Eskiler su uyur; düşman uyumaz derlerdi. 16 Nisan referandumu için de şu an aynı şeyi düşünüyorum.
Milletçe sanki bu referandumun önemini pek kavrayamadık.
Hoş!
Partilerimiz bile buna bazen seçim diyor ama bu bir seçim değil referandumdur.
Yani biz burada bir cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz.
Bir başbakan seçmeyeceğiz.
Bir belediye başkanı veya bir muhtar seçmeyeceğiz.
16 Nisan nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın başımızdaki hiçbir yönetici değişmeyecek. İşte bu gerçek halkımızı rehavete itiyor.
Referandumun önemini bu yüzden kavrayamıyoruz. Bütün şer güçler referanduma hayır çıksın diye alabildiğine çalışırken biz işi çok ağırdan alıyoruz.
Ak Parti ve MHP cenahının oluşturduğu “Evet”çi bloğun daha da motive olması gerekiyor. Çünkü bu referandum statükocu zihniyetin son şansıdır.
Eğer referandumda evet çıkarsa statükocu zihniyet, iktidarı tamamen kaybedeceğini bal gibi biliyor. Bu yüzden alabildiğine çalışıp asılıyor.
Ama hayır çıkarsa en iyi onlar biliyor ki yüzde on beş yirmi oy alsalar bile koalisyonlar sayesinde iktidara bir şekilde gelebiliyorlar.
Geliniz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kurarak azınlığın çoğunluğa tahakkümüne son verelim. Bizim özgürlüklerimizi kısıtlayanlar, inançlı insanların en temel insani haklarını engelleyenler bunu hep koalisyonlarla yaptılar.
Bu memlekette imam hatipler kapatılırken koalisyonlar vardı. Başörtülü biri meclisten kovulurken de koalisyonlar vardı.
Zaten halkın değer yargılarından bu kadar uzak olan CHP zihniyetinin Türkiye’de tek başına iktidar olacak kadar oy alması mümkün değil.
Bizler- bu toprakların asli unsuru olan Anadolu insanı olarak- geliniz Menderes, Özal, Erbakan döneminde yapamadığımızı şimdi yapalım. Bu liderler zamanındaki kazanımlarımızı bir sisteme dönüştüremediğimiz için bu liderler gidince milletçe kazanımlarımız da gitti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tarihi gerçeği çok iyi bildiği için yeni sistemle halkın önünü açmaya çalışıyor. Yoksa biz her seferinde sıfırdan işe başlamak zorunda kalacağız.
Şu bir gerçek ki Tayyip Bey’in yine yalnız olduğu günleri yaşıyoruz.
Fetö’nün ilk 17- 25 Aralık saldırılarını hatırlayın.
Birkaç kişi dışında Ak Parti’nin üst kadrosu derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sanki “hele bir sonuç belli olsun, kim kazanıyor kim kaybediyor, ona bir bakalım da o duruma göre tavır alırız” diyorlardı.
Tayyip Bey, neredeyse tek başına mücadele etti. 15 Temmuz geldiğinde ise Cumhurbaşkanı’nın yanında sadece halk vardı.
Bizler Erdoğan’ı Gezi ayaklanmasında halk olarak yalnız bırakmadık.
17-25 Aralık kumpasında yalnız bırakmadık.
15 Temmuz’da da yalnız bırakmadık.
Şimdi iş yine bize – geniş halk kitlelerine- düşüyor.
Bizler herhangi bir mevki, makam kaygısı hesabı taşımadan tekrar Erdoğan’ın safında toplanmalıyız. Çünkü Reis’in bizler adına savaştığını ve bu savaşta sesi çok çıkması gerekenlerin hiç ses etmediğini görüyoruz.
Erdoğan bu referandumu Allah’ın izniyle kazanacak.
Ama bu süreçte en büyük destekçisi zamanında Erdoğan sayesinde makam, mevki sahibi olanlar değil, tıpkı 15 Temmuz’daki gibi geniş halk kitleleri olacaktır.
Ayağa kalkalım.
EVET.