Kimyasal hadım (kastrasyon) nedir? Nasıl uygulanır?

Kimyasal hadım (kastrasyon) ile çocuk istismarının önüne geçilmesi gündemin en önemli konularından biri oldu. Bu yöntem, dünyanın pek çok ülkesinde cinsel saldırı suçu mâhkumlarına uygulanan, tecavüz ve cinsel saldırılara karşı caydırıcı bir yöntem olarak uygulanıyor. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün kimyasal hadım açıklamasından sonra en çok araştırılan konu haline geldi. Peki Kimyasal hadım nedir, nasıl uygulanır, hangi ülkelerde uygulanıyor, uzmanlar bu konuya nasıl bakıyor? İşte ayrıntılarıyla haberimizde...

Kimyasal hadım (kastrasyon) nedir?

İlk defa 1944 yılında uygulanmıştır. Bu yöntem erkeklerin testosteron seviyesini düşürmek amacıyla ‘dietilstilbestrol’ adı verilen yapay östrojenin kullanılmasıyla uygulanmıştır. Halk tarafından kimyasal hadım olarak bilinse de TIP dünyasında kimyasal kastrasyon denilmektedir.  

Resmi Gazete'de yayımlanan kimyasal hadım yöntemi, bir kişinin cinsel dürtülerini azaltıcı birtakım ilaçların kendisine verilmesidir. 

Hangi ülkelerde uygulanmaktadır?

Portekiz, Polonya, İngiltere, Moldova, Estonya ve Makedonya’da çocuk tacizi vakalarında kimyasal hadım cezası uygulanmaktadır. Arjantin'in Mendoza bölgesinde ise kimyasal hadım, mahkumlar kendi isteği ile ceza indirimi almak için yaptırıyor. 

Çocuk istismarını önlemek için Türkiye'de yapılması ön planda olan kimyasal hadım, Hindistan’da da çocuk istismarı vakalarında uygulanıyor. Rusya’da 14 yaşından küçük çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda yine bu yönteme başvuruyor. ABD'nin sekiz eyaletinde ise aynı yöntem, idam cezası yerine uygulanıyor.

Nasıl uygulanır?

Kişiye belirli aralıklarla ilaç verilerek ya da iğne yapılarak uygulanıyor. Bu yöntemle testesteron hormonunun azaltılması ve böylece cinsel arzunun ortadan kaldırılması amaçlanıyor. 

Uzmanların kimyasal hadım görüşleri

Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şevki Sözen, Habertürk TV 'ye yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Bir yönetmelikle böyle bir karar çıkmıştı ama daha sonra böyle bir kararın sadece kanun nezdinde olması gerektiği düşünüldüğünden yürürlüğe girememişti. Şimdi tekrar gündemde. Hem Cumhurbaşkanımızın hem Adalet Bakanımızın açıklamalarından dolayı, bu konunun çok ciddi ele alınmasından dolayı son derece mutluyum. Ama bir yandan da bazı kaygılarımız oluştu. Mutluluğumuz şöyle; bir klinik adli tıpçı olarak her zaman bu tip suçları işleyen kişilerin en ağır cezayı almaları gerektiği konusunda isteklerimizi dile getiriyoruz. İstismar edilen çocukları duyduğumuzda sayısı düşükmüş gibi geliyor ama basına yansıyanların altında bir buz dağı var. Gerçek sayılar çok daha fazla. Ama mutluluğumuzun yanı sıra kaygımız da ortaya çıktı. 

Kimyasal kastrasyonun nasıl uygulanacağı, uygulanmasının etik mi, yasal mı olduğu gibi tartışmalar gündeme gelecek. Bunları oturtmadan yapılacak girişimlerin de daha sonra bize olumsuz döneceği kaygılarını yaşamaya başladık."

Prof. Dr. Ersan Şen

Anayasa ve kanunlarda cevaz verilmeyen bu tedbirin temel hak ve hürriyetleri sınırlayarak, AİHS’de güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağını ihlal etmesi kabul edilemeyecektir. Hükümlünün vücut bütünlüğüne yönelik geri dönüşü olmayacak ağır müdahalenin insanlık onuruyla bağdaşmadığı ve ‘kısasa kısas’ yöntemi ile faili cezalandırma amacı taşıdığı inkâr edilemeyecektir. Zinanın yaptırımı ise sadece boşanma ve tazminat olabilir.

Prof. Dr. Devrim Güngör

Cinsel suçları işleyen faillerin hadım edilmesi önerileri ile ilgili olarak failin vücut bütünlüğünü bozan, ona kalıcı olarak zarar veren müdahalelere, çağdaş ceza müeyyideleri arasında yer verilmediğini hatırlamak gerekir. Suçla mücadelenin tek etkin yolu suçluyu cezalandırmak değil, suçun sebepleri üzerine kafa yorup bu sebepleri mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya çalışmaktır.