MODERNİZM VE POST-MODERNİZMİN SARKACINDA EĞİTİM (1)


Şenol Metin

Şenol Metin

24 Aralık 2016, 15:53

10 Aralık Cumartesi günü Şuurlu Öğretmenler Derneği Konya Şubesi geleneksel hale getirdiği Konya Eğitim Şurası’nın üçüncünü gerçekleştirdi. Alanında temayüz etmiş eğitimci ve akademisyenlerin katıldığı Şuraya, Bizde ‘ Kamil İnsan Arayışında Müfredat’ konulu bir sunum ile katıldık. 

Cumhuriyetten günümüze ilköğretimde aralarda taslak niteliğinde olanların dışında 1926, 1936, 1948, 1968 ve 2005 olmak üzere belli başlı beş program uygulamaya konmuştur. 1926, 1936, 1948, 1968 Programları esas itibarı ile Davranışçı Kuramların etkisindeki programlardır. 2005 Programı ise Yapılandırmacı Kuramın etkisinde bir programdır. 

Davranışçı Kuramlar,  etki, tepki süreci ile öğrenmenin gerçekleştiği ve bu öğrenmenin sonrasında pekiştireçler (ceza-ödül) ile öğrenmenin kalıcı hale getirildiğini savunmaktadır. Meşhur Pavlov’un köpek deneyindeki gibi… 

Varlıklar hiyerarşisinin en tepesindeki İNSAN’ın tüm öğrenme mekanizmasını ve bilgi/davranış teorisini hayvan merkezli birkaç deneyle ortaya konmuş teorilere hapsetmek 19. ve 20. Yüzyıl pozitivist, aydınlanmacı,  modernist,  jakoben bilim anlayışı ile anlaşılabilir. Ama bugün…  

2005’e kadar uygulanan tüm Eğitim  Programları Davranışçıdır ve model John Dewey tarafından kurgulanmıştır. 

Amerikalı bir eğitim filozofu John Dewey, Cumhuriyet sonrası uygulanacak yeni eğitim anlayışımızı temellendirmek, yeni öğretmen kadrosunu yetiştirmek için Türkiye’ye davet edilmiştir. Ziyaret 1924 ‘te gerçekleşmiştir. Dewey, Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar ve ara sıra Atatürk’ün de katıldığı toplantılar  yapmış ve 1924’te hazırladığı “Türk Maarifi Hakkındaki Rapor” ile eğitim sistemimizin temel parametrelerini inşa etmiştir. Köy Enstitüleri de dahil…. Bu rapor bugün bile eğitim sistemimizi etkilemeye devam etmektedir.  1945 yılında ülkemize tekrar gelen John Dewey, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü inceledikten sonra İngiltere ve Amerika’daki konuşmalarında “Benim düşlediğim okullar Türkiye’de Köy Enstitüsü olarak kurulmuştur.

Tüm Dünya’nın bu okulları görüp eğitim sistemini, Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır.” demiştir..

John Dewey, Nizamülk (Nizamiye Medreseleri) ile birlikte Eğitim Sistemimizi en çok etkileyen (Biri olumlu,  Biri olumsuz) iki eğitimcidir. Her iki eğitimci de  bir sistem önermiştir. 

2005 yılından itibaren Davranışçı Kuram terkedilerek, Yapılandırmacı Kurama dayalı Eğitim-Öğretim Programları uygulamaya konmuştur. Bu kuramda öğrenme, deneyime bağlı bir anlamlandırma sürecidir. Bilgi, hiçbir zaman tam olarak gerçeği yansıtamadığından, yaşantılara dayalı olarak yorumlanır. Her öğrenmenin gerçeklik kavramı, yaşantılarına göre yorumlanır, şekillenir. Bu nedenle bilgi izafidir, net değildir, mutlak değildir. Halbuki Bizde, FURKAN’dır. 

Niye bunu sizlerle paylaştım… 

Programların Bize ne öğrettiği önemlidir. Ama asıl önemli olan bize nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretir. 

Eğer Davranışçı Kuramın etkisi ile sisteminizi dizayn etti iseniz, nesillerinizi bu sisteme göre eğitiyorsanız toplumu yönetmek için, itaat ettirmek için cezaya çok sık başvurursunuz. Eğer ceza etkili olamıyorsa daha etkili bir metodunuz var. Bu seferde ödüle çok başvurursunuz.  Havuç-sopa teorisi…. Ama  bu yöntemlerden havuçta kullansanız, sopada kullansanız gideceğiz yer bugün insanlığın yaşadığı dramdır. şapka giymedi diye insanlarınızı asarsınız. İnsanınıza 28 Şubatları yaşatırsınız. Darbeleri yaşatırsınız. Hapishaneleriniz çok olur.  Çünkü tepki ne kadar sert olursa o kadar kalıcı öğrenme tesis edilebilir. 
Eğer Yapılandırmacı Kuramın etkisi ile sisteminizi dizayn ederseniz; Doğru ve yanlış kavramının izafiliği, griliği nedeni ile ‘sana göresi, bana göresi’  bol bir nesliniz olur. Dün dündür, bugün bugündür diyen Süleyman Demirel’leriniz olur. 

Her iki kuramda batının insan tasavvuru ile temellendirilmiştir. Batıcı, batılı, batıl bir tezdir. Bu tezlerin insanlığı getirdiği nokta ise bellidir.  

Bizim bir tezimiz var. Tarihin testinden geçmiş vahye dayalı bir tez.

Alak süresinde ‘O Rab ki, kalemle yazmayı öğretti.  İnsana bilmediği şeyleri öğretti.’ Ve Bakara Süresinde  ‘Bildiklerinizle amel ederseniz, Allah size bilmediklerinizi de öğretir.’
İlk öğretmenin Cenab-ı Allah olduğuna dair bir tez…
Bilginin Rabbin bir ihsanı olduğuna dair bir tez…
Paradigmayı değiştirmek lazım… 

Hak-Batıl mücadelesijnde ara form yok. Ne diyordu Ustad  Necip Fazıl Raporlarında;

‘İslam HEP’i arar, HEP’i bulamadığında ise HİÇ olur.’
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Gözüm - 8 yıl önce
Sivil toplum kuruluşlarının eğitimi masaya yatırıp analizler yapması takdire şayan. Yüreklerine sağlık.