8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Türkiye Kamu-Sen Kadın Komisyonu, mesaj yayımlayarak bu özel günde kadınlar gününü kutladı.
Türkiye Kamu-Sen Kadın Komisyonu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle mesaj yayımladı. Mesajda başta şehit anneleri olmak üzere, hayatın yükünü omuzlayan tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlandı.
İşte Türkiye Kamu-Sen'in kadınlar günü mesajı:
"Dünyada kadınlar günü kutlanırken, tüm kadınların toplumda hak ettiği, layık olduğu yere gelmesi temennisini taşımaktayız. Bu tür özel günler, toplumların kanayan yarası olan sorunların gündeme gelmesi, tartışılması açısından önemlidir. Bugün dünyada ve ülkemizde kadınlar birçok açıdan sorunlar yaşamaktadırlar. Dünyanın her köşesinde kadınlar, türlü geleneksel nedenlerle cezalandırılırken, ülkemizde ise şiddet, eğitimsizlik ve istismarlarla karşı karşıya olan kadınların sorunları büyüktür.
Oysa ki kadın, toplumun en asli ve vazgeçilmez unsuru, insanlığın yarısıdır. Bütün toplumlar, kadınla erkek arasındaki fizyolojik farkı gözeterek, toplumu erkek ve kadın olarak iki gruba ayırmış ve her grubun da statü ve rollerini birbirinden değişik olarak tayin etmiştir. Bu sebepledir ki, dünya geneline baktığımızda kadınların erkeklere oranla eğitim seviyelerinin daha düşük, işsizliğin daha yüksek olduğunu görüyoruz. Kadının eğitimini kısıtlayan bu toplumsal yapı içerisinde, güvenceli bir iş ve kariyer sahibi olmak için hayat boyu öğrenmeyi zorunlu kılan bir istihdam sistemi ortaya çıkmıştır. Bu tezat, kadınları iş hayatından uzaklaştırırken, acımasız rekabet şartları karşısında biraz daha geri plana itmektedir. Toplumun kadına yüklediği aile içi görevler nedeniyle üst düzey yönetim kademelerindeki kadın sayısı erkeklerin oldukça gerisinde kalmaktadır. Avrupa ülkelerinde dahi kadınlar, erkelerden %12 ile %25 oranında daha düşük ücret almaktadır.
Ülkemizde, en son verilere göre okuma yazma bilmeyenlerin %82,9’u kadınlardır. Kamuda çalışanlar arasında kadınların oranı %37,27 olarak belirlenmiştir. Profesörlerin %30,5’i; doçentlerin %36,74’ü kadınken, kadın rektör oranı yalnızca %9,7’de kalmaktadır. Bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarda kadın müsteşarımız hiç yokken, kamuda yalnızca 2 kadın müsteşar yardımcısı görev yapmaktadır. Kurumlarımızda sadece 1 kadın genel müdür bulunmaktadır. Genel müdür yardımcılarının %11,9’u, daire başkanlarının %13,4’ü kadındır. Sivil toplum kuruluşlarında da temsil noktasında kadının yeri yok denecek kadar azdır.
Allah’ın kadınlara bahşettiği annelik sıfatı nedeniyle geri plana itilmesi, evlerine hapsedilmesi, canlarına kıyılması, işyerlerinde yeterli liyakate sahip olduğu halde hak ettiği görevlere getirilmemesi ve işten çıkarılacaklar listesinde en üst sıraya oturtulması ne İslam adına ne de insanlık adına kabul edilemez bir durumdur. Her gün eşleri, yakın akrabaları ya da hiç tanımadığı kimseler tarafından şiddete uğrayan, katledilen kadın haberleri ile sarsılmaktayız.
Toplumu ayakta ve diri tutan en önemli unsur kadındır. Kadının eğitimi, çalışması, yükselmesi ve güvencesi, toplumu da bir adım öteye taşıyacaktır. Kadına vurulan her darbe, toplumun varlığına yöneltilmiş bir tehdittir. Bu bakımdan kadınların haklarını korumak en az kadınlar kadar erkeklerin de görevi olmalıdır. Atatürk, "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?" diyerek dünyadaki birçok gelişmiş ülkeye öncülük etmiş ve kadınlara başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere her türlü medeni hakkı tanımıştır. Ne yazık ki, gelinen süreçte, bu haklar büyük ölçüde kâğıt üstünde kalmaktadır.
Toplumlar, kadınları da yanına aldığında bir kat daha güçlü olacaktır. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda nasıl ki kadınlarımız, erkeklerle omuz omuza mücadele etmişse, şimdi de erkekler kadınlarımızın hakları için bizlere destek vermelidir.
Çağdaş ülkeler itibarı ile yasal düzenlemelerde kadınlar ile erkekler arasında, erkekler lehine bir ayrımcılık olmamasına rağmen toplumsal yaşam içinde kadının geri planda kalması, sorunun toplumsal algıdan ve aşılamayan geleneksel anlayıştan kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla her eşitliğin adalet anlamına gelmediği toplumsal yaşamda kadınlar için eşit değil farklı dezavantajlarını da göz önünde bulunduran adil bir sistem sunulmalıdır. Öyle ise kadınların hukuki haklarını kullanması için yasal düzenlemelerle birlikte, hukuk kurallarını hayata geçirecek olan bireylerin de yeterli olgunluğa erişmesi ve uygun toplumsal kültürün oluşturulması, bazı pozitif uygulamalarla kadının desteklenmesi gerekmektedir.
Kadının toplumsal yaşamdan, ülkelerin ve kurumların yönetim kademelerinden bu denli uzak kaldığı tüm dünyada siyaset ve toplumsal hayatımızda karşı karşıya kaldığımız sorunlara, yaşanan katliamlara, savaşlara, çevre kirliliğine ve artan suç oranlarına baktığımızda, dünyaya kadın elinin değmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda, özellikle sivil toplum kuruluşlarında temsil oranını artırmak üzere kadınlar için oluşturulan alt komisyonların hukuki bir statüye kavuşturularak, bu komisyonlarda görev alan kadınlarımıza izin verilmesi için yasal bir düzenleme yapılması gerektiği görüşündeyiz.
Her zaman dile getirdiğimiz gibi kadın ne denli güçlü ise toplum da o denli güçlü olacaktır. Öyleyse toplumumuzu güçlü kılmak için, önce kadınımızı güçlü kılmak zorundayız. Toplumsal adaleti sağlamak için, önce toplumun diğer yarısı olan kadınların toplum içindeki etkinliğini ve toplumsal refahımızı artırarak toplumumuzu daha zengin kılmak için, önce kadınlarımızı her anlamıyla zengin kılmak zorundayız.
Bu duygu ve düşüncelerle başta şehit anneleri olmak üzere, hayatın yükünü omuzlayan tüm kadınlarımızı sevgi ile selamlıyor, 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutluyoruz"