Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, yeni terör operasyonu, AB'nin Türkiye'ye karşı tutumu, referandum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP üyeliği ve suikastle ilgili konular hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Gündeme dair konuları değerlendiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın suç duyurusunda bulunduğu Fransız siyaset bilimci Philippe Moreau Defarges'a sert tepki gösterdi.
Referandum, Erdoğan'ın AKP üyeliği gibi birçok konu hakkında konuşan Kalın, şunları söyledi:
Özellikle referandum sürecinde ve hemen ardından Avrupa'da bazı çevrelerde yapılan değerlendirmeler oldu. Türkiye'nin nasıl bölündüğüne dair yanlış tespit ve okumaları oldu. Batı demokrasilerinde yapılan seçimlere baktığımızda yüzde 50'leri, 60'ları görüyoruz. Biz hiçbir zaman "Bu katılım çok düşük" yaklaşımında olmadık, hep saygılı olduk. Aynı saygıyı Batılılardan beklemek de hakkımız. Fransa'da dün yapılan seçimlerde çok parçalı bir yapıyı ortaya koydu. Biz de kalkıp "bölünmüşlüğü" ortaya koyarak birtakım değerlendirmeler mi yapalım? Biz bunlara tevessül etmiyoruz
Erdoğan'a suikast çağrısı
Bir siyasinin sayın Cumhurbaşkanımıza suikast girişimi çağrısı yapmak gibi hazin bir olayı gözlemlemekteyiz. Bunlar Erdoğan düşmanlığı üzerinden düşmanlık yapan bazı çevre, siyasilerin ve onlara payanda olan PKK, FETÖ gibi düşmanların yazdığı senaryoyu tekrarlamaktan ibarettir. Bu tür şeylerin sıradanlaşmasına ve normalleşmesine asla izin vermeyeceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretleri
Önümüzdeki 1 ay içerisinde sayın Cumhurbaşkanımız 5 ülkeye ziyarette bulunacak. Pazar günü Hindistan'da önemli bir ziyaretimiz gerçekleşeceğiz. Ardından Rusya'ya gideceğiz. Sayın Putin'li sayın Cumhurbaşkanımızın bir görüşmesi olacak. Mayıs ayının ortasında Çin'e gideceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızla Çin Devlet Başkanı'nın bir görüşmesi olacak. Ardından sayın Cumhurbaşkanımızın ABD Başkanı sayın Trump'la görüşmek için bir ABD ziyareti olacak. Daha sonra Brüksel'de gerçekleştirilecek olan NATO zirvesine katılacaklar
Erdoğan'ın parti üyeliği
1960'a kadar Türkiye'de Cumhurbaşkanları siyasi üye olmuşlardır. YSK'nın kesin sonuçları açıklamasından sonra sayın Cumhurbaşkanımızın bir üyelik başvurusu yapacaktır.
AB ve Türkiye
Avrupa ile ilişkilerde son dönemde bir akıl tutulması yaşanıyor. Son dönemde Türkiye ve Erdoğan karşıtlığının bir ivme kazanması bizim de üzerinde hasssayetle durduğumuz bir konu. Avrupa her şeyden önce kendi değerleriyle çelişmektedir. Zaman zaman Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset yapanların birtakım kehanetler de bulunduğunu görüyoruz. Bazı Batılı aydınlar, siyasetçiler bir şeylerin sonunu ilan ettiklerini görüyoruz. Dinin, siyasetin sonunu ilan etmeler vs. Bir son ilan etme alışkanlığını görüyoruz. Türkiye'de de bir şeylerin sonunun geldiğine dair açıklamalar geliyor. Şunu bilsinler ki, bizim için her şey yeni başlıyor.
Suriyeli mülteciler
Tayyip Erdoğan'ın bileğini bükemedikleri için algı operasyonu yaparak suikast gibi bu söylemleri normalleştirmeye çalışıyorlar. Burada da hezimete uğrayacaklarını çok açık bir şekilde söyleyebiliriz. Biz AB ile iyi ilişkiler içinde olmak istiyoruz. Avrupa'nın buyruklar yayınlayıp Türkiye'nin kabul etmesi gibi alışkanlıkların geçmişte kaldığını bilmeleri gerekmektedir. ortaklığın tanımı da budur. Birileri Avrupa'dan Türkiye'ye parmak sallayarak hiza veremez. Bunu herhalde anlamış olmalıdırlar. Türkiye hiyerarşik dayatmaları asla kabul etmez. Fasılları açacak olan AB'dir. Mültecilere 3 milyar yardım gönderme teklifini gönderen Avrupa'dır. Şu anki rakamlara baktığımızda 1,5 milyar Avrosu sözleşmeye bağlanmış bunun sadece 790 bin Avrosu gönderilmiştir. Vaadedilen ve hayata geçirilen fark budur. Türkiye bu Göç Anlaşması çerçevesinde üzerine düşeni yapmıştır. Denizlerde insan kaçakçıları, botlarda ölümler önlenmiştir. Gelen para da AB STK'ları üzerinden aktarılıyor. Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde Avrupa'ya gönderilen Suriyeli göçmenlerin 4 milyon civarında olduğunu görüyoruz. Avrupa'nın kendi hissesine düşen sorumluluğu yerine getirmede ne kadar geride kaldığını görüyoruz.
Adım atması gereken AB'dir
Üçüncü ayağı da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşların Şengen vizesine dahil edilmesidir. Bunun sürekli ötelendiğini görüyoruz. Bu konuda da adım atması gereken AB'dir. Artık tahammül sınırlarını fazlasıyla aşan Avrupa'nın terör örgütlerine açıkça kapılarını açması, doğru ya da dolaylı olarak destek vermesidir. Avrupa tutarlı bir tavır içerisindeyse terör örgütlerine karşı mücadelede Türkiye'nin yanında olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız bu süreçte AB yetkililerle oturup, konuşulacağını söyledi. Avrupalıların üzerine düşen görevi yerine getirmeleri gerekiyor.
Avrupa Konseyi bizim kurucusu olduğumuz bir kurumdur. Avrupa Konseyi ile pekçok şeffaf ve yapıcı bir ilişki içerisinde olduk. Oradan gelen bir heyeti 16 Nisan referandumunu izlemeye davet ettik. Özellikle AKPM Gözlemciler Heyeti'nde bazı üyelerin açıkça PKK destekçisi olduğu, onların toplantılarına gittiği artık malum. Bu kişilerin yazdığı raporların, açıklamaların adil ve tarafsız nitelik arz etmesini beklemiyoruz. Zaten referandum sürecinde yaptıkları açıklamalarda taraflarını belli ettiler. Bazıları gelip hayır kampanyalarına katıldılar. Bu gözleme, izleme statüsüne alınması meselesine gelince. Bir kere bizim işbirliği çabalarımıza rağmen maksatlı çevrelerce siyasi girişimlerin yapıldığını görüyoruz. Bu çok açık siyasi bir operasyondur. Bunun izah edilebilir, meşrulaştırılabilir, gerekçelendirilebilir bir temeli söz konusu değildir.
Erdoğansız bir Türkiye düşüncesi mi var?
Alman milletvekilinin yaptığı açıklama Alman hükümetinin görüşünü açıklamıyor. Genel manada bahsettiğim Avrupa'da zihin daralmasının, akıl tutulmasının tezahürü olarak görüyoruz. Bunun arkasında Erdoğansız bir Türkiye düşüncesi mi var? Recep Tayyip Erdoğan halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanıdır. Bunu yok farz ederek kimlerle ilişki kurmak istiyorlar merak konusudur. Bu açıklamaların tutar bir tarafı yok.
Yeni operasyonlar yapılacak mı?
Bütün güvenlik birimlerimiz muazzam bir özveriyle ülkenin dört bir tarafında mücadele veriyor. Aynı şekilde Suriye'de Fırat Kalkanı Operasyonu'nu tamamladık. TSK'nın zaman zaman Irak'ta PKK'ya karşı operasyonlar var. Bu çerçevede ulusal güvenliğimizi oluşturan bir tehlike söz konusu olduğunda buna Türkiye cevap verir. Fırat Kalkanı Harekatı biter ama terör tehdidi devam ettiği sürece Türkiye yeni operasyonlar yapar.