Eğitim Bir-Sen, Eğitimcilerin sorunlarına uzun vadeli çözüm arayacak mecali kalmadığından, her geçen gün alanları daraldığından, marjinal söylemlere, kin ve nefret diline sarılan; sendikayı sert dille eleştirerek,"Zatı garabetin sözleri hitabet değil necasettir" dedi.
Eğitim bir-Sen'den Türk-Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Konçuk'a sert bir mesaj yayımladı. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk; Tek paralel yapı Fetö mü? Hayır. O paralel yapıysa, bir yandaş sendika var, o da ikinci bir paralel yapı haline geldi. Bunu bilmeyen bir bakan varsa ‘Sayın Bakan; senin gözün kördür, vicdanın kararmıştır’ derim, açıklamasını yapan Konçuk'a sert bir şekilde cevap veren Eğitim Bir-Sen, "Zatı garabetin sözleri hitabet değil necasettir" dedi.
Eğitim-Bir-Sen'in açıklaması şu şekilde;
Geçen hafta, eriyen sendikalardan birinin miadı dolmuş başkanı, yaptığı bir konuşmanın bir bölümünde kendi bilinçaltını ifşa eden, ahlak seviyesini ortaya koyan bazı ifadeler kullanmıştır. Cesareti yetmediği için isim vermeden aklınca eşkâl tarifiyle yaftalı lakırdılar etmiştir. Ezelden beri hizmet üretmek, çözüm bulmak, iyiyi görmek gibi bir huyu olmadığı için, hep “piyasa koşullarında” yafta ve kampanya sendikacılığı yapmaya alışmış, her zaman eğitimcilere itici ve bayağı gelen kahve ağzıyla kin ve nefret yayan urlarını konuşma adı altında kusmuştur. Biz bu bayağılığa çoğu zaman itibar etmedik, muhatap almaya değer bulmadık, şehrin kötü yerinden gelen pis bir koku olarak gördük, geçtik. Sessizliğimizin asilliğimizden geldiğini anlayamayacak; vakur olmanın, enginliğin alçaklara eğilmeyecek derinliğini fehmedemeyecek bu şahıs hakkında gerçek düşüncelerimizi paylaşmak artık vecibe olmuş, hak ve hakikat yara almasın diye söze müracaat gereği doğmuştur.
Miadı doldukça hezeyan kat sayısı artan, sıkıştıkça ağzında ciklet olan “Yenikapı Ruhu”nu galiz sözleriyle katleden bu zatın daha dün darbe hazırlığı yapan paşalara ev sahipliği yaptığını bu millet unutmadı. Sokağı ısıtma ödevini aldıkları gün sendikalarında paşalarla verdikleri müstehzi gülüş fotoğrafını milletin objektifine değil, darbe sonrasının kadrajına girmek için verdiklerini herkes dün gibi değil, gün gibi biliyor. Bizim ahlak anlayışımızda doğruluk sonsuza dek aynı uzamı sürdürebilmektir. Bir kez eğilmek bile artık hep eğriliktir. O gün ve o güne benzeyen her gün eğilmiş olanlar bugün doğruluktan dem vuramazlar. Eğer varsa ilkeleriniz, ona bir kez olsun ihanet etmişseniz hayatla olan saf ilişkinizi yitirirsiniz. Bazı hasletler bir kereliktir. Bir kez yitti mi bu ebediyen bitikliktir. Siz darbe-demokrasi tercihinde milletin gözünde zaten çoktan bittiniz.
Eğitimcilerin sorunlarına uzun vadeli çözüm arayacak mecali kalmadığından, her geçen gün alanları daraldığından, marjinal söylemlere, kin ve nefret diline sarılan; sorunlardan beslenmeyi alışkanlık haline getiren bu tufeyli sendikacılık gittikçe yolun sonuna yaklaşmakta, yaklaştıkça handikapları halüsinasyonlara dönüşmektedir. Can çekişme durumunda düçar kaldıkları bu sekerat hâli, kendilerini tercih etmeyen tüm eğitimcileri tahkir etmelerine, herkesi mevki makam düşkünü, korkak, pısırık ve oportünist gibi ithamlarla töhmet altına alıp “uzanılamayan ciğer murdar” kısır döngüsünde debelenmelerine sebep olmaktadır. Kendinden olmayanın muteber olmadığına saplanmak bize sadece İsrailiyat’ı hatırlatmaktır.
Oysa gafletin perdelediği gerçekler şöyledir: Eğitimciler, yetkili olduğumuz günden beri kazandırdığımız ve son olarak tarihin en iyi toplu sözleşmesine imza attığımız için, ürettiğimiz kitaplarla fark yarattığımız için, öğretmenler odasında nefes alıp verdiğimiz için, eğitimin mutfağındaki fedakâr arkadaşlarımızın sesine seda olduğumuz için, çalıştay ve raporlarımızla eğitime katma değer kattığımız için, dün vesayeti deşifre bugün ihaneti ifşa ettiğimiz için, ideolojik saplantılarımızla değil ürettiğimiz hizmetlerimizle davet ettiğimiz için bizi tercih etmektedirler.
Toplu görüşmeli yıllarda hükûmetle toplu gülüşme yapıp hiçbir kazanımı olmayanlar, günün kazanı olma hesabının ötesine hiç bir zaman geçemeyenlerdir. Rol alarak aktör olma zahmeti yerine, rol çalarak figüranlığı tercih edenler, çözülen her sorundan sonra alana girip “biz ‘tıs’ladık da sorun ondan çözüldü” demeyi alışkanlık haline getirenler, ülkenin bir bölümüne sıkışıp kalanlar, teşkilat toplantılarını baştan sona kendi ne yapacaklarına değil başkalarının ne yaptığına ayırmak zorunda kalırlar. Toplantı boyu yakınma ve karalamaya sığınanlar neden tercih edilmediklerini asla anlayamazlar.
Darbe maceraları dün gibi değil, gün gibi dememizin de bir sebebi var: 15 Temmuz darbe görünümlü işgal gecesi attığı yılık bir twitte “Biz her şart altında...” diyerek söze giren, yani ne olursa biz sonuca hazırız deyip akıbete göre pozisyon alacağının sinyalini verip kabuğuna çekilen, nitekim millet tüm masumiyetiyle göğsünü siper edip şehitler vererek, gazilerimizin vatan sevgisinin sadakatine sığınıp darbeyi atlatmışken, tehlikenin geçtiğinden sabah hasar tespiti yaptıktan sonra emin olup kabuğundan çıkarak ikinci mesaj olarak “Geçmiş olsun...” diyebilen bir adam; darbe girişiminin daha ilk saatlerinde millet iradesi için haykırmış, tüm üyelerini meydanlara çağırmış, Genel Başkanından üyesine kadar sabahlara dek meydanlarda kardeşlik nöbetleri tutmuş bir teşkilata çemkiremez. Normal şartlarda orta yolun yolcusu sıkıştığında solun yancısı olanlar bize çemkirdiklerinde foyalarının dökülmesine, pespayeliklerinin gün yüzüne çıkmasına engel olamazlar. Bugün “Yenikapı” edebiyatı geveleyip aslında o gün bir eliyle “arka kapıyı” yokladığını ifşa etmeyeceğimizi düşünürlerse aldanırlar.
Adı darbecilerin kaset furyasında alıcı bulan, ‘Ben 15 Temmuz’da başbakan olacağım’ diye cüretkâr cümleler kuran ve kendilerinin meftun olduğu partiden ihraç edilen FETÖ imalatı kullanışlı bir siyasetçinin peşine takılan şube başkanlarına sahip olamayan ya da ‘yatırım olsun da yedekte dursun’ diye sahip olmayan bir başkanın bir başka sendikaya, hele hele de sendikamıza kullanacağı hiçbir söz olamaz. Darbecilerin ardında topluca dolanmaya alışmış birinin ağzından dökülen sözler hitabet değil, olsa olsa necasettir.
Üyesinin ve ülkesinin hizmetinde olan Eğitim-Bir-Sen, büyüklüğüne yaraşır bir sorumlulukla eğitim çalışanlarını temsil etmeye devam edecek; bu ayrıştırma ve didiştirme anlayışına karşı ülkenin en doğusundan en batısına kadar omuzlarımızı birbirine tutturarak, yüreklerimizi birbirine tutuşturarak, birleştirici güç olarak yürüyüşünü sürdürecektir.