Çalışan Anneler İçin Kısa Bir Not Çocukta Yaparım Kariyerde Diyenler Gerçekten Öyle Mi ?

Çalışan Anneler ve çocuk, Çocukta Yaparım Kariyerde Diyenler Gerçekten Öyle Mi ?, çalışan annelerin sorunları, çalışan anneler ne ister, çalışan annelerin çocukları ne ister, çalışan anne ve çocuk ilişkileri, annesi çalışan çocuk psikolojisi Detaylar haberde...

Çalışan Anneler İçin Kısa Bir Not Çocukta Yaparım Kariyerde Diyenler Gerçekten Öyle Mi ?
Admin
Admin
30 Ocak 2020 Perşembe 01:40

Çalışan Anneler İçin Kısa Bir Not Çocukta Yaparım Kariyerde Diyenler Gerçekten Öyle Mi ?

Çalışan Anneler ve çocuk, Çocukta Yaparım Kariyerde Diyenler Gerçekten Öyle Mi ?, çalışan annelerin sorunları, çalışan anneler ne ister, çalışan annelerin çocukları ne ister, çalışan anne ve çocuk ilişkileri, annesi çalışan çocuk psikolojisi Detaylar haberde...

Sizlere bu köşe yazımda geçenlerde başımızdan geçen gerçek bir olayı anlatmak istiyorum.

Dün bindiğim otobüste bir hanım efendi ile beraber yanyana yolculuk etmeye başladık.. Kendisi gözlerine her ağrı vurduğunda, derinden bir "aaahhhh"  çekince, ilgilenmek istedim... Neyi olduğunu, yardım edip edemeyeceğimi  sordum... Ve biraz sohbet etme imkanı bulduk. Hüzünlü Hanımefendinin anlattıkları beni çok ama çok derinden etkiledi kendime gelemedim ve bunu sizler ilede paylaşmak istedim çok hüzünlü ama insan bunu başkasına anlatmadan yapamıyor malesef...

Kendisi, üç ay önce vefat eden oğlunun mezarından dönüyormuş. Çok ağladığı içinde, gözleri ağrıyormuş. Kendisinin arabası olduğu halde, oğlu öldükten sonra, gözlerinde oluşan ağrıdan dolayı.. Ve suçluluk duygusundan dolayı bir daha araba kullanamamış. Sohbet ilerleyince neden  suçluluk duygusu hissettiğini sordum. Bayan anlatmaya başladı. Aynen konuşmasını aktarıyorum..
 "Ben variyetli bir aileye mensubuyum. Üniversite eğitimi aldım. Ünviversite eğitimini tamamladıktan  sonra, aldığım eğitim boşa gitmesin düşüncesi ile çalışmaya başladım. Çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra eşimle tanıştık. Onunda maddi imkanları gayet iyiydi. Evlendik.. dört yıl arayla iki tane çocuğumuz oldu. İlk çocuğumuz, yani bu yıl ölen oğlum  doğunca eşim bana  "İhtiyacımız yok, Çalışma lütfen. Hatta hatta ihtiyacımız olsa da çalışmandan yana değilim. Oğlumuzla ilgilen. Onun sana çok fazla ihtiyacı var. O, bir daha asla bu yaşta olmayacak. Onun paradan ve kariyer sahibi bir anneden çok, anne sütüne, güzel ve mutlu yetişmeye ihtiyacı var"  dedi..
 "O kadar okudum. Boşuna mı okudum? Hem arkadaş çevremin tamamı çalışıyor. Kariyer yapıyor. Yıllar sonra onlar kariyer yapınca, ben ezik mi kalayım "dedim. Eşim o günden sonra da defalarca bana ikazda bulundu. Fakat ben onu Dinlemedim. Çalışmaya devam ettim. Oğlumdan 4 sene sonra kızım doğdu. O dönemde çocuklara annem ve kayın validemler baktı. Daha sonra da kreşe ve özel okullara gönderdim. Bu esnadada çalıştım. Çalışırken de sürekli olarak eşime; "Bak! Ben  çocuklarımın geleceği için çalışıyorum. Kazandığım para ile onları özel okula gönderiyorum" diyerek, daha önceleri bana yaptığı ikazları  sürekli başına vurdum.

Oğlum günlerden bir gün yanıma gelerek bana bacağının çok  ağrıdığını söyleyince, onu doktora götürdüm. Doktor "incinmiştir, yakında geçer" dedi. Hastaneye gittikten hemen 10 gün sonra oğlum okul servisinden inmiş ve Merdivenden eve  çıkarken, birdenbire düşmediği ve çarpmadığı halde ayağı kırılmış. Ben ise İşteydim. Komşular haber verince koşarak eve geldim. Oğlumu arabama atıp direkt hastaneye götürdüm. Hastanede doktorlar hemen ilk acil müdahaleyi yapmaya başladı Film çekildi, tetkik ve tahliller sonrasında ve o gün doktorlar bana kötü haberi verdi. Oğlum çok kötü bir kanser türü olan osteosarkom denen hastalığa yakalanmış.Hani şu yakın zamanda televizyonlarda Neslican adlı bir genç kızın da bu hastalıktan öldüğünü duymuştunuz ya! İşte o hastalığa yakalanmış. Kemik kanserden dolayı  çürümüş ve çürük yerden kırılmış. Fakat oğlum şanslıydı. Zengindik ya! Paramız vardı ya!. Özel kliniklerde tedavisini yaptırdık. Ayağının kırıldığı bacağı kesilecekti. Kesilmemesi için kurtarmak için herşeyi yaptık ve Allahın izni ile bir sene süren iyi bir tedavi sonucu bacağı kurtardık.

Bu arada o vazgeçemediğim ve çocuklarıma tercih ettiğim işimden ve sosyal çevremden ayrıldım.Tüm vaktimi oğlumla ve kızımla geçirmeye başladım. İşte o zaman, neler kazandığımı değil, nasıl güzellikleri kaybettiğimi farkettim. Camdan oğlumun ve kızımın  okuldan dönüşünü izlemenin, onlarla balık ekmek yemenin, onlar okuldan dönene kadar en sevdikleri yemekleri pişirmenin ve okuldan döndüklerinde, beni evde buldukları için, onların  sevinçlerini görmenin, tüm kariyer planlarımdan daha fazla zevk verdiğini farkettim.Yıllarımı kaybetmiştim. Ve aileme yıllarını kaybettirmiştim.Tam o günlerde oğlumu kurtardık sanıyordum ki, ilerleyen dönemde kanserin kaburgalarına sıçradığını öğrendik. Yıkıldık.

Oğlumun kaburgalarını aldılar. Hemen arkasından kanser akciğerine sıçradı. Tam sekiz ay boyunca hastanede yattık. Fakat oğlumun yakalanmış olduğu hastalık öyle iğrenç  ve acımasız bir kanser türüydü ki, akciğer çürüyerek, kaburgaların alındığı yerden vücudunun dışına çıkıyor. Oğlumun organları vücudunun dışında çürüyor ve  kocaman bir futbol topu büyüklüğüne gelip çürüdükten sonrada, tam öleceği zaman ise vücudundan küt diye yatağa düşüveriyor. Oğlumun canımın bitanemin, kısacası  En değerlimin her gün vücudundan o çürüyen yerden oluk oluk kan akıyor. İşte bu noktada ne kariyeriniz nede paranız  o yarayı iyi etmiyor ve çok çaresiz bir şekilde  Allaha "oğlumun canını al. yarabbi, oğlumun böyle acı çekmesine dayanamıyorum onu bu acıdan  kurtar" diye yalvarıyordum artık. Düşünsene. Annesin ve çocuğun ölsün istiyorsun. Ölsünde acı çekmesin diye dua ediyorsun...Ölümüne iki ay kala oğlum "anne ben ölüyorum, hissediyorum ama  keşke hiç çalışmasaydın. Hep yanımda olsaydın. Senle birlikte vakit geçirmek çok güzelmiş" dedi. Yıkıldım, çünkü haklıydı. Hem onun hem kendimin en güzel yıllarımı sosyal çevremle biraz daha kaliteli geçirecem diye ailemden çalmıştım.. Neyse..Tam üç senelik bir  çabanın ardından oğlum 21 yaşındayken öldü. Her gün mezarına gidiyorum ama çalışırken aldığım arabama,o öldüğü günden beri suçluluk duygusundan dolayı  binmiyorum. Satmayacağım da. Sitenin bahçesine tam camımın karşısına parkettim. Baktıkça oğlumun bana söylediklerini hatırlayacağım ve kızıma sımsıkı sarılacağım.Çünkü doktorlar, oğlum bu hastalıktan öldüğü için kızımın da risk altında olduğu gerçeğini bana hatırlattı. Şu anda da mezarlıktan geliyorum. Çok ağladığım için göz damarlarım kanama yapmış, sarı nokta oluşmuş, gözlerime  sancı vuruyor bu yüzden arada  "aahhh " diyorum...dedi..
Pekiii...Bu kanserin sebebi "neymiş" diye sordum.. belli değil. Günümüzde gençler ve çocuklar arasında bir hayli çok yaygınlaşmaya başlamış bir kanser türüymüş. Günümüzde bu hastalık  çok fazla yaygınlaşmaya başladığına göre, muhtemelen aldığımız hazır gıdalardan ve stresten kaynaklıdır diye düşünmemek elde değil. Sebep ne olursa olsun, sonuç değişmiyor. Kaderde ne varsa o yaşanıyor. Allahım yüce Rabbim oğlumu benden annesinden daha fazla sevmiş olacak ki genç yaşta yanına aldı Elimizden hiç bir şey gelmedi Taktiri İlahi. Bana da bir anne olarak çalışacağım diye oğlumdan çaldığım yılların malesef  pişmanlığı kaldı. Her gördüğüm bayanı ikaz  ediyorum. İmkanınız varsa, para kazanacam diyerek, kariyer yapacam diyerek veya çocuklarıma daha rahat bakacam onlara daha iyi bir gelecek hazırlayacağım diye çalışmaya kalkmayın. Çocuklarınızla ve sevdiklerinizle yaşamınızı doldurun. Onlar dışında her şey yalan. Para yalan. Sosyal çevre yalan. Her şey yalan. Bir tek oğlumun ölmeden önce bana söylediği ve şu anda ciğerimi dağlayan "anne ben ölüyorum. Hissediyorum ama  keşke hiç çalışmasaydın hep yanımda olsaydın. Senle birlikte vakit geçirmek çok güzelmiş" sözleri gerçek dedi. Daha çok şey konuştuk. Beraber çok ağladık. Oğlunun hastalık evresindeki tüm resimlerini bana gösterdi. Müthiş yakışıklı bir çocukmuş. Tanımadığım bir gencin ölümüne bu kadar çok ağlayacağım hiç aklıma gelmezdi. Şu anda bunları yazarken  bile gözyaşları içinde yazıyorum..Ve her zaman yazdığımı yine yazıyorum..
BAYANLAR...İHTİYACINIZ YOKSA ÇALIŞMAYIN...ÇOCUKLARINIZ SİZİN EN BÜYÜK KAZANCINIZ...HARCADIĞINIZ SADECE KENDİ YAŞANTINIZ DEĞİL..ONLARIN HAYATINDANDA ÇALIYORSUNUZ...ÖMÜR HIZLI GEÇİYOR..VE TELAFİSİ OLMAYAN TEK ŞEY, KAYBOLAN YILLARINIZ..KADINLARIN GÖREVİ ÇALIŞIP EV GEÇİNDİRMEK DEĞİLDİR...O GÖREV ERKEĞİNDİR..KADIN AİLESİNİ MUTLU ETMEKLE..VE EŞİNİN KAZANCINI KORUMAKLA..ÇARÇUR ETMEMEKLE MÜKELLEFTİR...BAŞKADA HİÇBİR GÖREVİ YOKTUR..KADINLAR KRALİÇEDİR..FITRATLARININ GEREĞİNİ BİLEN KRALİÇELER, SARAYLARINDA SEFA SÜRER..HİZMETÇİRUHLU KADINLAR İSE,İHTİYACI OLMASADA ÇALIŞIR... şimdilik diyeceklerim bu kadar..

Ulusal Güvenlik Teşkilatı

Kamu Saati Sayfamızı Sosyal Medya Üzerinden Takip Ederek Güncel İş İlanları Memur ve İşçi Alım Haberlerine ve Son Dakika Haberlerine Herkesten Önce Ulaşarak Bir Adım Öne Geçebilirsiniz.

Kamu Saati Twitter Sayfamızı Takip Etmek İçin TIKLAYINIZ

Kamu Saati Facebook Sayfamızı Takip Etmek İçin TIKLAYINIZ

Bu yazının tüm hakları www.kamusaati.com'a aittir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 36. maddesi uyarınca alıntılanamaz. Telif hakları saklı tutulmuş bu yazının alıntılanması halinde yasal takip yapılacaktır. ©


Kaynak: Kamu Saati Özel
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.