Memur-Sen "24 Haziran Pazar günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri"ne ilişkin açıklama yaptı.
Memur-Sen 24 Haziran Pazar günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimlerine ilişkin açıklama yaptı. Konuya ilişkin açıklamada şu ifadelere yer verildi:
24 Haziran Pazar günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleriyle; milletin, siyasetin tartışmasız tek hakemi, egemenliğin kayıtsız şartsız hakimi olduğunu bir kez daha kayıt altına alınmıştır.
Seçim süreci, seçimlere katılım oranı ve seçim sonuçlarının ortaya çıkmasından adayların, partilerin ve toplumun farklı kesimlerinin seçime ve sonuçlarına dair açıklamaları, Türkiye’de demokrasiye olan inancın derinliği, demokrasi kültürü noktasında ulaşılan seviye yönüyle demokrasi konusunda kendilerini bize ders verecek konumda gören ülkelere örnek olacak ve ders verecek konumda olduğumuz tescillemiştir.
Sandığa gitme oranının 86,5 gibi rekor bir düzeyde gerçekleşmesi; 15 Temmuz’da millet iradesini ve devlet idaresini korumak için alanları dolduran milletimizin demokratik tercihini sandığa yansıtmak, kendisinin onayıyla değişen yeni hükümet sisteminin kuruluşuna tercihiyle destek olmak konusundaki hassasiyetini de yansıtmaktadır.
Diğer taraftan gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse milletvekilliği seçimlerinde oluşan tablo, Hükümet sistemi değişikliğinin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu da ortaya koymuştur. Memur-Sen olarak, 16 Nisan referandumunda “Türkiye’nin “koalisyon” dayatmalarından kurtulması” gerekçesinin de aralarında bulunduğu nedenlerle ortaya koyduğumuz “Evet” kararımızın, hem doğruluğunu hem de milletin iradesiyle uyumluluğunun bu tablo ortaya koymaktadır.
Milletimiz 24 Haziran’da hür ve bağımsız bir şekilde sandığa yansıttığı iradesiyle; istikrardan vazgeçmeyeceğini ve “Yeni, Büyük ve Güçlü Türkiye” için ter dökenlere yetki vereceğini aksi iddia edilemez bir biçimde bir kez daha göstermiştir.
24 Haziran seçimlerinin kesinleşmesiyle fiilen hayata geçecek olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte “vesayet aparatlarından arınmış, koalisyon tehdidinden sıyrılmış, yasama ve yürütme arasındaki görev farklılıkları netleşmiş, kuvvetler ayrılığının olması gerektiği şekilde inşasını sağlamış Türkiye” gerçeğinin üreteceği fırsat ve imkanları, en yüksek düzeyde ve en etkin şekilde kullanarak hem “Yeni Türkiye” hem de “Dünya 5’ten büyüktür” paradigmasını içkin “Yeni Dünya” hedefine doğru daha hızlı bir yolculuk gerçekleştirileceğine inanıyoruz.
24 Haziran seçimleri, “döviz kuru, faiz oranı, ihanet tezgahı ve terör örgütlere pazarı” gibi farklı şekillerde ve içeriklerle Türkiye’ye operasyon yapma peşinde olanların heveslerini kursaklarında bırakmıştır. Millet, “Türkiye, Türkiye’den ibaret değildir” gerçeğini kavramakta zorlanan ülkelerin, dış güçlerin, küresel şebekelerin ve onların tetikçilerinin haddini bildirmiş ve hakkı sahibine teslim etmiştir. 24 Haziran seçim sonuçları; FETÖ’ye destek olup, FETÖcüleri koruyanlara, PKK’ya hendek ve tünel kazdıranlara, terörü ve terör örgütlerini palazlandıranlara, sahne arkasında DAEŞ’le birlikte senaryo yazanlara “bu kirli stratejilerden ve ikircikli taktiklerden vazgeçin” uyarısıdır.
Milletimiz, son on beş yıllık süreçte sessiz devrimlerle, Türkiye’nin yönünü “Yeni Türkiye”ye çeviren, kapasitesini “Güçlü Türkiye’ye doğru yükselten”, iradesini “Büyük Türkiye” olarak deklare eden Recep Tayyip ERDOGAN’a 24 Haziran’da bir kez daha güvenini deklare etmiştir.
“Türkiye’de kutuplaşma ve kamplaşma var” cümlelerinin anlamsızlığı 24 Haziran seçimleri sürecine yönelik olarak partiler arasında kurulan ittifaklarla ortaya konulmuştur. Fikirleri, tercihleri, partileri ayrı olsa da birlikte yaşama, geleceğe birlikte yol alma ve farklılıkları zenginlik hanesine yazma konusundaki tavrıyla milletimiz; Anadolu’nun kutuplaşma değil kucaklaşma, kamplaşma değil uzlaşma iradesini hem sandığa hem de hayatın bütün alanlarına yansıtma konusundaki maharetini göstermiştir.
24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını “kazananlar ve kaybedenler” ya da “sevinenler ve üzülenler” olarak değerlendirmek yerine her aday ve parti kendisine tevdi edilen görevleri, kendisinden beklenenleri, kendisi tarafından deklare edilenleri en iyi, en doğru ve en hızlı şekilde yerine getirmeye dönük muhakeme ve istişare süreçlerine zaman ayırmalıdır.
Siyasi partiler ve siyasi özneler, milletin sandığa yansıttığı iradenin kendisine dönük mesajlarını almalı, 25 Haziran’dan itibaren yürüteceği siyasi faaliyetlerin stratejisini, söylemlerini merkezinde millet ve iradesinin olduğu bir perspektifle belirlemeyi asli sorumluluğu olarak kabul etmelidir.
Milletimizin seçimlerde “seçmen” sıfatıyla farklı siyasi partilere ve eğilimlere destek vermesini demokratik seçme hakkının gereği olarak görmek ve saygı göstermek hem bütün siyasi partilerin hem de bütün bireylerin ortak eylemi olmalıdır.
Seçim sonuçlarıyla oluşan “millet iradesine ve oluşacak tek partili hükümet idaresine saygı göstermek” de, demokratik olgunluğun, demokrasi kültürünün gereğidir.
Seçim sürecinde adaylar ve siyasi partiler tarafından yayımlanan deklare edilen seçim vaatlerinin her birini genelinde millete özelde ilgili kesimlere verilen söz olarak görmek gerektiği tartışmasızdır. Bu çerçevede, hem bütün kamu görevlilerine yönelik hem de bazı unvan ve görevler özelinde kamu görevlilerinin bir bölümüne verilen vaatlerin ivedilikle gerçekleştirilmesine yönelik tutum öncelikli beklentimizdir.
“Güçlü Türkiye” hedefinin güçlü kamu yönetimi ve güvenceli kamu personeli sistemi ile mümkün olabileceği gerçeğini ıskalamayan, “Güçlü Meclis” pratiğinin sivil toplumun demokratik katılımıyla hayata geçeceğini unutmayan bir yaklaşımın bugünden itibaren önümüzdeki beş yıllık süreçte her an ortaya konulmalıdır. Bu değerlendirmeler ışığında yeni dönemin hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.