Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin Dündar ve Gül kararı ile ilgili, "Anayasa Mahkemesi burada esasa taalluk eden şeyler söylemeseydi kendi yetkisi içerisinde kalmış olurdu" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 24 TV'de katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği karara ilişkin, daha önce bu konuda yaptığı açıklamanın oldukça net olduğunu, oradan bir cümle ya da cümlenin bir kısmını alarak kanaat sahibi olmanın haksızlık sayılacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlığı döneminde Anaya Mahkemesine kişisel başvuru yolunun önünü açtığını ifade eden Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru hakkını neticelendirdiğini ve tutuksuz yargılamanın önünü açtığını kaydetti.
"Anayasa Mahkemesi'nin usulen, şeklen değil de esasa taalluk eden konuda görüş beyan etmesi"nin belki de bundan sonra tartışılacak bir husus olduğunu belirten Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararını yazmadığını dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Bir bir yargı süreci. Yargı süreciyle ilgili verilen bir karar. Bu yargı süreci üzerinden hemen politik tartışmayı çoğu zaman yapıyoruz. Kendi hukuki mecraları içinde yerine getirilmesi, tartışmaları sürdürülmesi daha doğru olan bir yerdir. Mahkemelerin içeriğiyle ilgili alansa başka bir konu. Yani MİT tırlarının durdurulması, onunla ilgili yapılan işlem, 17-25 Aralık süreci, ondan sonraki süreç. O bambaşka bir konu. Türkiye"nin o zamanlar ne kadar derin bir süreci geçirdiğini, zor bir süreci geçirdiğini hepimiz hatırlıyoruz. Türkiye'nin yakın geçmişiyle ilgili bir durum" diye konuştu.
"AYM esasa taalluk eden şeyler söylemeseydi kendi yetkisi içinde kalırdı"
İddianamede Can Dündar'a yüklenen suçlar hatırlatılarak, Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla yetkisini aşıp aşmadığına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesi burada esasa taalluk eden şeyler söylemeseydi, kendi yetkisi içerisinde kalmış olurdu. Bunların hepsi savcının suçlamaları. Bu suçlamaların kesin olup olmadığına mahkeme karar verir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi sadece tutuksuz yargılanmayla ilgili kısmını söylemiş olsaydı, kendi yetkileri içerisinde hareket etmiş olurdu. Bildiğimiz kadarıyla Anayasa Mahkemesi esasa taalluk eden konularda görüş beyan etmiş, gerekçeli karar henüz açıklanmadığı için bu şekilde söylüyoruz. İşi usulen değil, esasen görüşmüş. Bir yerde kendisini mahkeme yerine koymuş olduğu anlaşılıyor. Ama savcılığın bu suçlamalarının ne kadarını mahkeme heyeti kabul edip etmeyecek bunları bilmiyoruz. Dolayısıyla mahkemenin o tarafı hakkında konuşmak siyaseten bizim de hakkımız değil."
"Herhangi bir bilgi olmadan bunu söylemek çok mümkün değil"
"Can Dündar'ın serbest bırakılmasının 17-25 Aralık gibi benzer bir komplo hareketi olduğu, paralel örgütün aktif olduğu, onun gücü sayesinde serbest bıraktırıldığı gibi bir algı bulunduğu" şeklindeki soruya Kurtulmuş, şu karşılığı verdi:
"Herhangi bir bilgi olmadan bunu söylemek çok mümkün değil. Türkiye 17-25 Aralık'ı, MİT tırları operasyonunu unutmayacak. Bu dönemde ortaya konulan hükümeti yıkma teşebbüslerini hiç olmamış varsayarak yoluna devam ederse, başımıza çok daha fazla sıkıntılar gelebilir. Dolayısıyla bu ayrı bir şey, Anayasa Mahkemesinin bu kararının böyle bir etkiyle alıp alınmadığıyla ilgili somut bilgimizin olması lazım. En azından ben kendi adıma bunu söyleyeyim."
Anayasa değişikliği
Kurtulmuş, yeni anayasa konusunda bütün partilerin halka karşı sorumluluğu olduğunu ifade ederek, "317 milletvekiliniz varken, niye siz 3 tanesiniz. 40 milletvekili olan da 3 temsilci veriyor. Böyle komisyon olur mu?" şeklinde eleştiriler de aldıklarını anlattı.
Çalışmaların boşa geçmeyeceğini, yeni anayasayla ilgili yapılan her şeyin bir müktesebat oluşturduğunu anlatan Kurtulmuş, "Belli bir noktaya gelinir, eğer buradan bir sonuç alınamayacağına net kanaat getirilirse AK Parti olarak teklifimizi parlamentoya sunarız. Önce 367, bulamazsak 330'u bulmaya çalışırız ve millete gideriz. Dolayısıyla nihayetinde anayasanın sahibi millet olacağına göre her halükarda millete gidecek bir yolun önünü açmaya gayret ederiz" diye konuştu.
Başkanlık sistemi konusu
Kurtulmuş, başkanlık sistemi ile ilgili olarak, "Eğer bizim tasarladığımız bir başkanlık sistemi olursa çok açık söyleyeyim, bugünkü cumhurbaşkanlığı sisteminden çok daha sorumluluk altında olan bir başkanlık modeli olacaktır, ki doğrusu budur. Çünkü parlamentoya karşı sorumlu olacaktır doğrudan doğruya başkan. Yasama ile yürütme tamamen birbirinden ayrı olacaktır. Hatta yürütmede bulunanlar yasama organının içinden olmayacaktır belki. Bu, Türkiye için bundan sonra çok daha hızlı yürüyebilmesinin araçlarından birisi olacaktır" ifadelerini kullandı.
"Dünyanın da yavaş yavaş bizim tezlerimize geleceğini görüyorum"
Numan Kurtulmuş, "Söylediğimiz 'Esadsız Suriye' tezi de uçuşa yasak bölge meselesi de güvenli bölge meselesi de ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkardı" diyerek, "Ben bu anlamda dünyanın da yavaş yavaş bizim tezlerimize geleceğini görüyorum, ama sonuç itibarıyla da gerçekten olan Suriye halkına oluyor. Ümit ediyorum ki ilan edilmiş olan iyi kötü bir ateşkes süreci devam eder ve inşallah bu görüşmeler başladıktan sonra, görüşme masasında ilgili taraflar yer alır, Suriye'nin ılımlı muhalefeti orada kendisini ifade edebilecek zeminleri bulur ve Suriye'de barışın önü açılır" şeklinde konuştu.
"Hazır ateşkes olmuş, bir an evvel bu iş bitsin"
"Şu yanlış algıyı da kırmamız lazım; 'Türkiye savaşa giriyor, savaşa girecek'. Yok böyle bir şey, vatandaşlarımız rahat olsun. Birileri savaş lobisi, savaş sözü üzerinden Türkiye'yi Suriye'deki savaşın bir parçası haline getirmeye çalışabilirler" ifadelerini kullanan Numan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Tam tersine, hazır ateşkes olmuş, bir an evvel bu iş bitsin. Artık Suriye savaşı geride kalsın. Suriye'de hepsini aşan, Esad'ı da IŞİD'i de Nusra'yı da aşan yeni bir Suriye'nin kurulabilmesi için Türkiye de katkıda bulunsun ama bütün dünya da buna katkıda bulunsun."
Bir soru üzerine Kurtulmuş, "Biz Kuzey Suriye'de Kürt kardeşlerimizin varlığına karşı değiliz. Aynen Kuzey Irak'ta varlıklarına karşı çıkmadığımız gibi" diyerek, şöyle devam etti:
"Biz herhangi bir grubun, burada etnik temizlik yapmasına, Arap ya da Türkmen tarihdaşlarımızı o bölgeden uzaklaştıracak, oralarda homojen bir etnik yapıyı ortaya koyabilecek çabalarına karşıyız. Oradan, Türkiye'nin içerisindeki terör örgütüne destek verilmesine karşıyız. Batı'ya da anlatmaya çalıştığımız taraf bu."
"HDP'ye düşen şey sokağı provake etmek değil"
Kurtulmuş, "HDP'ye bu kadar oy almış bir parti olarak düşen şey, sokağı provake etmek değil, sokağı sakinleştirmek, onlara ön ayak olmak, yol göstermek ve Türkiye'de demokratik süreçlerin önünün açılması için katkıda bulunmak" dedi.