Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, "16 Nisan 2017 tarihinde halk oylamasına sunulan ve kabul edilen değişiklikle Anayasamızda var olan kuvvetler ayrılığı ilkesi daha da belirgin hale getirilmiştir." dedi.
Danıştayın 149'uncu kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Danıştay Konferans Salonu'nda tören düzenlendi. Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, bazı bakanlar ve yüksek yargı üyeleri katıldı.
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, törende yaptığı konuşmada, kurulduğundan bugüne, danışma ve yargılama görevini evrensel ölçütlere uygun şekilde yerine getirme bilinciyle çalışan Danıştayın devletin vazgeçilmez yapı taşlarından olmayı başardığını ifade ederek, Danıştayın 149 yıldır varlığını ve etkinliğini sürdürebilmesinin, devletin ve miletin demokrasi ve adalete olan inancının en belirgin kanıtı olduğunu dile getirdi.
Güngör, Anayasada, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamanın, kişinin temel hak ve hürriyetini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya çalışmanın, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayıldığına dikkati çekti.
Adaletin, devletleri güçlü kıldığını ve toplumları yaşattığını, adaletin güçlü olduğu yerde, devlet ve insanın da güçlü olduğunu söyleyen Güngör, devlet gücünü kullanarak millet adına yargılama yapan yargıcın, adil ve tarafsız olarak verdiği kararlarla toplum vicdanını rahatlatması gerektiğini kaydetti.
Adaleti, "toplumun mayası, devletin temeli" olarak niteleyen Güngör, adaletin, her yerde, her koşulda uygulanması, yaşanması, korunması, aranması gereken müstesna bir değer olduğunu belirtti.
"İnsan haklarının güvencesi"
Hukuk devletini, "hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, devletin tüm unsurlarıyla, evrensel hukuk kurallarına tabi olduğu, bireyin ve toplumun hukuki güvenliğinin sağlandığı devlet" olarak tanımlayan Güngör, hukuk devletinin ve yargı denetiminin insan haklarının güvencesi olduğunu söyledi.
"Demokrasinin vazgeçilmez ilkelerinden"
Anayasal düzenin ve devlet yönetiminin tarihi süreç içinde önemli değişim ve gelişim göstererek bugünlere geldiğini anlatan Güngör, çağdaş demokrasilerde Anayasanın, devlet iktidarının sınırlandırılmasına yarayan bir araç niteliği taşıdığını aktardı.
Bu sınırlandırmanın en etkili yolunun kuvvetler ayrılığı ilkesi olduğunu vurgulayan Güngör, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Egemenliğin kaynağı olan millet, yani milli irade bütün kuvvetlerin dayanağını oluşturmaktadır. Tek ve bölünmez devlet kudretinin parçası olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirlerini dengelemesi, denetlemesi anayasal devlet düzeninin ve demokrasinin vazgeçilmez ilkelerindendir.
Anayasamızda kuvvetler ayrılığı ilkesi, erkler arasında bir çatışmanın değil, işbirliği ve uyumun ifadesi olarak benimsenmiştir. 16 Nisan 2017 tarihinde halk oylamasına sunulan ve kabul edilen değişiklikle Anayasamızda var olan kuvvetler ayrılığı ilkesi, daha da belirgin hale getirilmiştir. Yine bu değişiklikle Anayasanın 9. maddesine, yargının tarafsız olduğu ifadesi eklenmiştir. Kararların, bağımsız mahkemelerce, tam bir tarafsızlık içinde verilmiş olması ve bu durumun dışa yansıması, görünür ve bilinir olması gerekmektedir."
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, adalet hizmeti hakkındaki görüşünü, "Adliye siyasetimizde izlenecek amaç, evvela halkı yormaksızın, hızla, isabetle, güvenle adaleti dağıtmaktır." sözleriyle ifade ettiğini aktaran Güngör, "Her türlü içsel ve dışsal etkiden, yönetme ve yönlendirmeden uzak, kendi kurum ve kuralları çerçevesinde çalışan, makul sürede adil kararlar veren, bağımsız, tarafsız, etkili, verimli, şeffaf ve hesap verebilir yargı sistemi, devlet ve toplum düzeninin güvencesidir." değerlendirmesinde bulundu.
'Kararlarımızın bilimsel eleştirisine açığız'
Yargı yetkisini kullananların, adil yargılama yaptığını, tarafsız kaldığını ve herkesin güvencesi olduğunu topluma hissettirme yükümlülüğü taşıdığını dile getiren Güngör, şöyle konuştu:
"Öte yandan, görülmekte olan bir dava hakkında, Anayasa dışına çıkarak, yargıya müdahale anlamına gelebilecek yönlendirici görüş beyan edilmesi, hukuka ve yargıya olan güveni sarsıcı niteliktedir. Yargı kararları ve yargıçlar eleştirilirken idarenin yandaşı ya da idarenin faaliyetlerine engel çıkaran bir güç gibi değerlendirilmemelidir. Kararlarımızın bilimsel eleştirisine açığız. Ancak yargı kararları, taraf menfaatlerine göre değil, objektif, bilimsel ve hukuki kriterlere göre değerlendirilmelidir. Ne yazık ki, kimi zaman algı oluşturmak amacıyla sübjektif, haksız, ölçüsüz eleştiri ve değerlendirmeler, yargının saygınlığına zarar verici olmaktadır. Bir ülkede yargının saygınlığının zedelenmesi, ekonomik, sosyal ve siyasi istikrarın, huzur ve iç barışın sağlanmasını zorlaştırarak yıkıcı etkilere yol açar. Bu konuda gerekli özenin gösterilmesi tüm yargı mensuplarının haklı beklentisidir."
Güngör, "yargının yanlı davrandığı, baskı ve etki altında karar verdiği" gibi iddialara verilecek en güçlü cevabın, hukuki bütünlük içeren, tutarlı, makul ve yeterli karar gerekçeleri olduğunu belirterek, adil bir yargılamanın, davanın sonucunu değiştirebilecek somut iddia ve savunmaların, makul ve yeterli bir gerekçeyle karşılanmasını gerektirdiğini söyledi.
Danıştay Başkanı Güngör, "Olağanüstü halin ilanı ve bu süreçte kabul edilen KHK'ların amacı, devletin kurumlarını terör örgütü mensuplarından arındırmak ve demokrasiyi korumak olup kişilerin hak ve özgürlüklerine, amaç dışında herhangi bir sınırlama getirilmemiştir." ifadesini kullandı.
'OHAL ve KHK'ların amacı demokrasiyi korumak'
Güngör, Fetullahçı Terör Örgütünün devletin çeşitli kademelerine sızmış mensupları tarafından, 15 Temmuz 2016'da cebir ve hileyle, silahlı ve acımasız bir darbe girişiminde bulunulduğunu anımsattı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü imkanı kullanılarak terör örgütü mensuplarınca başlatılan bu girişimin, aziz milletin, devletine ve demokrasiye canı pahasına sahip çıkması sayesinde başarısız olduğunu, hainlerin emellerine ulaşamadığını belirten Güngör, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik gerçekleştirilen bu terör eyleminin vahameti ve alınması gereken tedbirlerin ivediliği sebebiyle OHAL ilan edildiğini hatırlattı.
Güngör, "Olağanüstü halin ilanı ve bu süreçte kabul edilen KHK'ların amacı, devletin kurumlarını terör örgütü mensuplarından arındırmak ve demokrasiyi korumak olup, kişilerin hak ve özgürlüklerine, amaç dışında herhangi bir sınırlama getirilmemiştir." ifadesini kullandı.
Güngör, yargı kurumlarının, 15 Temmuz ve sonrasında verdiği hızlı tepki sayesinde, örgütün binlerce mensubunun meslekten çıkarıldığını, yerlerine yeni atamalar yapıldığını dile getirerek, "Bugün itibarıyla yargının, 15 Temmuz öncesine göre daha sağlıklı bir yapıya kavuştuğu açıkça ortadadır. Yaşanan şerden bir hayır çıkmış ve bunun sonucunda yargı, kendi özüne dönmüştür. Yargı mensupları, adalet ve demokrasi paydasında buluşarak, yargıya güveni yeniden tesis etmek için özverili çalışmalarını sürdürmektedirler." diye konuştu.