30-40 yıl önce İmam Hatip Liselerine rağbet oldukça fazlaydı. Müracaatlar okul kapasitelerinden fazla olduğu için öğrenciler sınavla seçilerek alınırdı. Bu durum İmam Hatip Liselerine kayıt olan öğrencilerin nitelikli öğrenciler olmasını sağlıyordu.
O dönemde sınıf geçme şartları oldukça ağırdı. Bu öğrenciler, seçilerek okula alınmış olmalarına rağmen zaman içinde birçoğu sınıfta kalarak okuldan ayrılıyor, ancak en nitelikli öğrenciler okulu bitirebiliyordu. Ortaokula 14-15 şube ile başlayan dönemler ancak 4-5 şube ile mezun veriyordu.
O dönem, bu öğrencilerin akademik başarıları yüksek olduğu için üniversiteye yerleşme oranları da yüksekti. Ben de 1987 yılında mezun olmuş üniversite sınavında % 1’lik dilime girmiş ve öğretmenliği ilk tercihine yazarak eğitimci olmuş bir İmam Hatipliyim.
Bizim dönemlerde hocalarımız ahlaken iyi insanlar yetiştirmek için çaba sarf ederler, bizlere imam hatipli olma ruhunu aşılarlardı. Tüm hocalarımız tarafından “imam hatiplilerin üzerinde küçük bir noktanın bile leke olarak görüneceği ve bunun bir camiaya mal edileceği, bu nedenle hayatımız boyunca davranışlarımıza dikkat etmemiz gerektiği” ifade edilirdi. Biz bu ruhla yetiştirilmiş İmam Hatiplilerdik. Bizden öncekiler gibi bizler de üzerimize yüklenen bu sorumluluğu taşımayı bilirdik. Bu sayede İmam Hatipli imajı bu güne kadar hiç zarar görmedi.
Gelelim günümüze;
Akademik başarı açısından geçen yıllarda İmam Hatip Liselerine kaydolan öğrencilere baktığımızda, TEOG sınavından düşük puan almış bu nedenle yüksek puanla öğrenci alan okullara gidememiş öğrencilerin olduğunu görüyoruz. Bazı İmam Hatip Liselerine 240-250 puanla girmiş öğrencilerin olduğunu bile görüyoruz.
Bizim için davranış akademik başarıdan daha önemli. Durumu davranış açısından değerlendirdiğimizde; bu öğrencilerin tutum ve davranışlarının da bugüne kadar yerleşik olan İmam Hatipli ruhuna uygun olmadığı görülüyor. Gerek bu okullarda görevli yönetici ve öğretmenlerimiz gerekse okulları denetleyen İlahiyat kökenli müfettişlerimiz bu durumu açıkça ifade ediyorlar. Eski İmam Hatipliler durumdan rahatsız. Ortada ciddi bir sorun var. Bu sorun görmezden gelinemez.
Öğrenci niteliğindeki bu dönüşüm maalesef onlarca yıldır yerleşmiş olan imam hatipli ruhuna ileride zarar verecektir. Çünkü bu çocuklar, ileride toplum tarafından onaylanmayan çeşitli tutum ve davranışlar sergileyecek bu tutum ve davranışlar maalesef İmam Hatip camiasına mal edilecektir.
Bu durum sadece İmam Hatipli imajına değil aynı zamanda toplumda dine karşı da olumsuz tutumlara neden olacak sonuçlar doğurabilir. Din eğitim almış kişilerin hataları dine mal edilebilir. İşte bu durum beni endişelendiriyor. Bu konuda mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Devlet büyüklerimize bir öneride bulunuyorum. Proje uygulayan İmam Hatip Liseleri zaten akademik anlamda hedefleri olan başarılı öğrencileri yetiştiriyor. Bizim için sorun teşkil eden diğer İmam Hatip Liseleri. Bu İmam Hatip Liselerinin misyonu değiştirilmelidir. Burada öğretimden ziyade eğitime ağırlık verilmelidir. İyi insan yetiştirmeye yönelik programlar uygulanmalıdır. Akademik başarısı düşük olsa bile bu okulu bitiren insanlar iyi birer birey olarak toplumda yerini almalıdır. Şayet bunu yapmazsak 5-10 sene içinde başımızı öne eğecek imam hatipliler türeyecek.
Doğan CEYLAN
Maarif Müfettişi/Yönetim Bilimi Uzmanı