası ve geleceği için son derece tarihi öneme sahip bu reformun adımını attı. Kararı aziz milletimiz verecektir.
HERKES ELİNİ VİCDANINA KOYARAK HESAP YAPSIN
2002’de AK Parti hükemet oldu sayenizde Irak’ta savaş, Suriye’de savaş, bunca terör var. Gezi hadiseleri, 17-25 Aralık, Kobani hadiselerini yaşadık. 3 milyon mülteci var. Bir sürü terör saldırısı var ve en nihayetinde darbe teşebbüsünü yaşadık, bu kadar olay geldi-geçti başımızdan. Eğer Türkiye’de zayıf bir iktidar olsaydı, siyasi istikrarsızlıklar olsaydı, Türkiye’nin ekonomisi nasıl olurdu? Güvenliği, bölünmez bütünlüğü nasıl, ne halde olurdu? Bunun herkes hesabını elini vicdanına koyarak yapması lazım. Bu kadar fırtınalı bir denizde geminin bütün kasırgaya, fırtınaya rağmen yoluna devam etmesi herhangi bir zarar görmemiş olması işte geminin kaptanının yiğitliğinden, ustalığından, ustaların ustası Tayyip Erdoğan olmasındandır. Şimdi hep beraber uğraşıyorlar, Tayyip beyi yiyelim diye. Niye uğraşıyorlar. Tayyip Erdoğan dik, mert, net, yiğit durduğu için, milletin hukukunu çiğnemediği, çiğnetmediği için, ezik büzük birilerinin karşısında oturmadığı için, hür ve gür olduğu için, ekonomi ayağa kalktığı için.
TÜRKİYE’YE BİZ BİR DAHA ‘LA HAVLE’ ÇEKEMEYİZ DİYORLAR
Türkiye Marmaray, Avrasya Tüneli, 3. Boğaz Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, 3. Havaalanı, şehir hastaneleri yapıyor, bölünmüş yolları otobanlara çeviriyor, hızlı trenlerle bütün illeri bir birine bağlıyor. Bu kadar büyük yatırımlar yapılıyor. Şimdi diyorlar ki biz bir yandan sıkıştırıyoruz, istikrarsız olsun, sıkıntı olsun diye uğraşıyoruz. Krediyi derecelendirme kuruluşları talimatla Türkiye’nin notlarını düşürüyorlar. Darbe yaptırıyorlar. Başka başka kötülükler yapıyorlar. Türkiye’nin ekonomisi saat gibi işlemeye milyarlarca dolarlık yatırımlar yapılmaya devam ediyor. Onu için diyor ki bu adamın gitmesi lazım. Eğer Tayyip bey Türkiye’nin yönetiminde devam eder, 2023,2030’da kadar bu iktidar devam ederse Türkiye’ye biz bir daha ‘La havle’ çekemeyiz. Öyle düşünüyor ve uğraşıyorlar. Biz de diyoruz ki bu millet zenginleşmeye, Türkiye güçlenmeye istikrarını korumaya Allah’ın izniyle devam edecektir.
MİLLET TAYYİP BEYE CANI PAHASINA SAHİP ÇIKTI
15 Temmuz’da millet canını siper etti Tayyip beyi yedirmedi, başka hiçbir zaman da Allah’ın izniyle yedirmez, ona canı pahasına sahip çıkar. Ben buna yürekten inanıyorum. 15 Temmuz’in demokrasi nöbetinde bulunanlar 16 Nisan’da ‘Evet’ diyeceklerdir. Çünkü bu demokrasi nöbetlerinin devamıdır. Allah’ın izniyle biz o nöbeti Türkiye’de sürekli istikrar doğuracak bir yapı kurarak, 16 Nisan’da tamamlamış olacağız. Dikkat ederseniz demokrasi nöbetinde olmayanlar başka yerdedir. O gece kaçak göçek olanlar başka yerdedir. Okyanusun ötesinden talimat alanlar başka yerdedir. Ama milletine devletine, meclisine, hükümetine, Cumhurbaşkanına, milletin namusuna ve iradesine sahip çıkanlar buradalar burada olmaya da devam edecekler.
KAVGALARIN BEDELİNİ BİZ ÖDEDİK
İstikrar, devletin ve milletin bekası için bu değişiklik şart. Türkiye parlamenter sistemin doğurduğu kavgalardan çok çekti. Turgut Özal ile Mesut Yılmaz kavga etti mi? Mesut Yılmaz’ı vekil, başbakan, bakan kim yaptı? Özal yaptı. Kavga ettiler mi? Ettiler. Bedelini kim ödedi, biz ödedik. Merhum Süleyman Demirel ile Tansu hanım kavga ettiler mi? Ettiler. Tansu hanımı vekil, başbakan, bakan kim yaptı? Demirel yaptı. Demirel ile Tansu hanım kavga ettiler mi? Ettiler. Bedelini kim ödedi, yine biz ödedik. 5 Nisan 1994 ekonomik krizi. Sayın Sezer Anayasa Mahkemesi Başkanıyken hemen onu getirip, Cumhurbaşkanı adayı kim yaptı? Merhum Ecevit yaptı. Peki Sezer ile merhum Ecevit kavga etti mi? Etti. Bedelini kim ödedi? Yine biz ödedik.
BABA İLE OĞULU KAVGA ETTİRİR
Bu sistemin özü baba ile oğulu birbirine düşman etmek üzerine kurulu. Baba Cumhurbaşkanı oğul Başbakan olsun bu sistem ikisini de vallahi kavga ettirir, billahi kavga ettirir. Tarih şahit, onun için çift başlılığın ortadan kalkması lazım. Yürütmenin patronu başbakan mı Cumhurbaşkanı mı belli değil. Cumhurbaşkanına bir sürü sorumluluklar verilmiş, sorumsuz, Başbakana bir sürü sorumluluklar verilmiş, sorumluluk var. Davul onun omzunda tokmak Cumhurbaşkanın elinde. Nasıl olacak bu iş. Onun için biz diyoruz ki bundan sonra Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Başbakan kavgaları ile kaybedecek bir vakti yoktur. Kavga etmeyecekleri biz düzeni, sistemi bizim Türkiye’ye getirip kurmamız lazım.
EVDE BİLE ÇİFT BAŞLILIK OLDUĞU ZAMAN SIKINTI ÇIKIYOR
Onun için de yürütmenin tek başlı olması lazım. Şimdi Kılıçdaroğlu kalmış olmaz diyor. Bende soruyorum, bu CHP'yi bir kişi mi iki kişi mi yönetiyor? Tek Kılıçdaroğlu yönetiyor. Eğer çift başlılık çok iyiyse, CHP'ye iki tane genel başkan seçsek de siz de bunun iyiliğini, faydasını görseniz olmaz mı? HDP'de eş genel başkanlar var. Siz de yapın iyiyse görelim. Niye bir kişiye yaptırıyorsunuz İzmir’in belediye başkanlığını iki adam başkan olsun. Eş başkan olsun, birlikte yapsınlar. Niye yapmıyorsunuz o zaman çift başlı. Bir evde bile çift başlılık olduğu zaman sıkıntı çıkıyor. Bir ülkenin yönetiminde sıkıntı çıkmaz mı? Onun için biz kavgayla Türkiye’ye geleceğe taşımamamız lazım.
OPERASYONU AZİZ TÜRK MİLLETİ ÇEKTİ
Türkiye’de bakın hükümetler hep operasyonlara muhatap oldu. Güneş Motel olayı. Otel odalarında, bakanlık vaadiyle başka hesaplar yapılıyordu, futbolcu transferi gibi vekil transferleri yapılıyor. Hükümet düşüyor, diğer hükümet hemen kuruluveriyor. Hatırlarsınız fazla uzağa gitmeyelim. 1997’de merhum Necmettin Erbakan hocamız istifa etmek zorunda kaldı. Doğru Yol Partisi’ne bir operasyon yapıldı, DYP’den onlarca milletvekili istifa ettirildi, Demokrat Türkiye Partisi diye bir parti kuruldu. Hüsamettin Cindoruk başına oturtuldu, sonra da getirip hükümetin ortağı yaptılar. Milletin oy vermediği birisi geldi, hükümetin başına oturdu. Operasyon yapıldı. Bunu hepiniz hatırlarsınız, merhum Ecevit başbakan, yıl 2002. Ecevit’in oğlu gibi bildiğimiz Hüsamettin Özkan Ecevit’i sattı istifa etti. İsmail Cem Dışişleri Bakanı istifa etti. İthal bakan Kemal Derviş istifa etti, aile bakanı o da istifa etti. Son dakika haberler izliyorum büromda. Bir kanal istifa haberi verirken, bir bakıyorum diğer kanal başka bir istifa haberi veriyor. Peş peşe ve Ecevit’e operasyon çektiler, ‘Seni biz indireceğiz’ dediler, transfer başladı, operasyon yapıldı. Kurt siyasetçi merhum Ecevit, operasyon öyle yapılmaz, böyle yapılır dedi, seçim kararı aldı. Operasyonu aziz Türk milleti çekti. Onları meclisin dışına attı, AK Parti’yi meclise getirdi tek başına iktidar yaptı.
CESUR KARAR ALMAK İÇİN GÜÇLÜ HÜKÜMET OLMAK GEREKİR
Bu sistem ahlak dışı, hukuk dışı, gayrimeşru yol ve yöntemlerle iktidar değişikliğine izin veren bir sistem. Parayla, şantajla, tehditle, makamla başka başka yol ve yöntemlerle iktidar değişikliği yapılabilir. Şimdi yeni sistem bunların hiçbirine izin vermiyor. Neden? Çünkü iktidarı sandıkta halk verecek, operasyonla değişiklik yok, sandıkta geri halk alacak 80 milyonu ikna edip, sandıkta ancak iktidar değişikliği yapabilir. Ahlaksızlar, namussuzlar bu ülkede milletin vermediği iktidara asla ortak olamayacaktır. Güçlü iktidara bizim ihtiyacımız var. Zayıf iktidar milletin yararına bir karar alamaz. Medyanın, sermayenin, başka güç odaklarının parti içinde ağırlıklı vekilleri var veya koalisyon ortakları var, onlar itiraz ediyorlar, bu kararı alırsan biz hükümeti bozarız. Medyayı, sermayeyi, güç odalarını rahatsız eden bir karar alabilir mi hükümet? Alamaz. Zayıf olanlar bu kararları alma cesaretini gösteremez. Güçlü iktidar bunu yapar. Biz güçlü olduğumuz için alıyoruz. Milletvekili sayımız 280 olsa alamayız. Allah sizden razı olsun ki operasyonla yenilemeycek bir gücü siz bize verdiniz. Onun için de milletin menfaati söz konusu olduğu zaman sermaye, medya, güç odakları ne derse desin, milletin çıkarı ne diyorsa o kararları aldık ve uyguladık. Cesur karar almak için güçlü hükümet olmak gerekir. Aksi takdirde Türkiye büyüyemez. Atatürk döneminde büyüdü cesur kararlar aldığı için. Güçlü bir hükümet var. Adnan menderes ile büyüdü güçlü iktidar var. Özal’la büyüdü güçlü hükümet var. Sonra hep kaybetti. AK Parti ile büyüdü güçlü hükümet var. Güçlü hükümetler için bizim yeni bir düzene geçmemiz lazım. Bu düzen neyi getirecek? Bu düzen bir defa siyasi istikrar getirecek, güçlü iktidar getirecek, çift başlılığı ortadan kaldıracak, transfer yoluyla gayri meşru yol ve yöntemlerle iktidar değişikliğinin önüne geçecek ve millet doğrudan hükümeti seçecek.
HALKIN DOĞRUDAN HÜKÜMETİ SEÇMEYE HAKKI VE YETKİSİ YOK
Bugün Türkiye’de halkın doğrudan hükümeti seçmeye hakkı ve yetkisi var mı? Yok. Hepimiz hükümet seçtiğimizi sanıyoruz, var biliyoruz. Bu anayasa hükümet seçtirmiyor. Halkı hükümet seçmeye ehil, hükümeti seçme konusunda mümeyyiz görmüyor. Biz meclisi, milletvekilini seçiyoruz. Başbakan adayı var mı? Yok. Cumhurbaşkanı adayı var mı? O da yok. Yürütme adayı var mı? O da yok. Kimi seçiyoruz biz? Meclisi oluşturacak milletvekilini seçiyoruz. Hükümet nereden çıkıyor? Milletvekilleri arasından çıkıyor. Üye tam sayısının salt çoğunluğunu alan hükümet oluyor. Alamayan hükümet olamıyor. Peki bu CHP niye bu kadar sistem değişmesin diyor. Cumhurbaşkanı yoluyla CHP daima iktidarın ortağı olmuş. Sandıktan iktidar yetkisini alamayınca Cumhurbaşkanı yoluyla iktidara ortak oluyor. Nasıl oluyor? Çok açık. Bizim anayasamızda kimin başbakan olacağı şöyle tarif ediliyor: ‘Başbakan milletvekilleri arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır.’ En çok oyu alan partinin genel başkanı başbakan olarak atanır demiyor. Milletvekili atanır. Bir tane milletvekili olsa onu da atar. Nitekim hatırlarsanız, merhum Demirel bağımsız milletvekili Yalım Erez’i başbakan atamıştı. Neden, çünkü hükümet kurmak için zamana ihtiyacı vardı. Arka kapı diplomasisi netice vermemişti, zaman kazanmak için onu atadı. Sonra arkadan hükümet işini pişirince kime hükümeti kurmak istiyorsa ona verdi.
MİLLETİN İRADESİNE KİMSE KUMALIK YAPAMAZ
Bakanları Başbakan’ın teklifi üzerine Cumhurbaşkanının onayı ile atanır. Görevden alacak, yine Başbakanın teklifi Cumhurbaşkanının onayı ile görevden alabilir. Türkiye’nin başbakanın istediği kişiyi bakan yapma hak ve yetkisi yok. Sadece teklif etme yetkisi var. Adam başarısız veya uyumsuz görevden almak istiyor, bu yetkisi de yok. Sadece teklif edebiliyor. Şimdi ne diyor. Kenan Evren gibi Cumhurbaşkanları olacak, bize halk sandıkta iktidar vermese bile Ankara’da biz onla oturup yapacağız. İşte Demirel hesap et. Sağdan başladı, Cuma’dan namazdan başladı, en son ulusalcı biri olarak değişe değişe taa nelere geldi. Onunla da kontrol ettiler, Sezer ile de kontrol ettiler şimdi Tayyip beyle kontrol edemiyorlar. Diyorlar ki: Bu bir yol kazadır, Tayyip bey gelip geçici yarın o gittikten sonra biz yine eski düzene döner, milletin sandıkta vermediği iktidara Ankara’da biz ortak oluruz, Cumhurbaşkanı vasıtasıyla biz ortak oluruz. Onun için karşı çıkıyorlar. Biz de diyoruz ki; Ankara’daki kirli ayak oyunlarıyla milletin iradesine kimse ortak olamaz. Milletin iradesine kimse kumalık yapamaz, yaptırmayız, yapılmasına da Allah’ın izniyle izin vermeyiz, vermeyeceğiz, çünkü bu sistem onu getiriyor.