3. Millî Kültür Şûrası’nın açılış oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültürel yabancılaşmaya ve kültür emperyalizmine karşı yerli ve millî olan kültürel değerlerimizi evrensel dille yeniden keşfetmeli, yeniden inşa etmeliyiz. Bir kültür ürününün formunun, yerli ve millî olması onun manasının ve mesajının evrensel olmasına asla engel değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen 3. Millî Kültür Şûrası’na katıldı. Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde; Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile kültür ve sanat dünyasından çok sayıda ismin katılımıyla gerçekleşen şûrada Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
“TÜRKİYE, İNSANLIK TARİHİNE DAMGA VURMUŞ BİR MEDENİYETİN MİRASÇISI”
Şûranın ülkeye, millete, kültür ve sanat dünyasına hayırlı olması temennisinde bulunarak ve şûranın 28 yıl sonra yeniden toplanmasını sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ve ekibini tebrik ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin; farklı kültürlerle zenginleşerek gelişmiş, insanlık tarihine damga vurmuş bir medeniyetin mirasçısı olduğunu söyledi.
Mimariden musikiye, görsel sanatlardan edebiyata kadar kültürün her alanında çok önemli eserlerin olduğu bu büyük mirasın arkasında; muayyen bir varlık tasavvuru ve dünya görüşünün yattığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna göre tabiat âlemi bize verilmiş bir emanettir. Tabiatı istimal ederek, yani kullanarak, üreterek ortaya koyduğumuz kültür ve sanat ürünleri de, insana ve onun ahlaki kemale ulaşmasına hizmet etmelidir” diye konuştu.
Her kültür tasavvurunun, aynı zamanda bir medeniyet tasavvurunun da varlığını zorunlu kıldığını, bu yüzden kültür üzerinde kafa yorulurken, medeniyetin inşa ve ihyası için de çaba sarf etmek zorunda olunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu büyük mirasa, hakkıyla sahip çıkabilmek için daha fazla çalışmak zorunayız. Burada sorumluluk sadece devlette değildir. Toplum olarak, iş dünyası olarak, STK’lar, üniversiteler, sanat ve kültür insanları olarak el ele vermeli, özellikle de sahip olduğumuz imkânları iyi değerlendirmeliyiz” dedi.
“14 YILDA KÜLTÜR ALANINDA ÇOK ÖNEMLİ İŞLER YAPILDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, 2015’te Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzeleri olan Ayasofya’yı 3,5 milyon, Topkapı Sarayı’nı 3,2 milyon, Mevlana Müzesi’ni 2,3 milyon kişi gezerken Paris’teki Louvre Müzesi’nin 9 milyon kişi tarafından ziyaret edildiği, UNESCO’nun, 54 ülkeden 116 şehrin bulunduğu ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’nda Türkiye’den sadece gastronomi alanında Gaziantep’in bulunduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu rakamlar düşündürücü olmakla birlikte, esasen, geçtiğimiz 14 yılda kültür alanında çok önemli işler de yapıldı” dedi ve şunları ekledi: “Mesela, doğrudan bakanlığa bağlı müze sayısı 93’ten 198’e, müze ve ören yeri ziyaretçi sayısı 7,4 milyondan 17,3 milyona çıktı. Destek verilen özel tiyatro sayısı 59’dan 216’ya, sinemaya verilen destek miktarı da 6 milyon dolardan 176 milyon dolara yükseldi. Ülkemizdeki sinema seyircisi sayısı 23,5 milyondan 58 milyonun üzerine çıkarken, özellikle yerli filmler 31 milyon seyirci ile tarihimizin en yüksek seyirci potansiyeline ulaştı” bilgilerini paylaştı.
Yunus Emre Kültür Merkezlerini, Maarif Vakfı’nı kurduklarını, Türkiye’nin yurt dışındaki kültürel varlıkların korunması hususunda da, geçen 14 yılda önemli mesafeler kat edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkanlardan Orta Asya’ya, Kuzey Afrika’dan Kafkasya’ya kadar geniş bir alanda, ata yadigârı eserlere sahip çıkıp onardıklarını sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlar elbette çok önemli, çok kıymetli hizmetlerdir. Fakat önümüzde yapmamız gereken çok büyük ve hayati işler olduğunun da farkındayız. Öncelikle, kültür faaliyetleri adı altında niteliksiz, millî kültürümüze uymayan, kültür hayatımıza katkı sağlamayan etkinlikler konusunda dikkatli olmalıyız” diye ekledi.
“ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK SORUNLARINDAN BİRİ KÜLTÜREL SIĞLAŞMADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: Çağımızın en büyük sorunlarından biri kültürel sığlaşmadır. Hiçbir derinliği ve kalıcılığı olmayan, günlük üretilip günlük tüketilen işlerle bir kültür ve medeniyet inşa edilemez. Kalıcı ve uzun vadeli işlere yoğunlaşmalıyız. Özellikle gençlerimizi bir ustanın, bir üstadın dizinin dibine oturtarak gerçek sanat ve kültürü öğrenmeye teşvik etmeliyiz. Benim siyasetteki tecrübem de bunu gösteriyor. Kültürün her alanında birikimimizi sahiplenecek, değerlerimizi yaşatacak çalışmaları ön plana çıkarmalı ve desteklemeliyiz. Televizyonun, internetin, özellikle de sosyal medyanın kültürümüzü âdeta yiyip bitirmesine göz yumamayız. Tam tersine bu imkânları kendi kültürümüzü yeni kuşaklara aktarma konusunda etkin bir şekilde kullanmanın yollarını aramalıyız.”
“AHLAKTAN YOKSUN BİR KÜLTÜR ANLAYIŞI BİZİ YOZLAŞMAYA GÖTÜRÜR”
Türk kültür ve sanatını yansıtan dizi, filmlerden, geleneksel sanatlardan örnekler veren ve bu tür örneklerin çoğaltılması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Diğer hususlarla birlikte, medya alanındaki faaliyetlerimizin de ölçüsü, bilmekle anlamak arasındaki farkı ifade eden kültür ve irfan kavramları olmalıdır. İrfandan yoksun bir kültür, açık konuşayım, hamallıktan başka bir şey değildir. Aynı şekilde ahlaktan yoksun bir kültür anlayışı bizi ancak yozlaşmaya götürür. Oysa sanat ve kültürün amacı, insanı akli ve ahlaki kemale ulaştırmaktır. İyinin, güzelin ve doğrunun peşinde koşan bir sanat ve kültür anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” vurgusunda bulundu.
“TÜRK KÜLTÜRÜ, DÜNYANIN EN KIYMETLİ KÜLTÜRLERİ ARASINDAKİ YERİNİ KORUMAKTA”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayınız, siyasi iktidar seçimle, oyla, sandıkla olunabilir; ama kültür iktidarı için çok daha farklı bir birikime, emeğe, çalışmaya, dirsek çürütmeye, alın teri dökmeye ihtiyacımız var” diye ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kültürel yabancılaşmaya ve kültür emperyalizmine karşı yerli ve Türk kültür ve sanatını yansıtan millî olan kültür değerlerimizi evrensel dille yeniden keşfetmeli, yeniden inşa etmeliyiz. Bir kültür ürününün formunun yerli ve millî olması, onun manasının ve mesajının evrensel olmasına asla engel değildir. Aslında bütün kültürler son tahlilde belli bir toplumun, muayyen bir coğrafyanın içinde doğar, büyür ve gelişir. Onu evrensel yapan, verdiği mesajın derinliği ve enginliğidir. Hazreti Mevlana’nın bugün bütün dünyada okunan bir arif şair olması, bunun en güzel ispatıdır. Kendi tarihimizden, kendi değerlerimizden beslenen kişi ve kuruluşların da, artık kaliteli, mahalli olandan doğup küresele doğru akan bir kültürel üretim yapmaları gerekiyor. Türk kültürü, güzel olanı, iyi olanı, kıymetli olanı bünyesine katmakta sıkıntısı olmayan, bunları mevcutla birleştirip çok daha üst bir noktaya çıkmayı kazanç sayan bir anlayışa sahiptir. Bizim kültürümüz, bırakınız gelişmeye mani olmayı, tam tersi gelişmeyi teşvik eder. Bir dönem bilinçli bir şekilde yürütülen inancımıza ve kültürümüze yönelik aşağılama kampanyalarının amacı, işte bu değerli varlığımızı önce gözlerden uzaklaştırmak, sonra da tarihe gömmektir. Hâlbuki üzerine çamur sıçratıldı diye mücevherin değeri düşmez. Türk kültürü de, maruz kaldığı tüm saldırılara ve tahribat çabalarına rağmen, hâlâ dünyanın en kadim, en derinlikli, en kıymetli kültürleri arasındaki yerini korumaktadır. Bize düşen, günümüzün ihtiyaçlarıyla yeniden yorumlayarak kültürümüzü ihya etmek, ayağa kaldırmak, geleceğe taşımaktır. Bunun için, teslimiyeti değil tahkimiyeti esas alan bu yaklaşımla, millî kültürümüzü yaşatma ve geliştirme yolunda üzerimize düşenleri hep birlikte yapmalıyız.”
“DÜNYA, KÜLTÜREL BAKIMDAN TEKDÜZELEŞME YOLUNDA HIZLA İLERLİYOR”
Kültürün sadece kitap, müzik ve mimariden ibaret olmadığının; bütün bunları da içine alan bir hayat biçimi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, selamlaşmadan oturup kalkmaya, giyinme ve yemeden evin düzenine kadar kimliğin tüm unsurlarının, sahip olunan kültür tarafından belirlendiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya son birkaç asırdır kültürel bakımdan tekdüzeleşme yolunda hızla ilerliyor. Bu durum sadece Türk kültürü değil, diğer tüm kültürler bakımından da büyük bir tehdittir. Aslında bunu biz fırsata dönüştürebiliriz. Bizim kuşağımız; deyimlerden, kimi araç-gereçlere kadar mahalli kültürümüzün zenginliklerinin önemli bir kısmının son şahitleri, son kullanıcılarıdır. Yeni kuşakların önemli bir bölümü maalesef bu zenginlikten mahrum kalmıştır, bu gidişle kalacaktır” şeklinde konuştu.
Bu tartışmaların dünyanın pek çok yerinde yapılıp aynı sancıların oralarda da çekildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Fakat bizim bir farkımız var, biz hem medeniyet birikimi hem tarihî geçmişi hem de devlet geleneği bakımından çok farklı bir milletiz. Çağ kapatıp çağ açmış bir ecdadın torunları olarak, kendimize yeni ve büyük bir gelecek inşa etme gücüne, iradesine, imkânına sahibiz. İşte onun için büyük Türkiye diyoruz, işte onun için güçlü Türkiye diyoruz, işte onun için 2023 hedeflerimize ulaşmak istiyoruz, işte bunun için gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarını miras bırakıyoruz ve işte bunun için Anayasa değişikliğiyle ülkemizi yeni bir yönetim sistemine kavuşturmanın mücadelesini veriyoruz. Her konuda siyasetimizin, hareket noktamızın merkezine yerli ve millî olanı yerleştirmemizin sebebi de işte budur. 2023 vizyonu çerçevesinde kendimize yeni kültür hedefleri belirlemek durumundayız. İşte bugün yapmakta olduğumuz bu 3. Millî Kültür Şûrası bu açıdan çok büyük önem arz ediyor.”
“KİMLİĞİMİZİ TERK EDERSEK YIĞINLARIN İÇİNDE KAYBOLUP GİDERİZ”
Şûranın katılımcılarından, Türkiye’nin 2023 vizyonuna uygun, derinliği ve gelecek vizyonu olan uygulanabilir bir yol haritası hazırlamalarını beklediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu çok iyi çalışın, biz de bunu hem çalışalım, hem uygulama alanına koyalım. Bu şûrada ortaya konacak her makul ve uygulanabilir önerinin bizzat takipçisi olacağımı, bununla ilgili bir heyeti de oluşturacağımı burada özellikle açıklamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu değerlendirmelere yer verdi: “Bugün burada Millî Kültür Şûramızı topluyor olmamız da işte bu gayeye yöneliktir. Unutmayalım ki, medeniyetimizden koparsak her şeyimizi kaybederiz. Kültürümüzü kaybedersek yok oluruz. Kimliğimizi, kişiliğimizi, özgünlüğümüzü terk edersek yığınların içinde kaybolup gideriz. Onun için her fırsatta tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz. Bu ilkeler istiklalimizin ve istikbalimizin emniyet kilididir. Geleceğimize güvenle bakabilmek için, dağılıp parçalanmamak için, bizi bölmek, bölüştürmek isteyenlerin karşısında çok daha diri olabilmek için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız, bu amaca yönelmek için millî kültürümüze sahip çıkmalıyız. Rahmetli Cemil Meriç üstadın deyimiyle, ‘Fırtınaya tutulduğumuzda sığınacağımız yegâne liman olan kitaplarımıza, kültürümüze, medeniyetimize sahip çıkmalıyız.’ Kültürümüzden uzaklaştıkça kendimize yabancılaşacağımızı, kendimize yabancılaştıkça da güçlü olanların boyunduruğuna biraz daha gireceğimizi biliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yüzden eğitim ve kültürdeki eksiklere dikkat çekip yeni dönemde bu alanlara yoğunlaşılması gerektiğini hatırlattı. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, şûrada bu konuların enine boyuna tartışılıp geleceğe ışık tutacak müşahhas tekliflerin ortaya konacağına inandığını söyledi ve konuşmasını şûraya katkı verenlere teşekkür ederek tamamladı.