Son Yazı, Hangi Yazı?

Son Yazı, Hangi Yazı?
Kamusaati
Kamusaati
04 Mart 2023 Cumartesi 22:25


Çocukluğumdan beri yazıyorum sağa sola.

El yazısıyla defterlere, kağıtlara, sonra daktilolarla kağıtlara ve son yıllarda bilgisayarlarla dijital dosyalara.

Ne zaman başladım yazmaya LinkedIn'de her gün, onu da tam olarak hatırlamıyorum.

Bir yılı geçmiştir kesin ama.

Ama tam yirmi gündür her akşam, günlük yazımı yazarken, acaba bu yazı son yazım mı olsa diye düşünüyorum.

Bir gün ben yazmayı önceden durdurmazsam, yazdığım bir yazı son yazım olacak sonuçta.

Pandemide kaybettiğimiz dünya genelindeki kayıtlara giren girmeyen milyonlarca canın, terör belası sebebiyle 40-50 yıldır kaybettiğimiz onbinlerce asker sivil vatan evladının, savaşlarda, açlıktan, temiz suya erişememekten, hastalıklardan veya binbir sebeple her gün dünyada ölen yüzbinlerce masum ve mazlumun acısını bugüne dek olduğundan çok daha derin hissediyoruz hepimiz son yirmi gündür.

Bugün annemle konuşurken dedi ki, "Bizim zamanımızda da afetler olurdu. Radyodan dinlerdik. Ama TV'den seyretmek başka bir şey!"

Dünyanın her köşesinde yıllardır insanların üzerine bombalar yağdıran sözde medeni ülkeler, kendi vatandaşlarını kimyasal veya biyolojik silahlarla imha eden devlet başkanları varken, bizler de yıllardır bunları TV ekranlarında ana haber bültenlerinde izlerken, nedendir bilinmez, bu son depremde olduğu kadar etkilenmedik çoğumuz.

Ama şimdi, kendi evimiz yıkılmış gibi evimiz bize dar geliyor, sofrada içtiğimiz çorba kezzap tadında, her gün duş almaya utanıyoruz bir çoğumuz.

Çocuklarımıza sarılırken, onları öpüp okşarken bile suçluluk hissediyoruz, göçük altındaki evlatlarına ölü ya da diri saatlerce erişemeyen ebeveynleri ekranlarda görürken.

Bu ruh halinden nasıl çıkarız?

Bu dönemin acılarını nasıl sindirir, unutur ya da hazmederiz, o da ayrı bir muamma.

Yaşadığımız her olay hayat tecrübemize bir ilave katıyor kuşkusuz.

Acılarla yoğrula yoğrula olgunlaşıyor, karşılaştığımız olumsuzluklar ile büyüyoruz.

Ama aynı zamanda da ölüyoruz işte bir gün.

Ya depremde, ya selde, ya yangında, ya da trafik kazasında.

Hastalıktan, üzüntüden, stresten, hiçbiri değilse de yaşlanarak doğal bir süreç ile ölüyoruz.

Yani ölümden kaçışımız yok!

Ve biz bunu önemsemesek de ölümün yaşı, yeri, zamanı, şekli vs. bizim elimizde ya da kararımızla olmuyor.

Oysaki her birimiz hiç ölmeyecekmişçesine dünya malına tamah etmede birbirimiz ile yarış halindeyiz çılgınca.

Bir süredir İstanbul'daki kentsel dönüşüm konuşmalarına, yazışmalarına, tartışmalarına şahit oluyorum.

2 odalı evi olan sağlam 1 odalı ev yerine 3 odalı ev almak için bile bile çürük binada oturmaya razı genelde.

10 - 12 daireli bir apartmanın sakinleri bile birbiri ile anlaşmakta, herkesin ortak menfaatleri doğrultusunda hareket etmekte başarılı olamıyor.

Bu yazım dahi son yazım olabilir.

İsteğimle ya da isteğim dışında.

O yazı bu yazı mı bilmiyorum.

Ama bir süre ortalığa değil de sadece kendime mi yazsam diye de düşünmüyor değilim!


Kaynak: Kamu Saati Özel
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.