Eğitim Bir-Sen Ankara 3 Nolu Şube Başkanı Ahmet Aydınsoy, MEB Bakanının öğretmen olmasını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Aydınsoy, "15 yıllık iktidarınızda, bütçeden en büyük payı ayırdığınız, Milli Eğitim Bakanlığının zamanını, enerjisini, imkânlarını, bugüne kadar kullanamayan, mühendis, akademisyen, işletmeci, maliyeci Bakan yerine, öğretmen bakan istiyoruz" dedi.
Bir ülkenin en önem verdiği alan şüphesiz eğitim oluyor. Geçmişten günümüze birçok devlet, eğitimin başına, eğitim dünyasından gelen bir kişiyi bakan olarak atıyor. Cumhuriyet Dönemi'nden itibaren Milli Eğitim Bakanlığı yapmış yalnızca 13 öğretmen mesleğine sahip bakan bulunuyor. Eğitim Bir-Sen Ankara 3 Nolu Şube Başkanı Ahmet Aydınsoy, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi. Milli Eğitim Bakanının öğretmen olmasını istediklerini aktaran Aydınsoy, “Yeni Türkiye”nin bir öğretmen Milli Eğitim Bakanına acilen ihtiyacı var. Çünkü zaman dar. Artık kaybedecek zaman yok." dedi.
Eğitim Bir-Sen Ankara 3 Nolu Şube Başkanı Ahmet Aydınsoy'un Cumhurbaşkanına Açık Mektubu;
SAYIN CUMHURBAŞKANIM!
Eğitimde duyduğunuz hayal kırıklığı için, bir öğretmene kulak verir misiniz?
Lütfen! Artık eğitimi, eğitimcilere emanet edin.
15 yıllık iktidarınızda, hatta 100 yıla yakın cumhuriyet tarihinde, eğitimde yapılan yanlışlıkların en önemlisi, eğitimi eğitimcilere bırakmamak oldu. Maalesef şu kulaklarımız:
“Eğitim eğitimcilere bırakılamayacak kadar önemli..” gibi bir garabet söze bile şahit oldu. Ve bizim, mühendis, doktor, avukat, maliyeci, işletmeci, akademisyen ve baytar Milli Eğitim Bakanımız oldu.
Ama artık, “Yeniden Büyük Medeniyet” yolculuğundaki “Yeni Türkiye”nin bir öğretmen Milli Eğitim Bakanına acilen ihtiyacı var. Çünkü zaman dar. Artık kaybedecek zaman yok.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Türkiye’de eğitim söz konusu olduğunda, herkes konuşuyor, herkes her şeyi söylüyor. Ve eğitimde geldiğimiz nokta ortada. Bugüne kadar her meslek grubundan ve hayatın gerçeklerinden uzak, teoride boğulmuş akademisyen Milli Eğitim Bakanımız oldu. Şimdi sıra, sınıf havasını teneffüs etmiş, tebeşir tozu yutmuş, en tabandan başlayarak, eğitimin bütün inceliklerini, sorunlarını ve ihtiyaçlarını bilen ÖĞRETMEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI’nda.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Sizin de benimde ortak hocamız olan, merhum, cennet mekân Prof. Dr. Osman ÖZTÜRK hocamdan dinlemiştim.
Büyük Medeniyetimizin beşiği Osmanlıda, eğitim öğretimin muhteşem tablolarından birkaç tanesini. Öğretmen öğrenci, veli ve toplum ilişkisini anlatan kareleri.
Osmanlıda en prestijli iki meslek grubu, 1- eğitimciler, 2- adalet çalışanları. Şimdi öğretmenlik mesleğinin itibarı ayaklar altında. İtibarı yerle bir edilen öğrenmen, dünyanın en değerli işini yapan öğretmen, bilinçsizce, hoyratça, öğrencisinin, velinin, toplumun ve yöneticilerimizin gözünde değersizleştirildi. En küçük bir problem yaşandığında, okul basan, öğretmene saldırıp her türlü hakareti, şiddeti, öğretmene reva gören bir toplum haline nasıl geldik? Öğrencisinin gözünde değerini kaybeden öğretmen, o çocuğu ilmek ilmek nasıl işleyecek? O çocuğun dünyasında ne kadar etkili olacak?
Medeniyetimizin beşiği Osmanlıda, öğretmen- öğrenci, öğrenmen veli ve toplum ilişkisini anlatan şu muhteşem tabloya, merhum Osman hocamızın dilinden bir kez daha kulak verelim.
Osmanlıda ilk mektep çağına gelen çocukların, okula başlayacağı gün, o evlerde bayram havası eserdi. Çocuğa en güzel elbiseleri giydirilirdi. Bu tutum çocuğun zihin dünyasında eğitime verilen değerin ilk inşası için özellikle yapılırdı. Sonra tüm mahalleden çocuklar, mektebe büyük bir sevinçle, törenle uğurlanırdı. Yapılan her şey çocuğun dünyasında eğitimin önemini hissettirmek için özenle seçilmişti.
Sonra baba evladının elinden tutar mektebe götürür ve hocasına teslim etmeden önce, babanın yaşı büyükte olsa, hocanın elini öper ve şöyle derdi:
“ Hocam ! işte evladım, eti senin kemiği benim.”
O güne kadar çocuğun hayatında en önemli şahsiyet, rol model babadır. Evde anne dâhil herkes, özel günlerde babanın elini öperdi. Şimdi çocuk babasını, bir başkasının elini öperken gördüğünde o çocuğun hayatına giren kişi babasından daha önemli bir yere sahip olurdu. Öğretmen-öğrenci ilişkisi açısından, çocuğun okuldaki ilk günü, okula, öğretmene, eğitime bakış açısı bu güzel tablolarla inşa edilirdi.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Öğretmene verilen değer, öğretmenin ihtiyacı olduğu için değil, Bir milletin geleceği, umudu, göz bebeği olan evlatlarının, gençlerinin ihtiyacı olduğu için verilsin.
Eğitime yapılan en büyük yatırım, o eğitimi omuzlayan, dünyanın en değerli işini yapan öğretmene verilen değer kadardır. Bu değer, prestij, öğrencilerimizin, zihin dünyasını, hayal dünyasını, ideal ve hedeflerini kuşatan ve onları hayata aşkla hazırlayan bir moral ve motivasyon kaynağı olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Medeniyet tarihimizde, gençliğinin baharında, çağ açıp çağ kapatan Fatih’in, eğitim hayatında dönüm noktası olan, Hocası Akşemseddin ile babası II. Murad arasında geçen o güzel günlerden, bugünlere nasıl geldik? Çocuğunun geleceği için, hocasından tokat yemeyi göze alan cihan padişahı günlerinden, öğrencinin gözleri önünde veli tarafından hakarete, saldırıya uğrayan öğretmen günlerine nasıl geldik? Bırakın veliyi, bu toplumun yetiştirdiği, başarılı bir öğrencilik hayatı olan insana, bir valiye, bu toplum, öğrencilerinin yanında öğretmenin eleştirilemeyeceğini öğretememiş.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Yılda bir gün, 24 Kasımda göstermelik, saygı seremonilerinden, medeniyet köklerimizdeki muhteşem örneklerle dolu günlerimize dönme vaktinin tam zamanı.
Eğitimin sorunlarını kendisine anlatmaya çalışan bir öğretmeni, bir buçuk dakika olsun dinlemeyip, yanında oturan ve hiçbiri eğitimci olmayan insanlarla 40 dakika çiçekten, böcekten, bahardan, havaların ısınmasından, hayırlı evlattan, kız ve erkek evlattan konuşan bir Milli Eğitim Bakanı yerine, yeniden büyük medeniyetimizi aşkla ve heyecanla, ilmek ilmek dokuyacak öğretmenlerimizin heyecanına ortak olacak, ÖĞRETMEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSTİYORUZ.
Sayın Cumhurbaşkanım!
15 yıllık iktidarınızda, bütçeden en büyük payı ayırdığınız, Milli Eğitim Bakanlığının zamanını, enerjisini, imkânlarını, bugüne kadar kullanamayan, mühendis, akademisyen, işletmeci, maliyeci Bakan yerine, ÖĞRETMEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSTİYORUZ.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Göreve geldiği ilk gün, yaptığı ilk konuşma ile öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bitiren, öğretmenin yarım gün çalıştığını, üç ay tatil yaptığını zannedecek kadar eğitimden habersiz olan bir Bakan yerine;
Benim öğretmenim dünyanın en değerli, en önemli işini yapıyor. Öğretmenim bir gün değil, bir ömür baş tacı edilmelidir. Öğretmene verdiğiniz değer, çocuklarınıza verdiğiniz değerdir. Onların geleceğine yaptığınız en büyük yatırımdır diyecek, ÖĞRETMEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSTİYORUZ.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Seçilme yaşının 18 indiği Yeni Türkiye’de, lise son sınıf öğrencisinin, öğrenci kimliği ile seçilmeye aday olduğu yeni dönemde, öğretmene, sen devlet memurusun, önce istifa et sonra bakarız demekten vazgeçilmesini, TBMM’ de Milli Eğitim Komisyonunda yeteri kadar öğretmen Milletvekili ile temsil edilmesini, 2 milyondan fazla devlet memurunun neredeyse yarısını oluşturan eğitim çalışanlarının yeteri kadar öğretmen milletvekili ile mecliste temsil edilmesini istiyoruz. Özellikle, eğitimi yeniden şaha kaldıracak, ÖĞRETMEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSTİYORUZ.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Eğitimde ve diğer tüm bakanlıklarda, kurduğu menfaat çarklarıyla, ağlarıyla, ihale peşinden koşan, her fırsatta dalkavukluklarıyla siyasetçilerin gözünü boyayan, siyasetçinin karşısında el-pençe divan duran, doğru yanlış demeden, emredersiniz efendim diyen, kişiliksiz, omurgasız bürokratlar, bize, ülkemize çok şey kaybettirdi. Artık, yeni Türkiye’ye yakışır, omurgalı, dik duran, zati alinize dahi, yanlışınızı çekinmeden söyleyebilen, özellikle eğitimde şahit olduğumuz hayal kırıklıklarınızı giderecek eğitim danışmanları, bürokratlar ve özellikle bir ÖĞRETMEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSTİYORUZ.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Cumhuriyet döneminden bugüne kadar Milli Eğitim Bakanlığı yapan kişilerin tablosu aşağıda ve bugün geldiğimiz nokta ortada. Takdirinize ve nazarı dikkatinize arz ederim.